|
|
|
Süleyman Soylu
|
|
DP Eski Genel Başkanı
1969 yılında İstanbul'da doğdu. Plevne Lisesi mezunu olan Süleyman SOYLU, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitirmiştir.
Süleyman SOYLU, siyasal yaşamına 1987 yılında DYP İstanbul İl Gençlik Kolları'nda başladı. Ailesi DP-AP geleneğinden gelen ve bu kültürün içinde yetişen Süleyman SOYLU, 1987–1990 yılları arasında, DYP İstanbul İl Gençlik Kolları'nda Yönetim Kurulu üyeliği ve teşkilat başkanlığı görevini üstlendi. 1995 yılında ise DYP Gaziosmanpaşa yönetim kurulu üyeliğine seçildi.
17 Temmuz 1995 yılında yapılan DYP Gaziosmanpaşa Olağan Genel Kurulunda, delegenin ve tabanın isteği üzerine ilçe başkanlığına aday oldu. Yapılan seçimler neticesinde, 25 yaşında Türkiye'nin en genç ilçe başkanı seçildi. Yine parti tabanının ve Gaziosmanpaşa halkının isteği üzerine, daha çok hizmet anlayışıyla hareket etti ve Doğru Yol Partisi'nden Gaziosmanpaşa Belediye Başkan adayı oldu.
Süleyman SOYLU'nun yerel siyasetteki başarıları, halka güven veren yaklaşımı, 1999 yılında yapılan DYP İstanbul 7. Olağan Kongresi'nde onu İstanbul İl Başkanı yaptı. 3,5 yıl boyunca sürdürdüğü İstanbul İl Başkanlığı görevinden, 2002 genel seçimlerinde aday olmak için ayrıldı.
Süleyman SOYLU,2008 tarihinde yapılan Demokrat Parti'nin 4. Olağanüstü Kongresi’nde genel başkanlığa seçildi. 5. Olağanüstü Kongre'de genel başkanlık koltuğunu Hüsamettin Cindoruk'a devretti. Süleyman SOYLU evli ve iki çocuk babasıdır.
HAKKINDA YAZILANLAR
Dededen demokrat Soylu'nun bilinmeyen hikâyesi
Aksiyon 684 /14 Ocak 2008
Mehmet Ağar’dan bayrağı devralan Süleyman Soylu, Kırat’ın yeni süvarisi. 39 yaşındaki Soylu, bilinmeyen hikâyesini Aksiyon’a anlattı. Partinin eski misyonunu yeniden devralması için neler yapacağını da…
Demokrat Parti (DP) ile başlayan siyasi çizgi (AP-DYP-DP) Türkiye’nin son yarım asrına damgasını vurdu. 1995’ten sonra ise bu gelenek sürekli kan kaybetmeye başladı. Tansu Çiller liderliğindeki Doğru Yol Partisi (DYP), 3 Kasım 2002 tarihindeki seçimlerde ilk defa baraj altında kaldı. Bayrağı devralan Mehmet Ağar partiyi daha da aşağıya çekti. Son genel seçimde Adnan Menderes hareketini hatırlatmak isteyen Ağar, önce partinin adını DP olarak değiştirdi. Ancak bu değişim hem kendi hem de partisinin hüsranını önleyemedi. 27 Nisan e-bildirisi, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki 367 krizi ve Anavatan ile birleşme fiyaskosu partinin çöküşüne neden oldu. Yorgun düşen Kırat, tabanın da baskısıyla olağanüstü kongreye gitti. Demokrat Partililer Kırat’a genç bir süvari seçti: 39 yaşındaki Süleyman Soylu. Peki, kim bu genç süvari? İşte Soylu’nun bilinmeyen yönleriyle Aksiyon’a anlattığı ilginç hayat hikâyesi.
DEMOKRATLIĞI, DEDESİ VE NİNESİNDEN MİRAS
DP’nin yeni lideri Süleyman Soylu, babası ve dedesi gibi koyu bir partili. Menderes ve Demirel sevgisiyle büyüdü. Dedesi DP, babası ise AP ve DYP’de ilçe yöneticiliği yaptı. Babası Hasan Soylu DYP Gaziosmanpaşa ilçe başkanı iken o partinin gençlik kollarındaydı. Ama üç dönem sonra babasının koltuğuna oturdu. Onunla da yetinmedi, ailesinden aldığı bayrağı daha da ileriye taşıyarak partinin genel başkan oldu.
Adnan Menderes ve arkadaşlarının 1946 yılında DP’yi kurması, Trabzon’un Of ilçesine bağlı Çamlıköy’deki mütevazı bir haneyi de heyecanlandırır. Her ne kadar köylüler CHP’ye destek vermeye devam etmişse de hanede oturan Soylu ailesi buna aldırış etmez. Menderes’e büyük bir sevgi beslenir. İlk seçimlerde aile fertleri DP için sıkı bir propaganda başlatır. En çok çalışan ise Süleyman Soylu’nun ninesidir. Göğsüne koyduğu oy pusulalarını ev ev dolaşarak dağıtır. DP’ye oy vermeleri için köylüleri ikna etmeye çalışır. Bu propaganda sonuç verir. DP Çamlıköy’den önemli oranda oy alır. Böylece Soylu ailesinde Kırat geleneğinin de temelleri atılmış olur.
Aile, 1950’li yıllarda İstanbul’a taşınır. Menderes sevgisi burada da sürer. Alaybey Soylu (Süleyman Soylu’nun dedesi) hemen DP’nin İstanbul’daki gözde yerlerinden Balat teşkilatına üye olur. Daha sonra teşkilatta önemli görevler üstlenir. Yavuz Zırhlısı’nda askerliğini yapan Alaybey, mütedeyyin bir insan olarak tanınır. İstanbul’da şehirlerarası seferler yapan denizcilik işletmesinde çalışır. Ancak 27 Mayıs darbesi Alaybey Soylu’nun siyaseti bırakmasına sebep olur. Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın asılmasından çok etkilenen Alaybey Soylu, bayrağı oğlu Hasan’a (Süleyman Soylu’nun babası) devreder. Ancak torunu Süleyman için de bir model olur. Onun felsefesiyle büyüdüğünü ifade eden Demokrat Parti’nin yeni Genel Başkanı, dedesini anlatırken gözyaşlarına hâkim olamıyor: “Dedem hayatta örnek aldığım kişidir. Hayata bakışta ondan etkilendim. Hoş ve iyi bir adamdı. Çevresine çok yardım eden bir Allah dostuydu. Benim yetişmemde de çok etkisi oldu.”
BABASI KOMÜNİZMLE MÜCADELE DERNEĞİ BAŞKANI
“Demokrat Parti’nin tabanıyla tavanını buluşturacağım. Kırat efsanesini yeniden canlandıracağım.” sözleriyle son kongrede 10 adayın arasından sıyrılan Süleyman Soylu’nun ‘kırat’ mirası dedesinden ibaret değil elbet. Soylu’nun babası Hasan Bey de Demokrat Parti efsanesinin yeni kolu olan Adalet Partisi’nde bizzat siyasetin içinde yer alan bir isim. Bayrağı babası Alaybey Soylu’dan alan Hasan Bey, darbeden sonra kurulan AP’nin İstanbul gençlik kollarında çalışmaya başlar. Henüz 12 yaşındayken bir mecliste konuşma yapan CHP milletvekiline yaşına göre ‘ağır sorular’ sorar. CHP’li vekil, çocukluğuna vererek hoşgörü ile karşılar. Ancak bu çocuktan cesaret alarak soru soran büyük yaştaki bir DP’li, orda bulunan CHP’liler tarafından tartaklanır. Renkli hayatı ile dikkat çeken Hasan Soylu, 18 yaşında Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği başkanlığına kadar yükselir. DP’nin yeni süvarisi babasının hatırasını yad ederken şunları söylüyor: “Onun siyasi hayatı çok renkli. Hayatına baktığınızda belgesel niteliğinde siyasi malzemeler var.”
Hasan Bey uzun bir dönem AP’nin İstanbul ilçe yönetiminde yer alır. 12 Eylül darbesinden sonra DYP’nin kurulması ile Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı görevini yürütür. Bu dönemde oğlu Süleyman’ı da yavaş yavaş siyasete hazırlar. Menderes ve Demirel sevgisi ile büyütür Süleyman’ı. Siyasete atılması konusunda babasının etkisini şu cümlelerle anlatıyor DP Genel Başkanı Soylu: “Tabi ailece sürekli siyasetin içinde yer aldık. 1980 öncesi evimizde babam hararetli bir şekilde siyaset konuşurdu. Siyasete aktif başlamamda babam etkili oldu. Doğal bir süreç bu.”
‘SİYASETE ANONS VE TAKDİM İŞİYLE BAŞLADIM’
Evdeki bu siyasi sohbetler Süleyman Soylu’nun ilgisini çeker. O da babası gibi çok küçük yaşlarda siyasete ilgi duymaya başlar. Plevne Lisesi’nde okurken bu ilgi daha da artar. Bu dönemde spora da merak salar. Aktif spor yaşamı, Gaziosmanpaşa Spor Kulübü altyapısında başlar. 18 yaşına kadar Gaziosmanpaşa Spor Kulübü altyapısında futbol oynayan, başarıları ile dikkat çeken bir öğrenci olarak Süleyman Soylu, aynı zamanda DYP’nin toplantılarına gitmeye başlar. Kısa bir süre sonra bu toplantılarda ‘anons ve takdim işi’ ona verilir. Soylu bu yeteneği ile dikkatleri üzerine çeker. Ve onu partinin liderliğine kadar götürecek uzun yolculuk bu dönemde başlar.
12 Eylül darbesinden sonra “kısa boylu, şişman ve sevimli bir amca” figürü çıkar siyaset sahnesine. Anavatan Partisi’ni kurarak iktidara gelen Turgut Özal, askerî darbe sürecinin bitmesini isteyenlerin sığındığı isim olur. Demirel ise siyasi yasaklı olduğu için henüz parti kuramamıştır. Bu dönemde İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okuyan Süleyman Soylu, Menderes ve Demirel’den sonra Özal’dan da etkilenmeye başlar. Bu liderlere öykünmesi, onun parti içinde kısa sürede sivrilmesini sağlar. 1986 yılında DYP İstanbul İl Gençlik Kolları’nda yönetim kurulu üyeliğine seçilir. Bu tarihten üç yıl sonra yapılan yerel seçimlerde DYP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Vural Arıkan’dır. Arıkan’ın seçim kampanyasında Soylu da yer alır. Miting ve propaganda işleri ondan sorulur. Tıpkı 1946’da ninesinin Menderes için yaptığı propaganda gibi. Partinin İstanbul’daki bütün miting ve toplantılarında boy gösteren Soylu o dönemi şöyle anlatıyor: “Kaset ve teyple stüdyoya girerek slogan ve metin okuma işlerinin mucidi biz olduk. Arabalara hoparlör takma ve kasetlerle birlikte sloganların seslendirilmesini yaptım. O sloganlar sokak sokak gezilerek vatandaşa dinletildi. Mikrofona yatkınlığım vardı. Halkla iletişim ve diyalog hep o süreçte ortaya çıktı.”
BABASI İLE AYNI İLÇEDE BAŞKANLIK YAPTI
1990’da kardeşini kaybeder. Aynı yıl çok sevdiği dedesini kaybetmesi, siyasete bir süreliğine ara vermesine neden olur. Bir yıl sonraki genel seçimlerde Süleyman Soylu yeniden sahneye çıkar. 1991 seçimlerinde oturduğu bölgede DYP’nin birinci sıra milletvekili adayı Orhan Keçeli’nin seçim kampanyasını yine Soylu yürütür. Verdiği bu mücadele zaferle sonuçlanır. DYP yüzde 27 oyla birinci parti olmuştur. Bu tarihte aynı zamanda İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) aracı kurumlarında çalışır. Daha sonra bir denizcilik işletmesinde çalışmaya başlar. Bir yıl sonra ise vatani görevini yerine getirir. Askerlikten döndükten sonra ise sigorta acenteliği üzerine bir şirket kurar.
17 Temmuz 1995’te yapılan DYP Gaziosmanpaşa Olağan Genel Kurulu’nda, delegenin ve tabanın isteği üzerine ilçe başkanlığına aday olur. Babasının 3 dönem önce başkanı olduğu ilçeye o da aynı görevle seçilir. Türkiye’nin en genç ilçe başkanıdır aynı zamanda. Çiller’le tanışması da bu döneme rast gelir. DYP’liler İstanbul’da bayramlaşma için bir araya gelir. Çiller’in de bulunduğu bu toplantıda Soylu, sırası gelince kendisini Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı olarak tanıtır. Ancak Çiller, gençlik kolları başkanı olarak algılar. Bunun üzerine Soylu “ilçe başkanı” olduğunu tekrarlayınca Çiller’in hoşuna gider. Genç ve başarılı olması Çiller’in dikkatini çeker. Uzun bir süre bu ilçenin başkanlığını yürütür. 1998 yılına gelindiğinde ise Çiller’in desteğini alıp İstanbul İl Başkanı seçilir. Üç buçuk yıl bu görevi yürütür.
AK PARTİ’NİN TEKLİFİNİ KABUL ETMEMİŞ
3 Kasım 2002 tarihinde AK Parti tek başına iktidara gelirken merkez sağdaki partilerde büyük çöküş yaşanır. DYP ilk kez baraj altında kalmıştır. Çiller, bu başarısızlık karşısında siyaseti bırakma kararı alır. Parti yeni liderini seçmek için kongreye gittiğinde Mehmet Ağar ve İlhan Kesici yarışır. Soylu, kongrede Kesici’ye destek verir; ancak Kırat’ın başına eski Emniyetçi Mehmet Ağar’ın geçmesiyle “Çiller’in prensi” Soylu il başkanlığına veda eder. İki gün sonra AK Parti’den teklif aldığında AK Parti’ye geçen eski DYP’li arkadaşları Soylu’ya “kabul et” tavsiyesinde bulunur. Ancak Soylu, bu teklifi kabul etmez. Gerekçesini ise şöyle özetliyor: “Ben bu partide İstanbul il başkanlığı gibi önemli bir görevde bulundum. Hayatta hiçbir şey olmasam da bu görev onurlu bir görevdir. Benim ahdim var. Ailem bu gelenekten geliyor.”
Süleyman Soylu, bu dönemde sadece iktidar partisinden değil aynı zamanda Erkan Mumcu liderliğindeki Anavatan ile MHP’den de teklif alır. Ancak bu partilere de sıcak bakmaz. Yemekli bir toplantıda bir ağabeyinin kulağına şu sözleri fısıldar: “Bizim kökenimiz belli ağabey. Kırat geleneğimize yakışmazdı, kabul etmedik.”
Parti yöneticiliğinden 2002’de ayrılan Soylu için muhalefet günleri başlıyordu. 5 yıl süren bu muhalefet döneminde ihmal etmediği en önemli konu ise Çiller ile olan ilişkisiydi. Soylu, zaman zaman DYP’nin eski lideri ile de bir araya geliyordu. Partinin içinde bulunduğu durumu ve geleceği konuştuğu bu toplantılar sürerken merkez sağ partilerin (DYP-Anavatan) boşalttığı alanı dolduran AK Parti her geçen gün daha da güçlenerek çıktı. Ağar liderliğindeki DYP ise giderek zayıfladı. “Demek ki bugüne kadar AKP’ye karşı geliştirilen siyasal politikalar doğru değilmiş. Bizim taraf politika üretmedi. Doğal olarak AKP’ye karşı oluşturulan politikaya eklemlendi. Bizim tabanımız söz söylemeye çalışıyor. Bakıyor ki kendi partisinden çıkan bir ses yok. O zaman toplumsal muhalefetin peşine takılayım diyor. Nedir o toplumsal muhalefet? CHP’nin çıkarttığı argümanların oluşturduğu bir muhalefet. Bir siyasi parti başka bir partinin politikalarına eklemlenir mi?” diyor Süleyman Soylu.
DYP, cumhurbaşkanlığı seçiminde, misyonuna aykırı bir tutum sergiledi. 367 toplantı yeter sayısı ve 27 Nisan e-muhtıra tartışmaları esnasında âdeta CHP’nin arkasına takıldı. Bu dönemde Anavatan ile birleşmenin fiyasko ile sonuçlanması partinin de çöküşünü hızlandırdı. Bu şartlarda girilen 22 Temmuz seçimlerinde parti büyük bir hüsran yaşadı. Mehmet Ağar, seçim sonuçlarının açıklandığı akşam istifa ettiğini açıklayınca parti içindeki muhalefete gün doğdu. Bu dakikadan itibaren Soylu, Yeniköy’deki yalısında sessiz bir yaşam süren Tansu Çiller’e ziyaretlerini sıklaştırmaya başladı.
KIRAT’IN “BEYAZ YÜRÜYÜŞÜ”
Eski Başbakan, gönlünden geçen lideri şöyle tanımlıyordu: “Genç, bilgili ve teşkilattan gelen, siyasette zikzakları olmayan bir isim. Bugüne kadar şaibesi, lekesi olmayan, partililerin çok sevdiği bir isim.” Bu açıklama Soylu’yu işaret ediyordu. Eski liderinden tam destek alan Soylu, Beyaz Yürüyüş hareketini başlattı. 52 ili gezip 25 bin kilometre katedip delegelerden tek tek destek istedi. 2007 Kasım’ında yapılması planlanan Olağanüstü Kongre, Mehmet Ağar’ın girişimiyle belirsiz bir tarihe ertelendi.
Ağar, partinin eski ağır toplarından Hüsamettin Cindoruk ile bir araya gelerek halefi olması teklifinde bulundu. Teklife önce sıcak bakan Cindoruk, daha sonra aday olmayacağını açıkladı. Ağar bu kez kendisine yakın isimlerden Çağrı Erhan’a yöneldi. 6 Ocak 2008 tarihinde yapılan Olağanüstü Kongre’de Çiller’in desteklediği Soylu ile, Ağar’ın desteklediği Erhan yarıştı. Sonunda 10 aday arasından zaferle ayrılan isim Süleyman Soylu oldu.
‘EMANETÇİ’ SÖZLERİNE KIYMET VERMİYORUM
Kırat, süvarisini değiştirdi ama eleştiri okları bu defa Soylu’ya çevrildi. ‘Emanetçi’ diye nitelendirilen Süleyman Soylu’nun kazanması “Çiller, partinin başına yeniden geçecek.” yorumlarına neden oldu. Partinin ağır topları ise kongreden iyi bir liderin çıkmadığını belirterek Soylu’yu ‘figüran’ olmakla suçladı. DP lideri, bütün bu eleştirileri haksız buluyor. “Çiller’in emanetçisi” sözlerine kıymet vermediğini kaydediyor. Üzerinde Çiller’in gölgesi olmadığını vurgulayarak, “Çiller’in muhakkak desteği olmuştur. Ama kongrelerde bu tip destekler normaldir. Bir ay sonra kanaatler ortaya çıkar. Bu söyleniyor diye Çiller ve Demirel ile olan diyalogumu kısıtlamam.” diyor.
DP Genel Başkanı, ilk icraat olarak bütün teşkilatın fotoğrafını çekip sorunları tespit edecek. Demokratikleşme için en çağdaş tüzüğü hazırlayacaklarını vurguluyor. Önem verdiği bir diğer konu ise Anavatan ile birleşme çalışmaları. AK Parti’ye karşı güçlü bir alternatif için merkez sağın bütünleşmesi gerektiğine inanıyor Soylu. Bu birleşmenin önümüzdeki 6 ay içinde gerçekleşmesi gerektiğini vurguluyor. Bu konuda iyi niyetli olduğunu belirterek “Yerel seçimlerde halkın önüne yenilenmesini tamamlamış, parti teşkilatlarıyla bütünleşmiş, halkıyla bütünleşmiş, kadın, genç politikalarını oluşturmuş, Türkiye’de yeni bir vizyonu yeni bir heyecanı anlatan bir yapı oluşturmalıyız. Milletin önüne yeni bir umut, yeni bir öneri koymalıyız.’’ diyor. Bu süreçte partinin isminin yeniden DYP olması da gündeme gelecek. Çünkü teşkilat DP ismini henüz benimsemiş değil.
PARTİ ESKİ MİSYONUNA DÖNMELİ
Süleyman Soylu’ya göre 1950’lerde yüzde 57 oy alan Demokrat Parti geleneğinin yüzde 5’e düşmesinin en önemli sebebi 1990’lardan sonra Türkiye’nin iyi okunamaması. DP lideri bu süreçte yaşanan kırılma noktasını şöyle anlatıyor: “Misyona uygun hareket edemedik. 28 Şubat önemli bir kırılma noktasıydı. Türkiye’nin çimentosunu devreden çıkardılar. Zayıflattılar. Bu partinin varlığı Türkiye için teminattır. 28 Şubat’ı yapanlar için de teminat, 28 Şubat mağdurları için de teminat. Haksız bir yumruk yedi bu parti.” Partinin eski misyonuna dönmesi gerektiğinin altını çizen Soylu, AK Parti’nin doldurduğu alanın aslında DP’ye ait olduğunu söylüyor. “Bu alanın doğal sahibiyiz” diyen Soylu, bu alanın kazanılması için genç ve teşkilat ağırlıklı bir kadro kurduğunu, tabanla tavanı buluşturacağını kaydediyor.
DP’nin yeni lideri bütün bu çalışmalarını tarihî Celal Bayar Köşkü’nden yürütecek. Ankara Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan ve yarım asırdır siyasete hizmet veren Celal Bayar Köşkü, tarihî bir sır taşıyor. Türk siyasetinin önemli liderleri Celal Bayar, Adnan Menderes ve Süleyman Demirel, yıllar boyunca “Demokrat Parti” ruhunu burada oluşturup yaşattı. Köşk; Bayar, Menderes ve Demirel’i iktidara taşıdı. Köşk’ü kullanan, seçimde kaybetmedi. Ağar da bu sırdan ilham alarak çalışmalarını 5 yıl boyunca Köşk’ten yürüttü. Ama olmadı; Ağar’a uğurlu gelmedi Köşk. Soylu, ‘Köşk proje üretim merkezi olacak. Köşk’ten Türkiye’ye ışık yayılacak.” diyor. Bakalım Celal Bayar Köşkü, Kırat’ın yeni süvarisine uğurlu gelecek mi?
KIRMIZI ÇİZGİLERİM VAR; EVDE SİYASET KONUŞMAM
Süleyman Soylu, kitap okumayı çok sevdiğini, arabasında dahi kitap bulundurduğunu belirtiyor. Gerçeklik içeren tarihsel romanlar, siyasi hatıratlar, ismi öne çıkmayan yazarlar ve hikâyeler Soylu’nun ilgi alanına giriyor. Özellikle Yılmaz Çetiner’in tarzını çok beğeniyor. Tamer Korkmaz’ın son kitabı ‘Ankara-Washington Hattı’nı okuduğunu, Büyük İskender’den çok etkilendiğini dile getiriyor. Dünya liderlerini okumaktan keyif aldığını belirten genel başkan, bir ayda 1500-1700 sayfa kitap okuyor. Soylu, siyasetçi bir aileden gelmesine rağmen, evde hiç siyaset konuşulmadığını belirtiyor: “Zaten siyaseti yoğunlukla yaşıyorsunuz. Eve getirince evdeki rahat ortamı zora sokarsınız. Babamın siyasetten konuşması beni etkiledi. Ben çocuklarımın daha rahat bir ortamda siyaseti değerlendirmelerini istiyorum. Mesela, siyasi arkadaşlarım evime gelir. Onlarla da siyaset konuşmam. Yani böyle bir kırmızı çizgim var.”
DP, Soylu ile yola devam
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, altı adayın yarıştığı 9. Olağan Büyük Kongre’de en yakın rakibine 890 oy fark atarak yeniden genel başkan seçildi.
1175 delegenin 1003’ü oy kullandığı seçimde 993 oy geçerli sayıldı. Cemal Öner oy alamazken, Ramazan Yazgan 1, Nuri Efe 12, Refaiddin Şahin 26, Nevval Sevindi 32 oy aldı. 922 oy alan Soylu, genel başkanlığını sağlamlaştırdı. Sık sık AKP’yi eleştiren Soylu, "DP olarak beyaz yürüyüşe başladık. Beyaz yürüyüş ilk sınavını 29 Mart’ta verecek. Her yerden güzel haberler alacağız" dedi.
16 Kasım 2008
|
|
|