|
|
|
Joseph Ratzinger
( 1927)
|
|
1927’de orta sınıfa mensup Bavyeralı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası polisti. 14 yaşında, o dönemde her çocuğun yapmak zorunda olduğu gibi, Nazilerin gençlik kollarına katıldı; ama hiçbir zaman gönüllü bir katılımcı olmadı. Savaş patlak verince ilahiyat eğitimine ara vermek zorunda kaldı ve kendini Münih’teki bir uçaksavar birliğinde buldu. Savaşın sonlarına doğru ordudan kaçmasına rağmen 1945’te bir süre müttefikler tarafından savaş suçlusu olarak esir tutuldu.
Ratzinger’in muhafazakar, gelenekçi görüşleri, 60’lardaki liberal akımlar süresince daha da pekişti. 1966’da Tübingen Üniversitesi’nde dogmatik teoloji kürsüsüne getirilmesine karşın, öğrencileri arasındaki yaygın Marksist görüşler onu bir hayli şaşırtmıştı. Hatta üniversitedeki bir dersinin politik bir gösteriden dolayı yarıda kalması, üzerinde derin bir iz bırakmıştı. Ona göre, din, ‘tiranvari, zalim ve de gaddarca’ gördüğü herhangi bir politik ideolojiden daha üstün bir kavramdı. Daha sonradan bu konuyla ilgili olarak ‘Bu deneyim bana dinin hor görülmesi ile sürekli bir mücadele içinde olmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi.’ diyecekti. 1969’da memleketi Bavyera’daki Regensburg Üniversitesi’ne geçti ve nihayetinde dekan ve başkan yardımcılığına yükseldi. 1977’de Papa tarafından Münih Kardinali olarak atandı. 1981’de Jean Paul tarafından Roma’ya getirildi ve o tarihten itibaren sıkı arkadaş oldular. Papalığa seçilmesi, statükocu eğilimin başarısı olarak görülüyor.
GÜNDEM
Erdoğan’la polemiğe giren kardinal; Papa
20.04.2005
Katolik dünyasının 265’inci Papa’sı, Alman Kardinal Joseph Ratzinger oldu. Erdoğan’la aralarında AB polemiği yaşanan Ratzinger, ‘16. Benedict’ adını kullanacak.
DÜN akşam TSİ 19.00’da Sistine Şapeli’nin bacasından tüten beyaz dumanla birlikte, 1.1 milyar nüfuslu Katolik dünyasının yeni lideri de belli oldu. Bundan böyle artık Katolik dünyasının ruhani lideri 16’ıncı Benedict. Ya da vaftiz ismiyle Joseph Ratzinger (78). Almanya’nın Bavyera eyaletinden olan ve İnanç Doktrinleri Kongregasyonu Başkanı sıfatıyla Vatikan’da görevli bulunan Kardinal Ratzinger, dördüncü tur oylama sonunda milenyumun ilk papası seçildi.
Vatikan Radyosu papanın 24 saat gibi kısa bir sürede seçilmesini sürpriz olarak niteledi. 115 kardinalin katıldığı Sistine Şapeli’nde büyük gizlilik içinde yapılan oylamada papa seçilmek için oyların üçte iki çoğunluğunu almak gerekiyordu.
HABEMUS PAPAM
Yeni papanın seçildiğini haber veren beyaz dumanın salınmasının ardından San Pietro Bazilikası’nın çanları da çalmaya başlayınca, meydanı dolduran binlerce insan ‘Çok yaşa Papa’ çığlıkları atmaya başladı. Ardından yeni papanın seçildiğini haber veren ‘Habemus Papam’ (Papamız var) açıklaması geldi. Şilili kardinal Jorge Arturo Medina Estivez’in yeni papanın adını ilan etmesiyle birlikte Ratzinger’in taraftarları arasında bir sevinç tufanı yaşandı. Vatikan balkonuna çıkan Ratzinger yaptığı ilk konuşmada ‘Sevgili kardeşlerim, büyük Papa İkinci Jean Paul’den sonra kardinaller, Tanrı’nın basit ve naçiz hizmetkarı olarak beni seçti. Kendimi sizin dualarınıza emanet ediyorum’ dedi. 16’ıncı Benedict, pazar günü düzenlenecek ayinle görevine resmen başlayacak.
AB’yi protesto için Benedict adını seçti
Kardinal Ratzinger’in 16’ıncı Benedict adını alması, AB’yi protesto olarak algılandı. Aziz Benedict Avrupa kıtasının koruyucusu. AB’nin Avrupa anayasasına ‘Hıristiyanlığın kökleri ve değerleri’ ibaresini koymamasını protesto etmek için bu adı aldığı söylentileri yoğunlaştı.
Selefinden daha tutucu
16’ıncı Benedict, kendisine çok yakın olduğu halde İkinci Jean Paul’den daha muhafakazar. Ruhban sınıfına evlilik yasağından, evlilik dışı doğum, kadın ve aile değerleri, kürtaj ve prezervatife kadar her alanda katı doktrinlerin takipçisi. Dinler arası diyalogda İkinci Jean Paul kadar esnek değil, Müslümanlar ve Yahudilerle yakınlaşmasını onaylamadığı da biliniyor.
1962-1965’deki İkinci Vatikan Konseyi’nde liberal kesimden olan Ratzinger 1968 öğrenci olaylarından sonra muhafazakarlaştı, laikliğe karşı tavır aldı.
İleriki yıllarda eşcinselliğe karşı sesini yükseltti, Hıristiyanlık dışı dinleri, Tanrı’nın insanlık için hazırladığı bir plan olarak değerlendiren Asyalı rahipler üzerinde baskı kurdu.
2000 yılında, diğer Hıristiyan kiliselerini ‘eksik ve yetersiz’ diye niteleyerek Anglikan ve Protestanlar arasında şok yarattı.
Tanrı’nın Rottweiler’i
Bundan sonra 16’ıncı Benedict adıyla anılacak Ratzinger, ‘Panzer Kardinal’ ve ‘Tanrı’nın Rottweiler’i lakaplarıyla tanınıyordu.
Erdoğan ile AB polemiğine girmişti
YENİ papa Ratzinger, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı sözleri nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan ile arasında polemik yaşanmıştı. Ratzinger, geçen Ağustos ayında Fransız gazetesi La Figaro’ya demecinde, ‘Çoğunluğu Müslüman olan Türkiye geleceğini Hıristiyan köklere sahip AB’de değil, İslam ülkeleri birliğinde aramalıdır’ demişti. Bu sözlere tepki gösteren Erdoğan, ‘Vatikan bir din devletidir. AB üyesi değildir. Biz AB üyesi ülkelerle konuşuyoruz’ diye cevap vermişti.
HAKKINDA YAZILANLAR
[PORTRE - YENİ PAPA] Ratzinger
ALİ ÇİMEN
ZAMAN 21.04.2005
Alman asıllı 78 yaşındaki Kardinal Joseph Ratzinger, yeni papa seçildi. Bundan böyle ‘16. Benedict’ olarak isimlendirilecek.
Taraftarları, her ne kadar Nazi rejimi altında geçirdiği günlerin, kilisenin gerçekler ve özgürlüğün yanında tavır almasına karşı olan inancını pekiştirdiğini söylese de, karşıtları, onun kilise içindeki tartışmaların bastırılmasına taraftar olduğunu iddia ediyor. 1927’de orta sınıfa mensup Bavyeralı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası polisti. 14 yaşında, o dönemde her çocuğun yapmak zorunda olduğu gibi, Nazilerin gençlik kollarına katıldı; ama hiçbir zaman gönüllü bir katılımcı olmadı. Savaş patlak verince ilahiyat eğitimine ara vermek zorunda kaldı ve kendini Münih’teki bir uçaksavar birliğinde buldu. Savaşın sonlarına doğru ordudan kaçmasına rağmen 1945’te bir süre müttefikler tarafından savaş suçlusu olarak esir tutuldu.
‘Papalık kurumunu bölecek’ iddiası!
Genç bir papaz iken gelişmeci olarak değerlendiriliyordu. Kilisenin geleneksel değerlerine inananlar açısından Ratzinger’in seçimi bir nimet olarak görülüyor. Gündeminde değişim olanlara karşı iyi bir siper olacağına inanılıyor. Ama reform taraftarlarının pek de memnun olduğu söylenemez; zira Ratzinger’i, John Paul’ün adamı olarak görüyor ve hatta onu ‘God’s Rottweiler’ olarak isimlendirenler de var!
Ratzinger’in muhafazakar, gelenekçi görüşleri, 60’lardaki liberal akımlar süresince daha da pekişti. 1966’da Tübingen Üniversitesi’nde dogmatik teoloji kürsüsüne getirilmesine karşın, öğrencileri arasındaki yaygın Marksist görüşler onu bir hayli şaşırtmıştı. Hatta üniversitedeki bir dersinin politik bir gösteriden dolayı yarıda kalması, üzerinde derin bir iz bırakmıştı. Ona göre, din, ‘tiranvari, zalim ve de gaddarca’ gördüğü herhangi bir politik ideolojiden daha üstün bir kavramdı. Daha sonradan bu konuyla ilgili olarak ‘Bu deneyim bana dinin hor görülmesi ile sürekli bir mücadele içinde olmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi.’ diyecekti. 1969’da memleketi Bavyera’daki Regensburg Üniversitesi’ne geçti ve nihayetinde dekan ve başkan yardımcılığına yükseldi. 1977’de Papa tarafından Münih Kardinali olarak atandı. 1981’de Jean Paul tarafından Roma’ya getirildi ve o tarihten itibaren sıkı arkadaş oldular.
Almanya’nın önde gelen din uzmanlarından Wolfgang Cooper, Ratzinger’in papalık kurumunda bölücü bir figür olabileceğini iddia ediyor. Ona göre yeni papa, kilisenin liderliği ile inanç arasındaki mesafe artabilir. Cooper aynı zamanda, ‘kalplere hitap edebilen’ bir papa görmeyi tercih eden birçok Katoliğin aksine, Ratzinger’in entelektüel tartışmalardan hoşlanan ‘bilim adamı’ karakterine sahip olduğunu söylüyor. Katolik Kilisesi’nin eski Engizisyon Kurumu’nun devamı niteliğindeki Dinsel Öğretiler Kurulu (the Congregation for the Doctrine of the Faith), Ratzinger’in 1981’den bu yana devam eden 24 yıllık başkanlığı süresince, birçok Katolik ilahiyatçıyı ve din adamını farklı görüşlerinden dolayı sorguladı, kızağa çekti ve görevden almaya varan cezalar yağdıran bir kuruma dönüştü. Ses getiren faaliyetlerinden biri de, özellikle Latin Amerika’daki papazlar arasında belli bir zemin kazanan, kiliseyi, sosyal aktivizm ve insan hakları meselesinde daha aktif bir hale getirmenin aracı olarak kullanılan özgürleştirme teolojisine karşı oldu. Bazı papazlar sosyal faaliyetler aracılığıyla fakirlikle mücadele etmeye kalkıştığında, Kardinal Ratzinger, bunları Marksizm özentisi işler olarak değerlendirdi.
Türkiye karşıtlığına gelince...
Ratzinger, homoseksüelliği, ‘doğuştan gelen şeytani ahlaksızlığa’ yönelik bir eğilim olarak görüyor. Amerikan seçimlerinde de, homoseksüelliğe ve kürtaja sıcak bakan siyasetçilere sırt dönülmesi çağrısında bulunmuştu. Ötanaziye ve kadınların papaz olmasına karşı. Hatta kürtaj ve ötanazi yapanların aforoz edilmesini bile savunuyor. Kendisi her ne kadar Beethoven hayranı iyi bir piyanist olsa da, rock müziği ‘din karşıtlığının aracı’ olarak tanımlıyor. Yeni papa, henüz kardinalken 2004 Ağustos’unda yaptığı bir konuşmada, tarihî bir perspektif sunarak, net ifadelerle Türkiye’nin AB içinde yeri olmadığını söylemiş, üstelik, ‘Türkiye geleceğini İslami organizasyonlarda aramalı’ diyerek bir de adres göstermişti. Türkiye’nin, İslami geçmişiyle her zaman Avrupa’nın ‘ötekisi’ olduğunu hatırlatan Ratzinger, Türkiye’yi Avrupa’ya bağlamanın bir hata olacağını söylemişti. Söz konusu konuşmasında Türkiye’nin Viyana önlerine kadar geldiğini de hatırlatan Ratzinger, Türkiye’nin kültür ve din olarak farklı bir kıtaya ait olduğundan hareketle, ‘iki kıtayı birbirine benzer hale getirmeye çalışmak, ekonomik kazançlar uğruna kültür ve zenginlik kaybı olacaktır’ görüşünü savunmuştu. Ratzinger, kilise-devlet ayrımını desteklemekle birlikte, AB liderlerinin Hıristiyan köklerine mesafeli duruşlarının hatalı bir politika olduğunu savunuyor. ‘Bu konudaki tartışmalara devam etmeliyiz; zira bu muhalefetin ardında, Avrupa’nın kendi görkemli tarihi ve kendine karşı duyduğu nefretin olmasından korkuyorum.’ diyecek kadar da kökten Avrupacı.
Yeni papanın Fransa’daki laiklikle ilgili de ilginç tespitleri var. Okullarda türbanı yasaklayarak ‘saldırgan laiklik’ sergileyen Fransa’nın, bu şekilde Müslümanları daha da çok provoke ettiğine inanıyor ve bir de uyarıda bulunuyor: ‘Batı dünyasında yaygınlaşan kutsala ve ‘diğerine’ yönelik saygısızlık, Arap ve İslam dünyasında kendini savunma güdüsünü harekete geçiriyor…’
Ratzinger, Almanların 950 yıllık aradan sonra yeniden Roma Katolik Kilisesi’nin başına geçmelerini simgeliyor. Daha önce bir Alman kardinal, 16 Nisan 1055’te papa seçilmişti. Vatikan’daki sekizinci Alman papa olan Ratzinger, 4’ü çok akıcı olmak üzere, 10 dil konuşuyor. Ratzinger’in izleyeceği politikalardan birinin işaretçisi de kendisine seçtiği isim oldu. Kardinal Ratzinger, kendisini Papa 3. John Paul olarak isimlendirebilir ve böylelikle selefinin politikalarını takip edeceği mesajını verebilirdi. Oysa o, tercihini Latincede ‘bağışlayıcı’ manasına gelen ‘Benedict’ten yana yaptı. En son bu unvanı kullanan Papa, 1. Dünya Savaşı boyunca Vatikan’da hüküm sürmüş ve gelenekçilerle modernistlerin arasını bulma yönündeki çalışmalarıyla takdir görmüştü. Aynı zamanda Ortodoks Hıristiyanlar ile ilişkilerin sağlamlaştırılması için gayret göstermişti. Yeni Benedict’in önünde ise birçok sınav var. Sadece kiliseye devam edenlerin giderek azalan sayısı değil, aynı zamanda Avrupa’da giderek azalmakta olan papaz sayısı da uğraşması gereken konulardan olacak. Diğer bir konu ise, İslam ile olan ilişkiler. John Paul papa seçildiğinde, dikkatini daha çok Doğu-Batı ilişkilerinin geliştirilmesine vermiş, komünizmin yıkılmasına verdiği dolaylı katkılardan dolayı şükranla anılmıştı. Ratzinger’in önünde ise, ekonomik kalkınmışlıktan dolayı giderek birbirlerinden uzaklaşmakta olan Kuzey ve Güney blokları bulunuyor. Özetle, Vatikan’da artık, gerektiğinde sesini yükseltmekten çekinmeyen, üstelik bunu radikal bir şekilde yapabilecek bir papa var.
New York Times
Ratzinger'in, doğum kontrolü, homoseksüellik vb. gibi, Katolik Kilisesi’nin sürekli gündeminde olan meselelerde, 2. John Paul'un izinden sapma göstermeyeceği kesin. Bunlar genelde inanç sahibinin kendi kişisel dünyasıyla ilgili meseleler. Lakin iş siyasi konulara geldiğinde, bir milyardan daha fazla Katoliği temsil eden Papa'nın söylemlerine kulak kabartmak gerekiyor. Şöyle ki, yeni Papa, henüz kardinalken, Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili tartışmaya taraf olmuş, İslam kültürüne sahip Türkiye'nin üyeliği ile Avrupa kıtasının Hristiyan kimliğinin zedeleneceği fikrini savunmuştu. İslam dünyası ile Hristiyan dünyası arasındaki mesafeyi kısaltmanın her şeyden daha önemli olduğu şu zaman diliminde, Papa'nın gereksiz bir çıkıntı yaratması, rahatsız edici olacaktır. Bu aynı zamanda, tüm doktrinel muhafazakarlığına karşın, diğer inanç mensuplarıyla diyaloğu savunan John Paul'un mirasına da ters düşen bir adım olacaktır..
Los Angeles Times
Los Angeles Times gazetesinde, Almanya doğumlu Ratzinger’in Kilise’nin Kardinaller Koleji tarafından hızlı bir şekilde seçilmesinin, Kilise’nin en tutucu öğretilerinin onaylandığının ve oyların John Paul’ün politikasının devamına yönelik olduğunun geniş çapta bir göstergesi olduğu belirtildi.
Daily Star
Daily Star gazetesi, yüzyılın en kısa süren toplantısı sonucu Roma Katolik Kilisesi’nin 265. lideri olarak seçtiği Papa XVI. Benedict’in, ilk halk ayiniyle yeni görevini kutladığını yazdı. XVI. Benedict’in seçimiyle, 21. yüzyılın sorunlarıyla zedelenen Kilise’nin gelenekselliğe sıkı sıkıya bağlılık niyetinin açık sinyallerini verdiğinin belirtildiği haberde, yeni papanın, dünyadaki Katoliklere tamamen geleneksel yöntemlere bağlı kalınacağı sözünü verdiği ifade edildi.
Tam bir Alman (Joseph Fessio, Ave Maria Üniversitesi Teoloji Profesörü)
Ratzinger şakacı, dinlemeyi bilen, pozitif biri. Kendisi Katolik âlemi adına çok iyi bir seçim ve şans. Jean Paul’ün ardından onun misyonunu sürdürebilecek yegane isimdi. Kendisi gayet centilmen, zeki ve bilgili. İşini asla yarım bırakmaz, ilerlemeye açık, sistematik ve kendini Tanrı’ya adamış biri. Aynı zamanda çok dobradır.
Kilisenin geleneksel yüzü (Caroline Frost - BBC):
Yeni papa Katolik Kilisesi’nin geleneksel kesimini temsil ediyor. Birçokları için, kafa karışıklığının ve tavizlerin verildiği bir dönemde böyle bir Papa, kilisenin entelektüel kurtuluşunu simgeliyor. Bir kesim ise onu, J. Paul'ün şaşmaz takipçisi, liberal düşüncenin sınırlayıcısı ve Kilise’yi Ortaçağ’da tutacak bir isim olarak görüyor.
|
|
|