BAŞBAKAN SAYIN TANSU ÇİLLER BAŞKANLIĞINDAKİ
51. HÜKÜMET PROGRAMI

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Türkiye Cumhuriyeti’ nin 51. Hükümeti olarak huzurunuzdayız. Türkiye’ nin zor bir döneminde ağır bir sorumluluk üstlenen çalışma arkadaşlarım adına, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli Arkadaşlarım,

1991 Genel Seçimlerinden sonra kurulan DYP-SHP/CHP Koalisyon Hükümeti 20 Eylül 1995’ e kadar görevde kalmıştır. 2 yıl 2 ay 15 gününde benim Başbakan sıfatıyla bulunduğum 50 Koalisyon Hükümeti Türkiye’ de önemli kararlara imza atmış, önemli sorunların üstesinden gelmiş, görev alan her arkadaşım üstün bir feragat duygusuyla çalışmıştır.

Bu arkadaşlarımla birlikte hükümet sorumluluğu yüklenmekten duyduğum onuru huzurlarınızda dile getirmek ve her birine ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

Değerli Milletvekilleri,

DYP’ nin 4 yıldır sürdürdüğü Koalisyon Hükümeti, Türk siyasi tarihinin anlamlı bir birlikteliğini ifade etmiştir. Cumhuriyeti kuran partiyle demokrasiyi kuran parti farklı siyasi prensiplere sahip olmalarına rağmen uyumlu ve verimli bir işbirliği gerçekleştirmiştir.

Yıpratıcı sorunların altına birlikte girmiş ve büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket etmişlerdir. DYP/SHP-CHP koalisyonlarıyla geçen bu dört yılın tarihimizde başarıyla verilmiş bir demokrasi sınavı olduğuna inanıyorum. hükmü tarih verecektir.

CHP’ nin yeni lideri ile koalisyonu sürdürme arzumuz gerçekleşememiştir. yeni CHP yönetiminin bu doğrultudaki tercihini saygı ile karşılamak durumundayım.

Ancak, Türkiye’ nin acil sorunları bir hükümet boşluğuna tahammül etmeyecek durumdadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın 51. Hükümeti kurma görevini bana vermesini bu endişeyle değerlendirdim.

Bazı partiler ve parti liderleriyle milletvekillerinin sorumluluk bilinciyle DYP Azınlık Hükümetine verdikleri destek, bugünkü meclis aritmetiği içerisinde demokratik bir çözüm imkanı yaratmıştır.

Demokrasiye ve parlementer sistem içerisinde çözüm bulunabileceğine dair inancı kuvvetlendiren bu partiler ve parti liderleriyle milletvekillerine hükümetimize verdikleri destekten dolayı huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Bu desteğe layık olmak ve gösterdikleri güveni hakketmek, hükümetimizin birinci sorumluluğudur.

Bu parlemantonun çatısı altında bulunan her milletvekili arkadaşım milli iradenin temsilcisidir. Bu parlemantoda temsil edilen her siyasi parti yüce milletimizin eğilimlerini, tercihlerini ifade etmektedir. Türk milletinin ortak çıkarları, sosyal ve ekonomik refahı, huzurlu ve güvenli bir toplum özlemi, itibarlı ve güçlü bir Türkiye, insan haklarına riayetkar, ileri demokratik bir düzen hepimizin ortak paydalarını teşkil etmektedir. Farklı siyasi tercihler demokratik düzen içinde saygı ile ve hoşgörü ile karşılanmalıdır. Ancak 51. Hükümet olarak biz bu mevcudiyetimizi yukarıda sıraladığım ortak paydalara dayandırırken, hiç bir şekilde vazgeçmeyeceğimiz temel ilkemizin ülkenin bölünmez bütünlüğü, üniter devlet yapımız ve vatandaşlarımızın birlik ve beraberliği olduğunu belirtmek isterim.

51. Hükümet bu ilkelere dayalı bir uzlaşma ve hoşgörü anlayışına sahip olacaktır. Bu yüzden bir azınlık hükümeti olarak kurduğumuz bu hükümetin yüce Meclisimizden aldığı büyük bir destekle varlığını sürdüreceğine inanıyoruz. 51. Hükümet tarihe hoşgörü ve uzlaşma hükümeti şeklinde geçmek arzusundadır. Bu konuda yüce Meclisimizde oluşacak hoşgörüye dayalı bir uzlaşma ve sağduyu anlayışına güveniyoruz.

Değerli Milletvekilleri,

Bu Hükümet gerçekten ağır bir sorumluluk yüklenmiştir. Ekonomik dengelerin hala esas olduğu, içerde ve dışarda hayati sorunların bulunduğu bir dönemden Türkiye, bu Hükümet ile çıkacaktır.

Demokratikleşme yolunda tarihi adımları bu hükümet atacaktır. Bu noktada ağır sorumluluklar yüklenen hükümetin sizden geniş bir uzlaşmaya dayalı olarak destek bekleme hakkı vardır. Demokratik değerlerden, açık toplumun faziletlerinden güç alarak bu desteği sağlayacağınıza inanıyoruz.

Kurduğumuz azınlık hükümeti, bir mecburiyetin ve “demokrasilerde çare tükenmez” inancını ürünüdür. Ülkeyi hükümetsiz bırakmamak, acil sorunlar karşısında siyasi irade boşluğuna meydan vermemek azminin sonucudur.

Burada açıklıkla ifade ediyorum: Geniş tabanlı, ancak kolay karar alamayacak şekilde oluşmuş hükümetlerle Türkiye siyasi kararlılık gösteremez. Önemli siyasi kararların ertelendiği geçiş hükümeti ile Türkiye, üzerinde bulunduğu sırat köprüsünden geçemez. Hükümetimiz bir azınlık hükümetide olsa, aldığı ve alacağı tüm kararların sahibidir. Ateşten gömleği bütün sonuçlarına katlanarak giymiştir. Türkiye’ de bir geçiş hükümeti veya seçime endeksli hükümet değil, siyasi kararları süratle alan ve icraata geçen sorumlu, yetkili bir hükümet vardır.

Kısaca, bu Hükümet en küçük bir siyasi irade zaafı gösteremiyecek olan kararlı bir hükümettir.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri.

49. ve 50. Hükümetler “Hizmet Hükmeti” olmuştur.

49. ve 50. Hükümet döneminde yapılan bazı hizmetleri belirtmekte yarar görüyorum.

1992-1995 döneminde toplam 346 bin hektar alan sulamaya açılmıştır. Atatürk Barajında depolanan suyu Şanlıurfa ovasına ileterek bölgedeki ekonomik hayata ivme kazandırılmasını sağlayacak olan Şanlıurfa tüneliden su akıtılmış ve Harran Ovasının suya olan bin yıllık hasreti sona ermiştir.

Aynı dönemde enerji sektöründe, üretim kapasitesinde önemli artış sağlanmıştır. 4.071 MW kurulu güç yaratılmış, böylece Türkiye’ nin toplam elektrik enerjisi kurulu gücü 21.277 MW’ a, üretim kapasitesi yılda 103.8 milyar kwh’ a yükseltilmiştir. Bu dönemde Atatürk Barajı ve HES (2.400 MW), Menzelet, I. Merhale (248 MW), Adıgüzel Barajı ve HES (62 MW), Orhaneli Termik Santralı (210 MW), Soma B 6. Ünite (165 MW), Gezende Barajı ve HES (159 MW), Kemerköy Termik Santrali (3 x 210 MW) gibi önemli projeler tamamlanmıştır.

Karayollarında 3.827 km. asfalt ve 2.435 km. stablize yol yapımı; köyyollarında 24.9 bin km. asfalt ve 35.4 bin km. stablize yol yapımı gerçekleştirilmiştir. bunlara ilaveten 807 km.’ lik otoyol kesimi hizmete açılmıştır. Bu dönemde, karayolu iyileştirme, Baladız-Isparta- Antalya, Ankara-Polatlı-Sivrihisar ve Antalya-alanya projeleri başlatılmış, bunlardan Baladız-Isparta-Antalya karayolu hizmete alınmıştır.

Demiryollarında toplam 700 km. yol yenilemesi ile 288 km. yol elektrifikasyonu yapılmış, bu çerçevede Ankara-Eskişehir elektrifikasyonu tamamlanmıştır.

Havayolu ulaştırmasında aynı dönemde Isparta Havaalanı yatırımı ile Atatürk Havalimanı’ nın trafik yoğunluğunu azaltmaya yönelik olarak Çorlu Askeri Havaalanı ve Kocaeli Cengiz Topal askeri havaalanlarının tevsi yatırımları başlatılmıştır.

THY daha önceki yıllarda başlattığı modernizasyon ve standardizasyon çalışmaları sonucunda 1994 yılında dünyanın en genç filolarından birini oluşturmuş, toplam uçak sayısı 1995’ de 64’ e, koltuk kapasitesi ise 9.860’ a ulaşmıştır.

Haberleşme sektöründe çağdaş teknolojilerin ülkemize kazandırılması çalışmalarına devam edilmiş, Türksat 1-B uydusu yörüngeye oturtularak Avrupa’ dan Asya’ ya kadar Türk dünyasına iletişim imkanı getirilmiştir.

Telefon santral kapasitesi 1995 yılında 14.5 milyon hat’ a, telefon abone yoğunluğu ise yüzde 21’ e yükseltilmiştir. Ayrıca cep telefonu sistemi ülkemize kazandırılmış ve abone sayısı kısa sürede 280 bine ulaşmıştır.

Eğitim sektöründe; toplam 30.234 ilkokul ve ortaokul dersliği yapılmıştır. Ayrıca genel lise ve çeşitli meslek lisesi olarak toplam 456 okul hizmete açılmıştır. 22’ si devlet üniversitesi, 2’ si yüksek teknoloji enstitüsü ve 4 vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 28 yeni üniversite kurulmuştur.

Sağlık sektöründe; çeşitli büyüklükte toplam 89 adet hastane açılmış, hizmete sunulan hasta yatağı sayısı toplam 6.061 adet olmuştur. Aynı dönemde toplam 447 sağlık ocağı ve 1281 sağlık evi hizmete alınmıştır.

Bu dönemde 545 belediyenin içmesuyu tesis bitirilmiştir. Hizmete alınan belediye kanalizasyon tesis sayısı ise 21’ dir. 27.411 ünite köy içmesuyu tesisi işletmeye alınmıştır.

Bu dönemde 3.792 hektar alana sahip 18 adet organize sanayi bölgesi tamalanmıştır.

Çeşitli büyüklükte ve 13.694 işyerine sahip 60 adet küçük sanayi sitesi hizmete açılmıştır.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

49. ve 50. Hükümetler, birer hizmet hükümeti olmuşlardır. Terörle mücadelenin üzerine kararlılıkla gidilmeye 49. Hükümet zamanında başlanmıştır. Birçok sorunların aşılması için alt yapı bu hükümet döneminde oluşturulmuştur.

50. Hükümet terörü sindirmiştir.

50. Hükümet kurulduğu günlerde terör Güneydoğu’ yu kan gölüne çevirmişti. Güvenlik Kuvvetlerimizin arkasına, siyasi kararlılığımızı koyduk. “Terör ya bitecek ya bitecek” dedik. güvenlik güçlerimizin büyük fedakarlıklarla, canıpahasına bir görev aşkıyla sürdürdüğü mücadele ile terörü sınırlarımız dışına attık, dar bir alana mahkum ettik.

Vereceğim şu rakamlar, bu konudaki başarıyı yansıtacaktır.

1984’ den Ekim 1995 başına kadar toplam 22.892 terörist ele geçirilmiştir. Sadece, 50. Hükümetin göreve başladığı Haziran 1993’ den bugüne kadar geçen sürede ele geçirilen terörist sayısı 16.800’ dür.

Yani Hükümet ettiğimiz iki yıl ve 2 ay 15 günde, ele geçirilen terörist sayısı, ondan önceki on yıllık dönemde ele geçirilen terörist sayısının yaklaşık üç katıdır.

Bu bölgemizde artık vatandaşlarımız huzur ve güven içinde yaşamaktalar. Hayat normale dönmüştür. Halkımız adeta bir “ Çanakkale ruhu” anlayışı ile mücadeleye ve birlik ve beraberliğe destek vermiştir. Bu, gözbebeğimiz kahraman silahlı kuvvetlerimizin, güvenlik kuvvetlerimizin, vatandaşlarımızın, kısaca devletimizin başarısıdır.

Hızla terörden arınan bölgemizi batıdan farksız bir vatan toprağı haline getirmeye kararlıyız.

Bu konudaki çalışmalarımızı, “Onarım Projesi” adıyla başlattık. Bu proje çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu’ daki illerde hayvancılığı geliştirmek amacıyla açılan yüzde 20 faizli kredinin limiti 2 trilyon liradır. Bu kredi şimdi 10 trilyona, daha sonra da 20 trilyon liraya çıkarılacaktır.

“Aksiyon” planıyla da bu bölgelerdeki alt yapı yatırımlarına öncelik verilmiş, bu yatırımlar tasarruf tedbirlerinin dışında tutulmuştur.

Konut, bu bölgeye yoğun olarak götüreceğimiz bir başka faaliyet alanıdır. Bu amaçla, Diyarbakır, Şırnak, Hakkari illerinde başlatılmış olan 2.910 adet konut projesine 1995 yılı sonuna kadar 1.5 Trilyon lira harcanmış olacaktır.

Yöreye götürülen büyük sulama projelerisonucunda bölgede pamuk üretiminde büyük artışlar kaydedilmiştir. Bu yörede üretilen pamuğu değerlendirmek amacıyla tekstil sanayi, hayvancılık ve konut’ un yanı sıra üçüncü sektör olarak desteklenecektir.

50. Hükümetin karşılaştığı bir diğer önemli sorun, ekonomik dengeler olmuş ve 5 Nisan 1994 Kararları bu nedenle alınmıştır.

Yıllardır aşırı iç ve dış borç birikimi ile bütçe kontrolünü kaybetmiş ve son 14 yıldır ciddi bir istikrar programı uygulanmayan Türkiye bir krizin eşiğine gelmişti.

1994 yılının ilk aylarında para, sermaye ve döviz piyasalarında oluşulan dengesizliklerin, ekonomiyi hiperenflasyon ve durgunluğun birlikte yaşandığı bir konjonktüre sürüklemesini engellemek ve ekonominin orta ve uzun vadede sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme temeline oturtulmasını sağlamak amacıyla 5 Nisan kararları yürürlüğe konulmuştur.

Memnuniyetle belirtmek isterim ki; 5 Nisan Kararları başarılı olmuştur. İç ve Dış dengede sürdürülemez boyutlara ulaşan açıklar, bu kararlar ile daraltılarak ekonomik dengeler yeniden tesis edilme aşamasına gelmiştir. 1993 yılında 6.4 milyar dolar açık veren cari işlemler dengesi 1994 yılında 3 milyar dolar civarında fazla vermiştir. 1994 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 52’ den yüzde 78’ e yükselmiş ve dış ticaret açığı 14,1 milyar dolardan 5,2 milyar dolara getirilmiştir.

1988 yılından beri sürekli artan kamu açıkları ilk kez 1994 yılında yüzde 8’e düşürülmüştür. Kamu açıklarının hızla düşürülmesi amacıyla alınan tedbirler sonucunda 1993 yılında yüzde 12 olan kamu açıklarının GSMH’ ya oranı, 1994 yılında yüzde 8’ e düşürülmüştür. Kamu açıklarının hızla düşürülmesi amacıyla alınan tedbirler sonucunda 1993 yılında yüzde 6,7 olan bütçe açığının GSMH’ ya oranı 1994 yılında yüzde 3,8’ e indirilmiş ve faiz dışı bütçe fazlası verilmiştir.

1994 yılında dış borç ödemeleri hiç dış borç kullanılmadan zamanında yapılmıştır. 5 Nisan öncesinde 3,3 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervleri, bugün 15 milyar doları aşmış bulunmaktadır. Bu Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanmaktadır.

Türkiye dış yardım almadan radikal bir istikrar programı uygulayan nadir ülkelerden birisi olmuştur. 1993 yılında 10,7 milyar dolar net dış borç kullanılırken, 1994 yılında 8,5 milyar dolarlık net dış borç ödemesi yapılmıştır. Yani, 1994 yılında 1993’ e kıyasla 19.2 milyar dolarlık daha az dış imkan kullanmıştır. İlk kez 1994 yılında dış borç stokunda azalma meydana gelmiştir.

1995 yılının ikinci çeyreğinde, gerek üretimde, gerekse kapasite kullanımında gözlenen artışlar, ekonominin tekrar büyüme sürecine girdiğini göstermektedir. Nitekim, 1995 yılının ikinci çeyreğinde gayrisafi yurtiçi hasıla yüzde 13.5 oranında artmıştır.

Dışardan hiç kaynak kullanmadan uygulanan bir istikrar programından sonra, büyümeye bu kadar çabuk geçilmesinin bir örneğini hiç bir ülkede bulamazsınız.

İhracattaki. artış bir önceki yıla göre % 30’ lara çıkmış ve bu eğilim devam etmektedir. İhracatın yıl sonunda 21 milyar doları aşması beklenmektedir. Ekonomideki canlanmanın etkisiyle ithalat da artış sürecine girmiş bulunmaktadır.

1993 yılında yüzde 12.9, 1994 yılında yüzde 28.7 olan reeel faiz oranı, 1995 yılının Ocak-Ağustos döneminde yüzde 8.2’ ye gerilemiştir.

1994 yılı Ocak-Eylül döneminde yüzde 102.5 olan toptan eşya fiyatları artış hızı, 1995 yılında yüzde 45.5’ e gerilemiştir.

Değerli Milletvekilleri,

Onsekiz ay gibi kısa bir sürede ortaya çıkan ve dünyada uygulanan istikrar programında pek görülmeyen bu olumlu gelişmeler, ekonomimizin gücü ve dinanizmi yanında aldığımız tedbirlerin doğruluğunu da yansıtmaktadır. Bütün ekonomik göstergeler Türkiye’ de 5 Nisan kararlarının getirdiği önemli yapısal değişikliklerin başlamış olduğunu göstermektedir. Bununla beraber hassas dengeler devam etmektedir.

Ekonomideki mevcut iyileşmenin devam etmesi ve halkımızın fedakarlıklarının boşa gitmemesi için, istikrarı bozacak her türlü davranıştan kaçınmak gerekmektedir.

Bilindiği gibi 5 Nisan Kararları ile toplumun her kesimi belirli ölçüde fedakarlık göstermiştir. Nitekin, memur maaş artışları sınırlı tutulmuş, yüksek gelir gruplarından yaklaşık 90 trilyon lira ek vergi alınmış ve tarımsal destekleme alımları sınırlandırılmıştır. Böylece istikrar paketini yükü, toplum kesimleri arasında eşit dağıtılmaya çalışılmıştır.

5 Nisan Kararlarının bir yıllık uygulama döneminde, Merkez Bankası’ nın daha özerk bir yapıya kavuşturulmasını, özelleştirme, sosyal güvenlik, teşvikler, tarımsal destekleme, birlikler, mahalli idareler ve kamu istihdamı alanlarındaki yapısal reformlarda önemli adımlar atılmıştır.

Ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde, dolayısıyla kamu açıklarında azalma sağlamak amacına yönelik olarak hazırlanan Özelleştirme Kanunu Anayasa Mahkemesi’ nden döndükten sonra, tüm engelleri aşarak yürürlüğe girmiştir. Yüce Meclisimizinde yakından bildiği gibi, büyük güçlüklerle çıkardığımız bu kanun iler özelleştirme uygulamalarını yürütmek üzere Özelleştirme Yüksek Kurulu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kurulmuş ve Özelleştirme Fonu oluşturulmuştur. Özelleştirme uygulamalarında uyulacak ilkeler, özelleştirme yöntemleri, özelleştirme sonucu işsiz kalabilecek olanlara sağlanacak mali ve sosyal haklar, değer tespiti ve ihale tespiti ve ihale yöntemleri belirlenmiştir.

Yıllardır üzerinde uğraşları Yap-İşlet-Devret modelini sağlam bir hukuki tabana oturtmak ve böylece 30 milyar doların üzerinde bir proje paketini, bütçe dışı imkanlarla özel kesim eliyle gerçekleştirebilmek amacıyla gerekli olan mevzuat düzenlemeleri 1994 itibariyle tamamlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Kamu iktisadi teşebbüslerinin özel sektör kuruluşları gibi hacze, iflasa ve tasfiyeye açık omları için gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Böylece KİT’ lerin piyasa disiplini içerisinde çalışmalarını sağlayacak bir ortam oluşturulmuştur.

Kamuya sadece yük olan ve özelleştirilmelerine imkan bulunmayan, ETİBANK, Türkiye Zirai Donatım Kurumu ve TEKEL Genel Müdürlüğü’ ne ait bazı tesislerin üretim faaliyetleri durdurulmuştur. Karabük Demir Çelik İşletmeleri sembolik bir bedelle çalışanlara devredilerek, özelleştirmede önemli bir örnek uygulama yapılmıştır.

5 Nisan Kararları ile tarımsal destekleme politikalarının yeniden bir düzene oturtulması amacıyla ürün fiyat desteklemelerinden vazgeçilerek, dünya fiyatlarının sağladığı refahın çiftçiye aktarılmasına imkan veren bir politika izlenmesine başlanmıştır. Çiftçiye destek diye verilen paralar, çiftçimizin eline geçmiyordu. Bizim getirdiğimiz sistem, bunu önlemiştir. Fiyat desteklemeleri yerine, girdilere sübvansiyon veren bir uygulama ile ödemelerin doğrudan çiftçilere yapılması uygulaması başlatılmıştır.

Tarımsal ürünlerin borsalarda işlem görmesini teşvik amacıyla, borsalarda yapılan işlemlerin daha düşük oranlarda vergilendirilmesine başlanmıştır.

Ayrıca, arz fazlası olan ürünlerde ekim alanlarının sınırlandırılması çalışmalarına devam edilmiştir. Böylece çiftçinin eline daha iyi fiyat geçmesi olanağı yaratılmıştır.

Sosyal güvenlik kurumlarının kaynak yaratmalarının sağlanması, bütçe üzerindeki yüklerinin azaltılması ve emeklilikte nimet-külfet dengesinin kurulması hedefi doğrultusunda çalışmalar halen sürdürülmektedir.

5 Nisan Kararları ile öngörüldüğü biçimde, kayıt dışı ekonomiyi sisteme dahil etmek ve vergide etkinliği artırmak amacıyla hazırlanan Kanun Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nden geçerek kanunlaşmıştır.

Bu çerçevede; herkese bir vergi numarası verilerek, mükellef sayısı 5 milyondan, yıl sonunda 15 milyona ulaşacaktır. Herkesin vergi mükellefi olduğu bir Türkiye’ yi hedefliyoruz. Ayrıca, bu kanunla, cezai yatırımlar artırılarak, vergi kaçakçılığının önlenmesi amaçlanmıştır.

Sayın Milletvekilleri,

Türkiye’ de serbest piyasa sistemini tam ve sağlıklı bir şekilde işletmek ve rekabet ortamını sağlamak üzere gerekli kurumsal ve hukuki altyapı oluşturmaya yönelik düzenlemelere hız verilmiştir. Bu bağlamda;

Rekabetin korunması hakkında kanun yürülüğe konulmuştur.

Tüketicinin haklarını korumaya yönelik, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun da yürülüğe girmiştir.

Türkiye’ de teknolojik gelişmeyi hıuzlandırmak amacıyla Türk Patent Enstitüsü kurulmuş ve faaliyete geçmiştir.

Fikir hakların korunmasında etkinliği sağlamak ve uluslararası standartlarda korumayı ülkemizdede gerçekleştirmek amacıyla, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile Sinema Video ve Müzik eserleri Kanunu’ nda gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

Daha önce hukuki düzenleme olmayan alanlarda bu eksikliği gidermek ve mevcut mevzuatta Avrupa Topluluğu Mevzuatına uyum sağlamak amacıyla , Kanun Hükmünde Kararname ile gerçekleştirilmiştir.

Sermaye piyasasında yapılan düzenlemelerle, sermayenin tabana yayılması ve uluslararası yatırımcıların piyasalara girmesi sağlanmıştşr.

Bütün bunların yanısıra, tabii ki 50. Hükümetin en önemli icraatlarından biri Gümrük Birliği girişimidir. 6 Mart 1995 tarihli Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi kararı ile 22 yıl süren geçiş dönemi tamamlanarak, 1996 yılı başında Gümrük Birliği ve AB’ ne tam üyelik sürecinde önemli bir adım atılmıştır.

Bu, 32 yıldan beri elde edilmiş en önemli başarıdır.

Bütün bunlar, terörle mücadeleden ta taviz vermeden, değişik fikirlere sahip iki partinin oluşturduğu Koalisyon Hükümeti tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bu arada, biri genel yerel olmak üzere beş seçim geçirilmiş, koalisyon ortağımızda dört defa genel başkan değişmiştir.

Üstelik, bütün bunlar, çok sesli demokraside önemli bir adım olarak gördüğümüz özel radyo ve televizyonların, bizi serbestçe eleştirdikleri bir ortamda gerçekleştirilmiştir.

Bu, halkımızın birliğine ve beraberliğine sahip çıkmasıdır. Bunu “halk desteğinin başarısı” olarak yorumluyorum.

İSTİKRARI KORUMADA UZLAŞMA VE DEĞİŞİM HÜKÜMETİ

51. Hükümet bir hoşgörü ve uzlaşma hükümeti olacaktır. Hoşgörüyü, uzlaşmayı egemen kılacaktır.

51. Hükümet aynı zamanda bir çözüm hükümeti olacaktır.

Bu Hükümetin siyasi misyon olarak üstlendiği 5 öncelikli konu vardır. Bu önceliklerimiz şunlardır:

1- Terörle mücadele, içte ve dışta aynı kararlılıkla sürdürülecektir.

Terörle mücadeleyi, kurulduğu günden bu yana büyük bir kararlılık ver cesaretle sürdüren Hükümetimiz, güvenlik güçlerimizin canı pahasına ortaya koydukları çabayla bölgede ve büyük kentlerimizde güvenliği sağlamıştır.

Hükümetimiz, üniter devlet yapımızdan hiçbir şekilde taviz vermeden bu yoldaki mücadelesini içte ve dışta sürdürmeye kararlıdır.

2- Terörden zarar gören Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz ve yörede yaşayan vatandaşlarımız kucaklanacaktır.

Güvenliğin sağlandığı yörede şimdi sıra yaraların sarılmasına gelmiştir. Hükümet bu yörermizdeki insanlarımızı, bölgeye refahı getirici bütün ekonomik önlemleri alarak kucaklayacaktır.

Harran Ovasına akan su, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi için atılım kaynağı olacaktır.

Bu bağlamda, konut, hayvancılık ve tarıma dayalı pamuk ve tekstil sanayi öncelikle ele alınacak projelerdir.

Yöre halkının, terkettikleri güvenliği saptanmış köylerine dönmeleri için bir program hazırlanıp uygulanacak ve zararların giderilmesi için bütün imkanlar seferber edilecektir. Yöredeki istihdam sorunun çözebilmek için, devlet imkanlarının yanı sıra özel sektörde devreye sokulacaktır.

Güneydoğu’ da boşaltılan köylerden güvenlik yönünden uygun olanlarına vatandaşlarımızın geri dönüşü sağlanacak ve bu köylerde vatandaşlarımızın uğradıkları zararlar karşılanacaktır.

3- Ekonomideki istikrarı sürdürerek, dengelerin bozulmasına ve yeni bir ekonomik krizin yaşanmasına müsade edilmeyecektir.

Ancak, aylardır sürüncemede kalan toplu sözleşme tıkanıklığına çözüm bularak, işçilerimizi kucaklayacağız.

Bunu yaparken, kamu kesimindeki net ortalama işçi ücretlerinin, ortalama memur maaşının 2.8 katı, memur emeklisinin 4.2 katı, işçi emeklisinin 5.9 katı olduğu dikkate alınarak, memur, memur ve işçi emeklisi ve bunların dul ve yetimlerine tatmin edici olanaklar sağlanacaktır. Bu Hükümetimizin en öncelikli meselelerinden birisidir.

Bütün bu iyileştirmeleri yaparken verilecek paranın 60 milyon vatandaşımızın parası ve hakkı olduğunu gözden ırak tutmayacağız.

Ekonomik istikrarın sürdürülmesinde özelleştirmenin esas olduğu bilinciyle, bu alandaki uygulamaya kararlılıkla devam edeceğiz.

4- Gümrük Birliğ’ nin dünyayla bütünleşmesinin çok önemli bir aşaması olduğunu kabul ederek, bu konudaki tüm adımları atarak, sonuca ulaşmak amacındayız.

5- TBMM’ de öncelikli olarak şu yasama çalışmalarını, uzlaşma içerisinde sonuca bağlamak hedefini güdüyoruz.

Anayasa değişikliği ile ilgili uyum yasalarının seçimlerden önce çıkarılması;

Adil bir seçim kanunun çıkarılması;

Demokratikleşme standartlarının yükseltilmesini sağlayacak yasaların gerçekleştirilmesi;

8’ inci maddenin Türkiye’ nin bölünmez bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde, düşünce ve ifade Hürriyetinin önünde bir engel olmaktan çıkartılmasını;

Özelleştirme uygulamalarının TBMM’ ne bağlı veya özerk bir kurul tarafından denetlenmesini sağlayacak bir düzenlemenin yapılması,

Yolsuzluklara karşı etkin kurumsal önlemlerin alınması,

Bu çerçevede, TBMM gündeminde bulunan;

Mali Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklara Mücadele Kanun Tasarısı,

Devlet İhale Kanunu’nda değişiklik tasarısı,

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Suçların Kovuşturulması Hakkında Kanun Tasarısı’ nın hızla kanunlaştırılması, TBMM’ de uzlaşma ortamı yaratılarak sağlanacaktır.

Adalet Bakanlığı’ nca hazırlanan ve adaletin süratle ve sağlam zeminde tahhakkuku için hazırlanan yedi kanun tasarısı da Parlemanto gündemindedir. Bu tasarıların da hızla kanunlaştırılması hedefimizdir.

6- Dış Politika alanında, devlet yapısının dayandığı ilkeler bakımından Atatürk’ ün çizmiş olduğu yoldan yürüyerek, ilişkiler, barış, dostluk, karşılıklı işbirliği esası çerçevesinde yürütülecektir. Bu bağlamda;

Gümrük Birliği’ nin tamamlanması ve Avrupa ile bütünleşme,

Orta Asya ve Kafkaslar’ da yeni bağımsızlığını kazanmış ülkelerle ilişkiler, bu bölgelerdeki kardeşlerimizi ilgilendiren sorunlar, ham petrolün Türkiye üzerinden Akdeniz’ e sevkedilmesi,

Balkanlar ve Bosna meselesi,

Orta Doğu barış süreci,

Kuzey Irak’ taki durum ve Kıbrıs sorunu konular haysiyetle izlenecektir.

Sayın Başkan,

Sayın Milletvekilleri,

Programımızdaki bu öncelikleri açmak istiyorum:

 

ÜNİTER DEVLET

Türkiye Devleti, üniter bir devlettir. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Devletin dili, bayrağı, simgeleri, sınırları ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin egemenlik hakları her türlü tartışmanın üstünde ve dışındadır.

Ülke çıkarlarını ve milletin üstün değerlerini koruyan ve önde tutan Atatürk milliyetçiliğini, uygar dünyanın temel değerlerinden biri olarak görüyor ve benimsiyoruz.

Bugün insan hak ve hürriyetlerinin öne çıktığı bir çağdayız. Üç hürriyetin yaşamsal olduğu görüşündeyiz. Düşünce hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve teşebbüs hürriyeti. Sağlam bir siyasal rejim bu üç hürriyete dayanmak zorundadır. Çağdaş rejimler milletin niteliklerini bozmadan bu üç hürriyeti bağdaştıran rejimlerdir. Hükümetimiz, bu üç hürriyeti de temel görmekte ve kişilerin bu hürriyetlerin kapsamındaki farklı tercihlerinin höşgörü ile karşılanmasının gerektiğine inanmaktadır.

 

SEÇİM SİSTEMİ

Seçime giderken, artık her sefer tartışılmayan, hem seçime katılan partilerin adaletli bir şekilde Meclis’ te temsilini, hem de siyasi istikrarın mümkün olduğu kadar kurulmasını amaçlayan bir nisbi seçim sistemini hep beraber yerleştirmeliyiz.

Seçim yasaları, parlemantoların ve parlementer rejimlerin sağlıklı kuruluş ve işleyişini sağlamakta en etkin unsunlardan biridir. bu gerçeklerle Hükümetimiz, seçim yasasıyla ilgili olarak, bu amaçların mümkün olan en uygun şekilde bağdaştırılmasını sağlayabilmek için, Meclis’ te temsil edilen bütün siyasi partilerle birlikte verimli ve ciddi bir çalışma sürecini başlatmaya kararlıdır. Böyle bir metne, olabildiğince geniş ulaşmak arzusundayız.

Esasen Anayasa’ mızda seçim bahsinde yapılan değişiklikler bu yönde bir seçim sistemini gerektirmektedir. Türkiye, sistemlerin oturduğu ve değişimlerin evrim şeklinde gerçekleştiği bir ülke olmalıdır.

Siyasi akım, oluşum ve düşüncelerin mecliste mümkün olan en geniş şekilde temsilini toplumsal barışın ve siyasi istikrarın gereği sayarız. Tek veya çift turlu dar bölge sistemine gitmeyi doğru bulmuyoruz.

Bu reformun anahtarlarından biri, yine Anayasa’ mızda yapılmış değişikliklerle öngörülmüş olan, yabancı ülkelerde oturan milyonlarca vatandaşımıza seçme hakkı tanınmasıdır. Bunun gibi, 18 yaşını doldurmuş olan Türk vatandaşlarının da seçme haklarını kullanmalarını sağlayacaktır.

 

UYUM YASALARI

Hükümetimizin seçimden önce en önemli görevlerinden biri, Anayasa değişikliği ile ilgili uyum yasalarını kanunlaştırmaktır.

TBMM’ deki tüm partilerle sağlanacak uzlaşma ile gerçekleştirmeye çalışacağımız kanunlar şunlardır:

- Siyasi Partiler Kanunu,

- Seçim Kanunları,

- Sendikalar Kanunu,

- Dernekler Kanun,

- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu

- 2547 Sayılı “YÖK” Kanunu,

- 3069 Sayılı T.B.M.M. Üyeliği ve Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanun

- 1163 Sayılı “Kooperatifler Kanunu”,

- 3224 Sayılı “Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu”,

Türk Tabibler Birliği Kanunu,

- Eczacılar Birliği Kanunu,

- Mimar ve Mühendis Odaları Birliği Kanunu,

Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Kanunu,

 

DIŞ POLİTİKA

Son yıllarda büyük bir küresel değişimi gözlemekteyiz. Komünizm çökmüş ve demokrasi hemen her yerde yükselişe geçmiştir. Ancak, herşeyin yerine oturduğunu söylemek mümkün değildir.

Böyle bir ortam beraberinde riskleri ve imkanları da getirmektedir. Dış politikamızın ana amacı, bu imkanlardan azami şekilde yararlanmaktır.

Türkiye coğrafi konumu itibariyle bir kavşak noktasındadır. Zor bir bölgede bulunmaktadır.

Türkiye, dış politikasında, devlet yapısının dayandığı ilkeler bakımından Atatürk’ ün çizmiş olduğu yolda yürümektedir. Batı dünyasının ve Avrupa’ nın bir parçasıdır. Ama coğrafi konumu itibariyle de Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya cumhuriyetleriyle de yakın bir ilişki içindedir. İçinde bulunduğu sancılı coğrafya Türkiye’ yi daima dikkatli olmaya yöneltmiştir.

Bir asırdan fazla bir zaman dilimi için de demokratikleşme sürecini yaşayan ülkemiz, Avrupa Birliği ile beraberlik yolunda önemli bir noktadır. Gümrük Birliği, Türkiye için olduğu kadar, Avrupa içinde büyük önem taşımaktadır. türkiye ve Avrupa önlerine gelmiş bulunan bu tarihi fırsatı yakalamak zorundadır. Gümrük Birliği Antlaşması sırf bir ticari anlaşma değildir. Avrupa’ yla beraberlik yolunda kurumsal ve kavramsal yönden de büyük önem taşımaktadır. Orta Asya Cumhuriyetleri de Gümrük Birliği’ ni desteklemekte ve Türkiye’ yi Batı’ ya açılan pencereleri olarak kabul etmektedirler. Türkiye’ nin Avrupa ile beraberliği küresel biçimde bir barış misyonudur.

Gümrük Birliği bir yasal zorunluluktur. Engeç 31 Aralık 1995 tarihinde yürürlüğe girmelidir. Gümrük Birliği Avrupa Parlemantosu’ nca sözü edilen tarihten önce onaylanmalıdır. Bu itibarla Türkiye, bu konuda süratle kendisine düşeni yapmak zorundadır. Yapmamız gereknleri eşit egemenliğimizden, Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden ve Türklüğün vazgeçilmez yüksek hak ve çıkarlarından ödün vermeden yapıyoruz ve yapacağız.

Dünyada bölgesel kuruluşların gerek siyasal , gerek ekonomik alanda giderek önem kazandırdıkları bir çağı yaşıyoruz. Böyle bir ortamda Türkiye’ nin gerek siyasal, gerek ekonomik ve savunma alanlarında Avrupa’ daki bütünleşme hareketlerine lakayıt kalmasının hert bakımdan büyük bir sakınca taşıdığı görüşündeyiz. Türkiye Avrupa kimliğinden vazgeçemiyeceği gibi Avrupalı ortaklarımız da Türkiye'yi Avrupalılık dışına itecek davranışlardan kaçınmalıdırlar. Avrupa ile beraberliğimizin Gümrük Birliği’ nin ötesindeki boyutlara taşınması, milletimizin arzusu ve tercihleri doğrultusunda olacaktır.

Amerika Birleşik Devletleri’ yle ilişkilerimiz son yıllarda son derece gelişmiştir. Birçok önemli konuda, Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ nin görüşlerine destek vermiştir.

Türkiye’ nin içinde bulunduğu sancılı coğrafya getirdiği risklere bazı imkanları da içermektedir.

Teknolojinin hızla geliştiği dünyamızda enerji sorunu önemini muhafaza etmektedir. bu bağlamda, enerji güvenliği kavramı, uluslararası planda önemli bir yer kazanmıştır. Hazar Denizi petrollerinin Avrupa ve Dünyaya Türkiye üzerinden taşınması, sadece petrol üreticileri ve petrolü kullananlar bakımından değil, boru hatlarının geçeceği güzargahdaki ülkeler için de büyük önem taşımaktadır. Bunun bilincinde olan Hükümetimiz, bu konuya çok yönlü bir açıdan bakmaktadır. Uluslararası planda şimdiye kadar alınan mesafe ülkemiz bakımından kayda değerdir. Bu konu devletimiz için öncelikli bir dış politika konusudur. Atılması gereken adımları süratle atmaya devam etmemiz gerekmektedir.

Bu çerçevede, Sovyetler Birliği’ nin dağılmasından sonra meydana gelen gelişmelere kısaca gözatmakta yarar vardır.

Kafkaslar ve Orta Asya Cumhuriyetleri ve bu ülkelerin bağımsızlıklarının pekişmesi, uluslararası camia ile bütünleşmeleri ülkemiz bakımından önemlidir. Bu ülkelerin çoğu ile tarihten gelen kültür, dil ve din beraberliğimiz vardır.

Burada Orta Asya Cumhuriyetleri ve Azerbeycan’ la ilişkilerimize kısaca değinmekte yarar vardır. Bu ülkelerle devletlerarası ilişkileri için gerekli her türlü yasal düzenleme ve anlaşmalar yapılmıştır. Memnuniyetle belirtmek gerekir ki, özel sektör yatırımlarımız bu ülkelerde 5 milyar doları aşmış ve kamu kredileri 750 milyon doları geçmiştir. Bu ilişkilerin daha da gelişeceğini söylemek isterim.

Gene aynı bağlamda, Kafkasya’ da barışın sağlanması ve Ermenilerce, Azeri topraklarının haksız işgalini son bulmasına öncelikle önem atfediyoruz. Avrasya’ da sağlanacak barış, bu bölgede yaşayan tüm insanların refahı için vazgeçilmez koşuldur.

Ortadoğu’ da Arap-İsrail ihtilafının sona ermesi ve bölgeye barışın yerleşmesi konusunda birkaç yıldır önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bunları memnuniyetle karşılıyoruz. Suriye’ nin de barış sürecinde yeralması bölgede tam bir barışın tesisi için şarttır. Ortadoğu sorunlu bir bölgedir. Bu sorunların hattinden en çok bu bölgedeki ülkeler yararlanıcaktır.

Barışın vazgeçilmez bir koşulu da tedhişçiliğin son bulmasıdır. Uluslararası ilişkilerde tedhişçiliğin sona erdirilmesine yönelik gayretlerin yoğunlaşması bizi memnun etmektedir. PKK’ nın Almanya ve Fransa’ da yasaklanması bunun bir göstergesidir. Bu konudaki görüşmelerimiz ne kadar daha iyi anlaşılmıştır. Türkiye’ nin tekli bir devlet olarak kalacağı da herkes tarafından idrak edilmiştir. Komşularımızın hepsinin Türkiye’ yle tedhişçilik konusunda aynı anlayışı paylaşmalarını sağlamak Türkiye için en hayati öncelikte, acil bir hedeftir. Türkiye bu hedefe ulaşmak için meşru bütün yöntemleri denemekten kaçınmayacaktır.

Körfez harbinden sonra Kuzey Irak’ da meydana gelen gelişmeler endişe vericidir. Biz Irak’ ın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin yaşansal olduğu görüşündeyiz. Kuzek Irak’ daki ayrılıkçı veya bu tür yatkın hareketleri tasvip etmemiz beklenemez...

Kuzek Irak’ da yaşayan Kürt ve Türkmen asıllı kardeşlerimizin sıkıntılarının demokratik bir Irak toplumu içinde giderilebileceğine inanıyoruz. Irak’ ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini korumasının önde gelen şartlarından birinin bu ülkenin uluslararası toplumla barışmasından geçtiğine de inanıyoruz. Her şartta uluslararası camianın önde gelen bütün ülkelerinin Kuzey Irak’ daki gelişmeler karşısında bu esaslar dairesinde duyarlı hareket etmelerini beklemek hakkımızdır. Irak ve özellikle Kuzey Irak Konusundaki politikamızı bu temel ilkeler çerçevesinde her an değişebilir pratik verileri dikkate alarak tutarlı biçimde yürüteceğiz.

Yüzümüzü batıya çevirdiğimizde Balkanlarda ciddi sıkıntıların mevcudiyetini görüyoruz. Bosna’ daki facia ve özellikle Boşnak kardeşlerimize yönelik insanlık dışı davranışlar tarihin affetmeyeceği olaylardır.

Bu konudaki son girişimlerin Bosna’ ya ve Balkanlara barış getirmesini diliyoruz. Türkiye bu yöndeki girişimlere yardımcı olmaya devam edecektir. Bosna-Hersek Cumhuriyeti’ nin toprak bütünlüğünün korunmasına büyük önem veriyoruz. Türkiye, Cumhuriyet tarihinde ilk kez Avrupa’ ya uluslar arası barış gücü çerçevesinde asker göndermiş; Boşnak-Hırvat Federasyonu konusunda önemli rol oynamış ve Batı İslam Temas Grupları arasında köprü rolünü üstlenmiştir.

İslam Temas Grubu çerçevesinde kurulan Bosna’ ya acil yardım grubu 6-7 Ekim tarihlerinde İsrtanbul’ da toplanmış ve Bosna’ ya yapılacak ekonomik ve insani yardımın koordinatörlüğünü Türkiye’ nin yapması kararlaştırılmıştır.

Bilindiği üzere, barışın tesisini müteakip Bosna’ nın yeniden imarı önem taşımaktadır. Nitekim Türkiye , Bosna için Marshal planı türünde bir yardım seferberliği önermiş ve bu öneri uluslararası toplumda genel bir destek görmüştür.

Değerli Milletvekilleri

Yunanistan önemli bir komşumuzdur. Yılların birikimiyle günümüze kadar gelen ihtilaflarımız vardır. Türkiye, devamlı olarak bu ihtilaflarla yaşanmasından değildir. biz bütün sorunları karşılıklı çıkar ve dengeye dayanan kapsamlı bir biçimde çözmekten yanayız. Bu sorunların nasıl ve ne şekilde çözümleneceği konusu dahi diyaloğu gerektirir. Türkiye böyle bir kapsamlı çözüm için Yunanistan’ la diyaloğa girme idaresine sahiptir. Bu konudaki samimiyetimizin Yunanistan tarafından paylaşılmasından büyük memnuniyet duyacağımız tabidir.

Kıbrıs meselesinin iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözüme kavuşturulmasından yanayız. Kıbrıs Türk tarafı bu konudaki iradesini son zamanlarda attığı adımlarla da kanıtlamıştır. Güven artırıcı önlemlerin Ada’ da öncelikli bir konu olduğuna inanıyoruz. Ada’ da barışın ele alındığı bir sırada gereksiz silahlanmanın Kıbrıs Rumlarına bir yarar sağlayamayacağı da açıktır.

Kıbrıs’ ta uzun sürede varılacak bir uzlaşmanın, Kıbrıs Türklerinin yaşayışını ve huzurunu bozacak, güvenliğini tehlikeye düşürecek koşullara bağlanması asla düşünülemez.

Değerli Milletvekilleri;

Yurt dışında vatandaşlarımızın esenliği ve refahı sosyal haklarının korunması öncelikli bir konumuzdur. Onlara yapılan saldırıların durdurulması konusunda girişimlerimiz aralıksız devam edecektir. Keza suçluların iadesi anlaşmalarını imzalanmasına önem atfediyoruz. Bilhassa Suudi dostlarımızın bu konuda anlayışlı davranacaklarını ümit ediyoruz.

Hızla değişen bir Dünya da yaşıyoruz. Dış politika dikkat ve itidal gerektirdiği ölçüde, gelişmeleri önceden okuma becerisini de İcap ettirmektedir. Avrupa birliği ile bütünleşme olsun, petrol boru hatlarının Türkiye üzerinden Akdeniz’ e ulaştırılması olsun, bu gibi konular sürat ve çok yönlü yaklaşımları gerektirmektedir.

İnsan Hakları ve demokratik reform, bugün uluslararası ilşkilerin önde gelen konu ve koşullarından birisi olmuştur. Batı camiası içinde yer alan Türkiye, kendisini imzasıyla bağlayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle ve milletler arasındaki Hukuk alanındaki diğer yükümleriyle uyum halinde olmak zorundadır. Bu, sadece egemen irademizle imzalanan uluslararası belgelerin bir gereği değil Türk halkının da özlemidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk halkının bu özlemini yerine getirebilecek yegane çatıdır. Bu gereği ve özlemi yerine getirirken Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden taviz vermek elbette düşünülemez.

 

EKONOMİK İSTİKRAR

Türkiye’ nin küreselleşmenin getirdiği avantajlardan yararlanarak çağı yakalaması ve gelişmiş dünya ülkeleri arasında seçkin yerini alabilmesi için ekonomik istikrar vazgeçilmez bir unsurdur.

Bu çerçevede 5 Nisan 1994 tarihinden itibaren uygulanan kapsamlı ve kararlı politikalar sonunda ulaşılan iktisadi dengeleri daha da sağlamlaştırmak ve istikrarsızlığa yol açacak tavizler vermemek büyük önem taşımaktadır.

Ekonomik İstikrarsızlığın büyük ölçüde kamu kesiminden kaynaklandığı gerçeği dikkate alınarak, kamunun işletmecilik fonksiyonlarından çekilerek düzenleyici fonksiyonlarına ağırlık verilmesi ve piyasaların rekabet kuralları içinde etklin bir şekilde işlemesini sağlayacak tedbirlerin alınmasına devam edilecektir.

Maliye politikasının esnekliğinin ve etkinliğinin arttırılmasından taviz verilmeyecek, kamu kesimi borçlanma gereği kontrol altında tutulacak ve kamunun mali piyasalar üzerindeki baskısı hafifletilecektir.

Fiyat istikrarını sağlamayı ve Türk Lirasına güven kazandırmayı amaçlayan bir para politikası uygulanacaktır.

Ödemeler dengesinin sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıda gelişmesi hedef alınacaktır. Bu çeçevede, sanayinin rekabet gücünü gözeten gerçekçi bir döviz kuru politikası uygulanacaktır.

Türkiye’ nin yapısal uyum sürecine 1980’ lerin başından itibaren büyük önem vermesi, içinde içinde bulunduğumuz bölgenin en ağırlıklı mali piyasasına sahip olması imkanını sağlamıştır.

Finans kesimi ve sermaye piyasası reformları dünyadaki gelişmeler parelelinde sürdürülecek, para ve sermaye piyasalarına derinlik kazandırılacaktır.

Borsaların dünya ile bütünleşmesi için gerekli teknik altyapı ve hukuki düzenlemelere devam edilecektir.

Finans sektörünün yeniden yapılanması ve atıl finansal kaynakların ekonomiye kazandırılması hedefi çerçevesinde başta “Altın Bankacılığı” olmak üzere altına dayalı yatırım araçlarının gelişmesi teşvik edilecek ve uluslararası standartta altın rafinerisinin kurulması sağlanacaktır.

 

DEĞİŞİM PROJELERİ

1996 yılında uygulanmaya başlayacak 7. plan, bundan önceki planlardan çok farklı bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Bu plan dışa açık bir piyasa ekonomisinde rekabetin kurumsallaştırılabilmesi için yapılması gereken düzenlemeleri ortaya koymaktadır.

7. Plan çağı yakalamayı ve Türkiye’ nin gelişmiş ülkeler arasında yerini almasını sağlamayı amaçlamaktadır. Türkiye kendisini 2000 yılına taşıyacak değişimi, Planda ele aldığı 20 ayrı Yapısal Değişim Projesini hızla hayata geçirerek sağlayabilecektir. Projelerin geciktirilmeden uygulanması, insanımızın hakkettiği yaşam düzeyine ulaşabilmesi için şarttır.

Hazırlanan projelerden en önemlileri şüphesiz insan kaynaklarını geliştirmeye yönelik olanlarıdır.

 

EĞİTİM-KÜLTÜR

Son 20-30 yılda ekonomik alanda sıçrama yapan ülkelerin bu başarılarının gerisindeki en önemli faktörün geniş bir eğitilmiş insan gücü olduğu görülmektedir. Yine geleceğin sanayileri, yetişmiş insangücüne dayalı olacaktır. Bu nedenle eğitime daha fazla kaynak ayrılması sürdürülecek ve bu kaynaklar etkin bir şekilde kullanılacaktır.

Eğitimde; laik, çoğulcu demokrasiyi özümsemiş, milli kültürü geliştirici, düşünme ve algılama yeteneği gelişmiş , dış dünya ve yeni düşüncelere açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın insangücünün yetiştirilmesini sağlayıcı bir politika izlenecektir.

Eğitimde özel sektörün katkısını takdirle karşılamaktayız.

8 yıllık zorunlu temel eğitimin gerçekleştirilmesi için gerekli yasal düzenlemeler süratle tamamlanacaktır. Temel eğitimin teknolojik altyapısına büyük önem vermemiz gerekmektedir. Hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan en ileri teknolojiyi ve dünyadaki uygulamaların en iyisini Türkiye’ ye getirmek kararındayız.

Toplumsal faydanın büyük olduğu zorunlu eğitimin devlet tarafından üstlenmesine devam edilecek, bireysel faydanın nispeten büyük olduğu daha üst eğitim kademelerinde hizmetten yararlanan üst gelir grubunun hizmetin bedelini ödemesini sağlayıcı mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilecektir. Bu yapı, ödeme gücü olmayan öğrencilerin durumu dikkate alınarak etkili bir kredi ve burs sistemiyle desteklenecektir.

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ nda değişiklik yapılması ile ilgili tasarı yasalaştırılacaktır.

Mesleki ve teknik eğitimde aksaklıkların giderilmesi amacıyla 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu’ nda değişiklik yapılacaktır.

Yüksek öğretimde rekabetçi bir yapı oluşturularak yüksek öğretimin etkinleştrilmesi amacıyla 2547 Sayılı Kanun’ da yeni düzenlemelere gidilecektir.

Kültür varlığımız bizi dünya milletleri önünde daha iddialı ve güçlü kılan zenginliklerimizin başında gelmektedir.

Bin yıldır tüm özellikleriyle yorulduğumuz bu topraklarda yaşayan milletimizi birbiriyle kaynaştıran renkli folklor ve kültür varlıklarımız; bizi ayrılmaz bir bütün haline getiren en önemli etken olmuştur.

Anadolumuzda tarihin en eski ve büyük medeniyetleri doğmuş ve asırlarca yaşamıştır. Ülkemizin her yanı bu büyük medeniyetlerin izleri ve eserleri doludur.

Amacımız, bir yandan kendi milli kültürümüzü daha da zenginleştirip geliştiriken, öte yandan koruyup, sahip olduğumuz bu köklü medeniyetlerin eserlerini tüm insanların yararına sunmaktır.

Hükümetimiz 49 ve 50. hükümetler zamanında sinema ve tiyatro sanatlarına verdiği desteği artan bir biçimde devam ettirecek, kitap yazım ve okunmasını özendirecek çalışmalar yapacak, başarıları uluslararası ulaşmış ve ulaşma istidadı gösteren sanatçılarımızı teşvik edecektir.

Pek çok kültür varlığımızın değişik yollarla yurt dışına kaçırıldığı bilinmektedir. Uluslararası hukukun imkan verdiği tüm yollar zorlanarak bu eserlerin yurdumuza getirilmesi çabalarını büyük bir kararlılıkla sürdüreceğiz.

Milli kültürün kalkınma hamlesinin asli unsuru olduğu noktasından hareketle, kültürel zenginliğimizin korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilecek ve ülkemiz ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki kültürel bütünleşme çalışmalarına hız kazandırılacaktır.

 

SAĞLIK

Sağlık reformuyla sağlık hizmetlerinin etkili, sürekli ve kolay erişilebilir nitelikte ülke düzeyine yaygınlaştırılması ve hizmet kalitesinin arttırılması amacıyla sağlık sistemi yeniden düzenlenecektir.

Genel sağlık sigortası sistemi oluşturularak nüfusumuzun tamamı sigorta kapsamına alınacak, Sağlık Bakanlığı politika, standart ve norm belirleyen, sağlık alanını düzenleyen bir yapıya kavuşturulacaktır.

Bu istikatmette TBMM Gündeminde bulunan yasa tasarıları süratle çıkarılacaktır.

 

ÇALIŞMA HAYATI

İşçi ve işveren kesimlerinin sürekli diyaloğunu sağlayarak çalışma barışının korunması ve geliştirilmesi temel amaçtır. Bu çerçevede çalışma hayatındaki mevcut anlaşmazlıkların giderilmesi ilk öncelikler arasındadır.

Alt gelir gruplarının vergi y-üklerinin azaltılmasına yönelik politikaların bir program dahilinde uygulanmasına 1996 yılından itibaren başlanacaktır. Bu çerçevede, özellikle ücretler üzerinde istihdam vergisi niteliğine dönüşen ilave yüklerin AB ülkelerindeki düzeylere indirilmesi önem taşımaktadır.

İstihdam geliştirilmesinde, üretken istihdamın arttırılması ve kişilerin kendi işlerini kurmalarının desteklenmesine devam edilecektir. Bu bağlamda Ekonomik ve Sosyal Konsey, toplumsal uzlaşmada etkin bir araç olarak en kısa zamanda hayata geçirilecektir.

 

GÜMRÜK BİRLİĞİ

Ülkemiz küreselleşme ve dünya ile bütünleşme sürecinde tarihsel bir döneme girmiştir. AB ile tam üyelik hedefi doğrultusunda gerçekleştirilecek Gümrük Birliği, küreselleşmenin avantajlarından en üst düzeyde yararlanabilmek fırsatını vermektedir.

Ortaklık Konseyi Kararının yürürlüğe girmesinden önce yapılması gereken iç hukuk düzenlemeleri büyük ölçüde tamamlanmıştır.

Gümrük Birliği’ ne geçiş sürecinin tamamlanması için telif hakları mevzuatı ile ilgili olarak Topluluğun belirlemiş olduğu mevzuat eksiklikleri süratle

giderilecek, Topluluk gümrük koduna uygun Gümrük Kanun Tasarısı TBMM’ ye sevkedilecek ve Rekabet Kurulu hızla oluşturulackatır. Ayrıca Gümrük

Müsteşarlığı Teşkilat Kanunu çıkarılacaktır.

Gümrük Birliği’ nin sağlıklı işlemesi, gelişmesi ve bu suretle hedeflenen ekonomik bütünleşmeye ulaşılması bakımından Türk hukuk düzeninin AT hukukuna

uyumunun sağlanmasına, gerekli kurumların oluşturulmasına ve taraflar arasında etkili bir politika koordinasyonun sağlanmasına ilişkin düzenlemelere

devam edilecektir.

Gümrük Birliği’ nin getireceği rekabet ortamına sanayi sektörünün uyum sağlamasını, Avrupa Birliği ile Ulaştırma haberleşme altyapı bağlantılarının

iyileştirilmesini, Türk ve Topluluk ekonomileri arasındaki farkların azaltılmasını temin etmek amacıyla mali işbirliğinin Türkiye’ nin ihtiyaçlarına uygun bir

düzeye ulaşması içi müzakerelere ve çalışmalara hız verilecektir.

Türkiye GATT Uruguay Anlaşması ve Dünya Ticaret Örgütü’ nün getirdiği genel prensiplere ve kurallara uyum sağlayacaktır.

Türk Cumhuriyetleri, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve İslam Ülkeleri ile ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkiler geliştirilerek

sürdürülecektir.

Bunların yanısıra, NAFTA ve Pasifik Bölgesi ile olan ekonomik ve ticari ilişkilerimiz geliştirilecektir.

 

TARIM ORMAN

Tarımda fiyat sinyallerine cevap verecek bir yapının oluşumu büyük önem taşımaktadır. KİT’ ler, Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri ve diğer kuruluşlar

aracılığıyla yürütülen tarımsal destekleme politikasındaki yanlışlıklar, bu kuruluşların finansman açıklarının artmasına neden olmuştur. Dünya fiyatlarının

üstünde seyreden destekleme fiyatları, bazı ürünlerde ekim alanlarının aşırı genişlemesine, üretim fazlası oluşmasına ve devletin aşırı alımlar yaparak yüksek

stok maliyetlerine katlanmasına neden olmaktadır. Ayrıca Birliklerin çok sayıda işletme kurması da tarıma verilen desteklerin, işletmelerin finansmanında

kullanılmasına ve çiftçilerimize verilen desteklerin yerine ulaşmamasına neden olmuştur.

Tarım sektörünün soırunlarının çözümünün temelinde verimlilik artışı yatmaktadır. Bu nedenle;

- Yüksek verimli, iyi kaliteli tohumlukların ve damızlıkların kullanımının yaygınlaştırılmasına,

- Bilinçli gübre kullanımına ve sübvansiyona,

- Uygun ekipman seçimine,

- Tarımsal mücadeleye ve sulamaya,

- Çiftçi eğitimine ağırlık verilmeye devam edilecektir.

Tarım satış Kooperatifleri Birlikleri’ nin yönetimleri özerkleştirilecektir ve üyelerinin bu birliklere doğrudan sahip olmaları, böylece birlikleri kendilerinin

yönetmeleri sağlanacaktır.

Tarımsal desteklemede doğrudan gelir desteğine dayalı bir sistemin oluşturulabilmesi için gerekli çalışmalara başlanacaktır.

Hayvansal protein eksikliğinin giderilmesi ve üreticilerin gelir düzeyinin yüksetilmesi amacıyla hayvancılığa özel önem verilecektir.

Bu amaç ve politikaları gerçekleştirmek üzere 1996 yılından başlayarak önemli hukuki ve kurumsal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. Bu çerçevede 1996

yılında;

- Tarımda satış Kooperatifleri Birliklerinin özerkleştirilmesi ile ilgili yasa,

- Mer’ a Yasası,

- Üretici Birlikleri Yasası hızla çıkarılacaktır.

Yüce Meclisimizde 23 Temmuz 1995 tarihinde yasalaşan “ Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Seferberlik Kanunu” Türk ormancılığı için bir reform

kanunu olmuştur. Bu kanun; ülkemiz için hayati önemi olan toprak erozyonu problemine en etkili çözümü getirecektir. Zira bu Kanun’ la ağaçlandırma ve

erozyon kontrolu çalışmaları için yeni ve önemli kaynaklar sağlandığı gibi, özel ormancılık çalışmaları da teşvik edilmiştir.

 

SANAYİ

Dünya piyasalarına entegre olma ve AB’ ye uyum çerçevesinde, dışa açık, rekabet gücü yüksek, ihracata dönük bir sanayi yapısının özel kesim ağırlıklı

olarak oluşturulmasına imkan veren kurumsal ve fiziksel ortamın geliştirilmesine devam edilecektir.

Rekabetçi bir sanayi yapısının geliştirilmesi için koruma politikaları yerine firmaların rekabete açılması ve uluslararası piyasalarda söz sahibi olacak güçlü

işletmelerin oluşması desteklenecektir.

Ekonomik değişme ve yeniliklere uyum sağlama yeteneği ve istihdamı yaratma kapasitesi yüksek olan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ)

desteklenecektir. KOBİ’ lerin finansman İmkanlarının güçlendirilmesi için Kredi Garanti Fonu’ na ve teknolojik bilginin ürüne dönüştürülmesinde finanasman

imkanı sağlayacak Risk Sermayesi Kurumu’ na işlerlik kazandırılacaktır.

Organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerin tesisine yönelik destekler sürdürülecek, küçük sanayi işletmelerinin finansman başta olmak üzere, teknik,

bilgi, kalite, pazarlama ve araştırma konularındaki sorunların çözümü çalışmalarına ağırlık verilcektir.

VERGİ

Vergi idaresinin yeniden yapılanması ve vergi toplamanın daha verimli hale getirilmesi alanında yapılacak önemli işler bulunmaktadır.

Bu kapsamda vergi sisteminin ve idaresinin yeniden yapılandırılması ve denetimin daha etkin hale getirilmesi ile vergi kayıp ve kaçağının azaltılması ve kayıt

dışı ekonominin vergi kapsamına alınması çalışmaları hızlandırılacaktır.

Gümrük Birliği çerçevesinde düşünülen Özel Tüketim Vergisi ile tüketim üzerinden alınmakta olan çok sayıda vergi birleştirilecek ve böylece vergi

mevzuatında basitlik sağlanacaktır.

 

SOSYAL GÜVENLİK

Sosyal güvenlik sisteminin nüfusumuzun tümüne yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede, sigortalılara sağlanan haklar ile sorumluluklarda

kurumlar ve sigorta kolları itibariyle norm ve standart birliği çalışmaları hızlandırılacaktır.

Sosyal sigorta kurumlarının kaynak yaratarak kendilerini finanse edebilecek ve karşılığı ödenmemiş sigorta hizmeti verilmesinden kaçınılacaktır. Bu

kapsamda, kurumların idari ve mali özerkliği sağlanacaktır.

Devletimizin asgari gelir düzeyini garanti eden bir sosyal güvenlik hizmeti sunması esas olacak, ilave sosyal güvenlik hizmetlerinin ise özel sigorta

programlarıyla karşılanması desteklenecektir.

SSK ve BAĞ-KUR kanunlarında yeni düzenlemeler yapılmasına ilişkin kanun değişiklikleri süratle sonuçlandırılacaktır.

 

MAHALLİ İDARELER

Kamu hizmetlerinin yerinden karşılanması ilkesi çerçevesinde, demokratik yapılanma ve bölgesel kalkınmanın temel taşları olan mahalli idareler, yeni bir yapı

ve çalışma düzenine kavuşturularak güçlendirilecektir. Bu yöndeki çalışmaların ilk adımları atılmıştır.

Merkezi idare ile mahalli idareler “üniter” yapı içinde idarenin bütünlüğü ilkesine uygun olarak iş bölümü ve koordinasyona dayalı bir yapıya

kavuşturulacaktır.

Merkazi idari tarafından sağlanan bazı hizmetler il özel idarelerinde başlanmak üzere, yerel yönetimlere bırakılacak ve bu bağlamda mahalli idareler sürekli ve

düzenli kaynaklara kavuşturulacaktır. Yöre halkının yönetime katılmaları sağlanacaktır.

 

ALT YAPI

Ülkenin alt yapı ihtiyacı, ekonomik ve sosyal gelişmenin önünde darboğaz oluşturmayacak şekilde karşılanacaktır. Altyapı yatırımlarının

gerçekleştirilmesinde ve altyapı hizmetlerinin sunumunda özel kesimin finansman imkanlarından ve girişimcilik dinanizminden azami ölçüde yararlanılacaktır.

1995 yılında Yap-İşlet-Devret (YİD) projelerinde önemli bir hızlanma sağlanmış bulunmaktadır. Devam eden YİD projelerinin maliyeti yaklaşık 8,5 milyar

dolar, üzerinde çalışmaları sürdürülen toplam proje stoku ise 31 milyar dolar düzeyindedir.

Enerji sektörü YİD proje stokunda toplam 88 proje vardır. Beş projenin inşaatı devam etmekte olup, 12 projenin sözleşmeleri imzalanmış, 9 projenin sözleşme

görüşmeleri ise halan sürmektedir. 62 projenin fizibilitesi alınmış veya ön başvuruları yapılmış durumdadır.

Enerji sektörünün en önemli projelerinden biri olan Birecik HES 672 MW gücünde ve 2.460 milyon kwh/yıl kapasitesinde olup, toplam maliyeti 1.4 milyar

dolardır. 19 Mart 1993 tarihinde projenin uygulama anlaşması paraflanmış, kuruluş işlemleri tamamlanarak şirket faaliyete geçmiş ve 1995 yılında inşaat

başlanmıştır.

Esenyurt, Doğalgaz Santralının (180 MW elektrik, 180 MW termik, 1400 milyon kwh) temeli 21 Mayıs 1995’ de atılmıştır. Proje maliyeti 168 milyon dolardır.

Karayolu YİD proje stokunda toplam 21 adet proje vardır.

Anadolu Otoyolu-Dilovası ayrımı Orhan Gazi Otoyolu Projesine İzmir Körfez Köprüsü ve 50 km’ lik otoyol dahildir. 800 milyon dolar maliyeti proje için ihale

yapılmış ve görüşmeler sürdürülmektedir.

Ankara-İstanbul Sürat Demiryolu ve İstanbul Boğaz Geçişi Projesi YİD ile gerçekleştirilmesi düşünülen projeler arasındadır. Toplam maliyeti 4,5 milyar dolar

olan proje, yıllık 12 milyon yolcu ve 4.6 milyon ton yük kapasitesi olacaktır.

Antalya ve Didim Yat limanları, Kemer Yat Yanaşma Yeri, Ören Yat Limanı ve Dalaman Deniz Otobüsü ve yat yanaşma yeri projeleri 1995 yılında ihale

edilmişlerdir.

Planlanan 40 yeni yat limanı projesi, ,Türkiye’ nin turizm faaliyetlerini ve döviz gelirlerini önemli ölçüde arttıracaktır.

Asgari 10 milyon yolcu/yıl kapasitesi Atatürk Havalimanı yeni terminal binası 70.000 m2 kapalı alan üzerine inşa edilecektir. Proje maliyeti 70 milyon dolardır.

Uygulama sözleşmesi revize edilerek firma ile mutabakat zaptı imzalanmıştır.

Bodrum-milas Havalimanı terminal inşaatı asgari 2,5 milyon yolcu/yıl kapasitesi olacaktır. Proje maliyeti 30 milyon dolar olup, altyapı tesislerinin 1995 yılı

içerisinde tamamlanmasını müteaki ihaleye çıkarılacaktır.

Mevcut otoyolların, limanların ve havaalanlarının etkin kullanımı sağlayabilmek için bunları karayolu ve demiryolu ana aksları ile bütünleştirecek yolların

yapımı öncelikle ele alınacaktır.

Trafik sorununu çözecek nitelikte Devlet politikasını tespit etmek ve bu maksatla karayolu güvenliği konusunda hedefler belirlemek ve etkinliği arttırmak

aracı ile Bakanlıklararası koordinasyonu sağlayacak yeni bir kurulun oluşturulması ve bu konuda mevcut mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılması

sağlanacaktır.

Yeni doğalgaz boruhattı ve depolama yatırımları, öncelikle arz kaynağının çeşitlendirilmesi suretiyle tek kaynağa olan bağlılığın giderilmesine ve arz

güvenliğinin artırılmasına yönelik olarak planlanacak ülkemize ekonomik ve siyasi güç kazandıracak uluslararası hampetrol ve doğalgaz boruhattı

yatırımlarına önem verilecektir.

Telekominikasyon sektöründe tekelci yapının kaldırılıp, özelleştirmenin gerçekleştirilmesi, gerçek rekabet ortamının sağlanması ve tüketici haklarının

korunması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

Bu çerçevede 1996 yılında,

- Telekomünikasyon sektörünü düzenleyen bir regülasyon mevzuatı oluşturulacaktır.

- Türk telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülen bazı katma değerli hizmet konuları lisans altında özelleştirilecek ve ayrıca özel kesime yeni lisanslar

verilecektir.

- Türk Telekomünikasyon A.Ş.’ nin belirli bir strateji doğrultusunda özelleştirilmesi sağlanacaktır.

Sayın Milletvekilleri,

Tarımsal altyapının gerçekleştirilmesinde ve yönetiminde, faydalananların fikirsel, fiziksel ve mali katılımları sağlanarak yeni yatırımlara kaynak yaratılacak ve

mevcut altyapının etkin kullanımı temin edilecektir. Bu amaçla 1996 yılında 6200 sayılı DSİ ve 3202 sayılı Köy Hizmetleri Kuruluş Yasaları’ nda değişiklikler

yapılacak, 2032 sayılı Kanun kaldırılacaktır.

Suyu olmayan veya yetersiz olan yerleşim birimlerinin içme suyu ihtiyacı öncelikle karşılanacaktır.

İçmesuyu veya kanalizasyon hizmetlerinin etkin bir şekilde yerine getirilmesinde belediyeler ve İller Bankası arasındaki işbirliği geliştirilecektir.

Nüfusu 100.000’ I geçen belediyelerde su ve kanalizasyon idareleri kurulması ile ilgili düzenlemeler yapılacaktır.

 

ÖZELLEŞTİRME

Türk ekonomisinde geniş çaplı bir özelleştirme programının uygulanması, herşeyden önce verimliliğin arttırılması ve rekabet edebilir bir yapının temel koşulu

niteliğindedir. Bu, ayrıca Türk ekonomisini AB ekonomilerine yaklaştıracaktır.

Özelleştirmenin temel amacı, dünya piyasalarına entegrasyon ve AB’ ye tam üyelik hedefi doğrultusunda, ekonomide verimliliğin artırılması ve serbest

piyasa koşullarının sağlanmasıdır. Özelleştirme ile bir yandan sermayenin tabana yayılması sağlanırken, diğer yandan da kamu açıklarının azaltılması,

kamunun mali piyasalar üzerindeki baskısınıın hafifletilmesi ve kamu borç stokunun düşürülmesi mümkün olacaktır.

Özelleştirmede, devletin ve toplumun ortak yararlarının gözetilmesi, tekelleşmenin önlenmesi ve uygulamaların saydam bir biçimde yürütülmesi ilkesi esas

olacaktır. Bunun için, Özelleştirme İdaresi özerk bir statüye kavuşturulmasıdır. Ayrıca Özelleştirme İdaresi uygulamaları özerk bir kurum tarafından

denetlenmesi imkanı getirilecektir.

49. ve 50. Hükümetler döneminde gerçekleştirilen özelleştirme tutarı 1 milyar 682 milyon dolardır. 1995 yılında özelleştirme hedefimiz 2 milyar 700 milyon dolar

olarak belirlenmiştir.

Yılbaşından bu yana gerçekleştirilen uygulamalar toplamı 485 milyar dolardır.

Bu dönemde özelleştirilen belli başlı kuruluşlar şunlardır:

- EBK

- SEK

- TOFAŞ

- HAVAŞ

- KÜMAŞ Kütahya Manyezit İşletmesi

- Çeşitli İllerdeki çimento fabrikaları

- Yem Sanayi’ ine ait çeşitli illerdeki yem fabrikaları

Önümüzdeki Telekomünikasyon A.Ş.’ ye ait hisselerin yüzde 34’ lük bölümünü satışına ait çalışmalar Özelleştirme İdaresi Bakanlığı’ nca sürdürülmektedir.

GSM lisanslarının devri işlemleri, 1995 yılı içinde tamamlanacaktır.

Hükümetimiz özelleştirme faaliyetlerinin hızlandırılması için her türlü çabayı gösterecektir.

 

KALKINMDA ÖNCELİKLİ YÖRELER

Kalkınmada Öncelikli Yöreler ile gelişmiş yöreler arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması, Hükümetimizin önem verdiği konular arasındadır.

Bölgesel gelişme politikalarında ekonomik, toplumsal, kültürel, siyasi yönleri ile bir bütün teşkil eden gelişmenin ulusal birliği güçlendirecek nitelikle olması

esas amaçtır.

Kalkınmada Öncelikli Yörelerde başta konut ve hayvancılık sektörleri ile ilgili hızla geliştirilebilir nitelikte projeler hazırlanarak, ülke kaynakları ve bölgesel

gelişme potansiyellerini de dikkate alan bir yaklaşımla uygulamaya konulacaktır.

Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri için hazırlanan Aksiyon Planı kapsamındaki yatırımlar sürdürülecek ve yörenin ivedilik arzeden sorunlarının çözümü için

gerektiğinde Acil Destek Programları uygulanacaktır.

Kalkınmada Öncelikli Yörelerin ülkenin diğer bölgeleri ile ekonomik, sosyal ve kültürel uyumu için yeterli kaynak tahsisine devam edilecektir.

Çevrenin Korunması ve geliştirilmesi amacı doğrultusunda çevreyi gözeten sürdürülebilir bir ekonomik büyüme hedef alınacak, uzun dönemde çevrenin

insan yararına kullanılabilmesi için ekonomik gelişme ile çevre arasındaki dengenin tesisine özen gösterilecektir.

Kuruluşlar arasında yetki ve sorumluluk dağılımını netleştirmek üzere 2872 sayılı Çevre Kanunu’ nun revizyonu gerçekleştirilecektir.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Görüldüğü gibi, Türkiye’ nin önünde önemli zorluklar, sıkıntılar var. Fakat sayısız imkan ve fırsatlar da var.

Gümrük Birliği’ ne girmemiz, ülkemiz için önemli sonuçlar doğuracak bir gelişmedir.. fırsattır. Türkiye dünyanın en büyük ve en zengin pazarının bir üyesi

haline geliyor.

Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerimiz hızla gelişyor. Bu kardeşlerimizle bir birimizi daha iyi anlamaya çalışıyoruz.

Türkiye Türk dünyası ile Avrupa arasında bir barış köprüsü oluşturmaktadır. Türkiye, kültürlerin karşı karşıya değil, yan yana yapabildiği bir dünyada barış

misyonunu üstlenecektir.

Gümrük Birliği’ ne sadece maddi varlığımızla değil, bizim asla vazgeçemeyeceğimiz manevi değerlerimize de gireceğiz. İnancımızla, Kitab’ ımızla, semalarda

sonsuza kadar yankılanacak ezan’ ımızla gireceğiz. Başı dik bir Türkiye, bu büyük topluluğun üyesi olacaktır.

Ülkemizin önündeki bir büyük fırsat da, Hazar petrollerini dünyanın diğer bölgelerine taşaıyacak petrol boru hatları projesi ve Avrasya otoyolunun Türkiye’

den geçecek olmasıdır. Bu projelerle Türkiye’ ye zenginlik gelecektir. Bu projeler Türkiye için siyasi ve ekonomik güç demektir. Bunlar, Türkiye için büyük

fırsat ve imkanlardır.

Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, dün Baküğ’ de açıklanan karar ile Azeri Erkan petrolünün ihracı konusunda Türk tezi kabul edilmiştir.

Bu Türkiye için stratejik Ekonomik ve Çevresel büyük bir başarıdır. Tarihi bir karardır.

Hükümetimiz bu meseleyi her yönüyle ve ısrarla takip ederek büyük bir Uluslararası mücadele vermiştir.

Bakü’ den Gürcistan üzerinden Supsa’ ya Azeri petrolünü getirecek bir hattın oluşması ile Bakü-Ceyhan ana boru petrol boru hattının birinci aşaması

gerçekleşmiş olacaktır. Bu Bakü-Ceyhan boru hattının temelinin atılması demektir. Bizim esas amacımız budur.

Bakü-Ceyhan boru hattı Türkiye’ nin 21. Asıra dönük bir mega projesidir.

İleride yılda 40-50 Milyon ton Azeri ve Kazak petrolünün Ceyhan’ a akması ile bu bölgede bir petro-kimya sanayii patlaması yaşanacaktır.

Bölgede yapılacak olan rafineri ve petro kimya sanayiinin ve bunların yaratacağı ticaretin ülkemize ekonomik katkısı her yıl milyarlarca dolar ile ölçülecektir.

Bu gelişme Akdeniz bölgesinde olduğu kadar Güneydoğu bölgemizde de refah ve istikrara büyük katkı yapacaktır.

Ayrıca erken petrolde Rusya ve Gürcistan üzerinden olmak üzere iki hat kararının alınmasını Rusya ile Türkiye arasında yeni bir işbirliği boyutu

başlatılabilecek ve bölgedeki istikrara katkı yapabilecek bir gelişme olarak karşılıyorum.

Bu kararın alınmasında ve Türk tezinin başarıya ulaşmasında başta Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel olmak üzere, Amerike Birleşik Devletleri

Hükümetine ve Başkan Clinton’ a, Azerbeycan Cumhurbaşkanı Edward Şevarnadze’ ye bize verdikleri destek için burada teşekkürü bir borç biliyorum.

Türkiye’ nin önünde bunun gibi başka fırsatlar da vardır.

Bu fırsatların hepsini teker teker değerlendirmeliyiz. Çünkü, bu fırsatlarda Türkiye’ nin büyüme iradesi vardır. Geleceği kucaklama arzusu vardır. Kısacası

çocuklarımızın vatandaşı olmaktan gurur duyacakları Türkiye vardır.

Ancak bir husus kesin olarak bilinmelidir. Bugünki devlet yapımızla büyük Türkiye idealini yakalamak zordur. Devlet sistemimizi baştan aşağı değiştirmek,

yenilemek ve çağdaş hale getirmek bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Türk halkının dinanizmi ve değişim arzusu da, Hükümetimizi böyle bir

yenilemeye zorlamaktadır.

İşte Hükümetimiz bu zor göreve taliptir.

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Bu Hükümet, önündeki bu fırsatları yakalayabilmesi için altı öncelikli sorunu mutlaka çözmek durumundadır.

- Terörle içte ve dışta mücadele,

- Güneydoğu Anadolumuzun kucaklanması,

- Ekonomide İstikrarın sürdürülmesi,

- Gümrük Birliği’ nin gerçekleştirilmesi,

- TBMM’ de Anayasa değişikliği uyum yasalarının çıkartılması,

- Dış politikanın öncelikli meselerin hassasiyetle takip edilmesi,

Türkiye’ nin bir gününü bile boşa harcama lüksü yoktur. Hızla değişen dünyada zamanı durdurmak ve sorunları ertelemek mümkün değildir. Türkiye, bu

sorunları çözdüğü takdirde, 2000’ li yıllara daha emin adımlara yürüyecektir. Türkiye zamanla yarışmak, çağı yakalamak ve öne geçmek zorundadır.

51. hükümet bu fırsatları değerlendirmek için sizden güven oyu talep etmektedir. Bunun siyasi maliyetine katlanmaya ve bu maliyetle halkın huzuruna

çıkmaya hazırız.

Kendi siyasi geleceğini riske sokarak, önümüzdeki acil meselerin altına girecek, her türlü sorumluluğu üstlenecek, yetkilerini tereddütsüz kullanacak ve nihai

olarak sandıkta hesap verecek bir hükümete ihtiyaç vardır. Türkiye’ nin ihtiyacı, zoru görünce kaçmayacak bir hükümettir. Huzurunuzdaki hükümet işte

böyle bir hükümettir.

Türk milletinin demokratik olgunluğu dünyayı imrendirecek düzeydedir. Bu hükümet kendisini bu olgunluğa emanet edecek ve bu olgunluktan destek

alacaktır.

Sayın Milletvekilleri,

Bu Hükümet bir azınlık hükümetidir. Ancak kararlı ve cesur bir hükümettir. Sorunları cesaretle karşılayacak iradeye sahiptir. Bundan kimsenin kuşkusu

olmasın.

Vatan sevgisinin her türlü hesabı üzerinde tutulması gereken hassas bir dönemden geçiyoruz.

Yüce heyetinizin desteğine güveniyoruz.

Allah yardımcımız olsun.

Yüce meclisimizi saygıyla selamlıyorum.