BAŞBAKAN SAYIN TURGUT ÖZAL BAŞKANLIĞINDAKİ
45. HÜKÜMET PROGRAMI

Sayın Başkan; Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri;

Büyük Türk Milletinin iradesini temsil eden Yüce Meclisi, Bakanlar Kurulu ve şahsım adına saygı ile selamlıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı, Hükümeti kurma görevini 7 Aralık 1983 günü şahsıma tevdi ettiler. Hazırladığım Hükümet listesi kabul buyurulunca 13 Aralık 1983 günü 45 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti teşekkül etti. Anayasanın 110 uncu maddesine göre, Hükümet Programımızı Yüksek Heyetinize sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Muhterem milletvekilleri, 6 Kasım 1983 seçimleri ile Türkiye'de yeni bir dönem başlamıştır. Bir defa daha milli iradenin tecellisi neticesinde teşkil olunan Yüce Meclisimizin milli tarihimizde alacağı yer her bakımdan çok mühim olacaktır. Türkiye Cumhuriyetinin 60 ıncı Yılını idrak ettiğimiz 1983 yılı, inşallah Aziz Milletimizin yepyeni bir kalkınma ve ilerleme hamlesinin başlangıcı olarak anılacaktır.

6 Kasım seçimlerinde Yüce Türk Milleti o yanılmaz sağduyusu ile demokratik nizama olan inancını ve sahipliğini en güzel şekilde ortaya koymuştur.

Büyük Önder Atatürk'ün, "hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" düsturu, değerinden bir nebze kaybetmeksizin gönüllerimizde yaşamaya devam etmektedir.

Bu vesile ile, Başkomutan Atatürk'ün çizdiği yoldan ayrılmayarak millet iradesinin gerçekleşmesini sağlayan ve demokrasiye bağlılığını bütün dünyaya bir daha ispat eden Türk Silahlı Kuvvetlerine huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

12 Eylül 1980 öncesi dönemde, Türk Devletinin otoritesi zedelenmiş ve varlığı ciddí tehlikelere maruz kalmıştır. Anarşi, terör ve bölücülük hareketleri, memleketi bir iç savaşın eşiğine getirmiştir. Milli birlik ve bütünlüğümüzü sağlamak üzere geçici olarak devlet yönetimini üstlenen Milli Güvenlik Konseyi, kısa zamanda huzur, güven ve asayişi temin etmiş, gösterdiği iyi niyetli ve başarılı çalışmalarla milletimizi ve Devletimizi tehlikelerden kurtarmıştır. 7 Kasım 1982 tarihinde milletin büyük bir çoğunlukla kabul ettiği yeni Anayasa ile, 6 Kasım seçimlerine kadar uzanan demokrasi yolunun açılması da, yine bu iyi niyetli çalışmaların bir neticesidir.

Değerli üyeler, Anavatan Partisi olarak aziz milletimizin teveccühü ile çoğunluk iktidarı olmaya hak kazandık. Bunun için mutlu ve gururluyuz. Bütün gücümüzle bu teveccühe layık olmaya çalışacağız.

Millet iradesi ile devlet idaresi, Hükümetimiz süresince elele verecektir. Yalnız Anavatan Partisinin değil, bütün milletimizin Hükümeti olma şuuru ile

görevimizi yapacağız. Kendi partimizin desteğine olduğu kadar, Hükümet dışındaki partilerin de yardımlarına, ikazlarına ve tenkitlerine değer vereceğiz. Ciddiyet, müsamaha ve tenkide tahammül, muhalefetle olan münasebetlerimizde başlıca stratejimiz olacaktır.

Muhterem milletvekilleri, Hükümetimizin takip edeceği teme1 ilkeleri ve hedefleri sıralamadan önce, göreve başladığımız Aralık 1983 Türkiye'sinin genel durumunu ve meselelerini anahatları ile tespit etmek istiyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız 7 Aralık günü Parlamentoda yaptıkları konuşmalarında; "Milletvekillerini bekleyen birçok sorunların başında, anarşi ve terörle mücadele, ekonomik sıkıntılar ve çıkarılması gereken kanunlar gelmektedir" buyurmuşlardır.

Sayın üyeler, önümüzdeki dönemde Türkiye'yi çetin meseleler beklemektedir.

12 Eylül yönetimi sayesinde anarşi ve terörle mücadelede büyük merhaleler katedilmiş, anarşi ve terör sindirilmiş ve sokaklar tekrar yürünebilecek hale gelmiştir. Ancak bu konudaki bütün iyi niyetli gayretlere rağmen henüz anarşinin kökü kazınamamıştır. Kışkırtıcı mihraklar ve elebaşların bir kısmı yeraltına sinmiş ve tekrar meydana çıkmak için fırsat kollamaktadırlar.

1974'den başlayarak 12 Eylül 1980'e kadar anarşik olayların gelişimini tetkik ettiğimizde, bu dönemde anarşinin çığ gibi büyüdüğünü görüyoruz. Son üç yıllık dönemde anarşik olaylar süratle gerilemiş; olay, ölü ve yaralı sayıları bakımından yapılan değerlendirmelere göre 1975 yılındaki göstergelere kadar düşürülmüştür.

12 Eylül'den sonra anarşi ile mücadele konusunda gösterilen bu başarının devam ettirilerek anarşinin ortadan kaldırılmasına çalışacağız.

Muhalefetiyle, iktidarıyla, yasama ve yargı organlarıyla, eğitim sistemiyle, basınıyla, sendikalarıyla, radyosu ve televizyonu ile bütün meşru güçler, bu konuda elele vermelidir.

Memleketin ihtiyaç duyduğu köklü bir huzur ve güven ortamının ancak bu şekilde yerleşeceğine inanıyoruz.

Milli birlik ve dayanışmanın sarsıntı geçirdiği, anarşi ve terörün kol gezdiği günler artık geride kalmıştır. Milletimizin o acı günleri tekrar yaşamaya tahammülü yoktur.

Demokrasinin Türk toplumunun ayrılmaz bir parçası haline getirilmesi için önümüzdeki beş yıl çok önemli bir fırsattır. Hükümet olarak, Yüce Meclisimizin de yardımlarıyla bu fırsatı en iyi şekilde kullanmaya kararlıyız.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin meselelerinde, milli birlik, asayiş ve huzurun temininden sonra ikinci sırayı iktisadi ve sosyal meseleler almaktadır. Anarşinin nüksetmemesi için en önemli şartlardan birisi de, ekonominin düzgün ve devamlı iyileşerek götürülmesi mecburiyetidir.

1950 yılından itibaren Türkiye ekonomisinde dikkate değer gelişmeler kaydedilmiştir. Zaman zaman ortaya çıkan ve kısa süren ekonomik krizlere rağmen alınan sonuçlar ümit vericidir. Nitekim, 1963 -1976 döneminde ortalama % 6.5 olarak gerçekleşen gayri safi milli hasıla artış hızı, dünyada örnekleri nadir görülen kalkınma hızları arasında sayılmaktadır.

1973 yılı sonlarında başlayan petrol fìyatlarındaki artışlar dünyada olduğu kadar Türkiye'de de yıldan yıla süratle büyüyen ekonomik bunalımın önemli sebeplerinden birini teşkil etmiştir. Petrol faturası ile birlikte ithal edilen sınai mallar fiyatındaki artışlar, dış ödemeler bilançosunu ve enflasyonu işin içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Ancak bütün bu olumsuz gelişmeleri sadece dış etkenlere bağlamak hatalıdır. Sonuçları önceden görülebilen muhtemel ekonomik bunalıma karşı çeşitli koalisyon hükümetleri zamanında kararlı ve etkin tedbirler alınamamış, bölük pörçük alınan tedbirler ise problemi daha da büyütmekten öteye götürememiştir.

1977 yılından itibaren kendini iyice hissettirmeye başlayan ve 1979 yılında had safhaya gelen ekonomik kriz, ülkemizde enflasyonu, karaborsayı, yoklukları daha önceki dönemler ile kıyas edilemeyecek boyutlara ulaştırmıştır. Dış ödemeler dengesi tamamiyle çıkmaza girmiş. milli gelir ilk defa gerilemiş; petrol, tüpgaz, yemeklik yağ, ampul gibi acil ihtiyaç maddelerinin temininde bile acze düşülmüştür. Çift fiyatların teşekkülü haksız kazançlara yol açmış Merkez Bankası en küçük transferleri bile yapamaz hale gelmiştir. Yakıtsızlık yüzünden 1979-1980 kış aylarında zor günler yaşanmıştır. Bütün bu sıkıntıların giderilmesi maksadıyla 24 Ocak 1980 tarihinde Ekonomik İstikrar programı yürürlüğe konulmuştur.

Ekonomik İstikrar Programı bir kaç ay içerisinde olumlu sonuçlarını göstermiş, özellikle 12 Eylül 1980'den sonra anarşi ve terörün de ortadan kalkmasıyla ekonomik tablo süratle iyileşmeye başlamıştır. Program 24 Ocak 1980'den sonra da ilave tedbirlerle geliştirilmiştir.

İstikrar Programının ilk sonuçları enflasyonun hızla aşağıya çekilmesi; yoklukların, karaborsanın ve haksız kazançların ortadan kaldırılması, transferlerin tekrar normale döndürülmesi olmuştur. Dış itibarı süratle düzelen Türkiye, tekrar kredi verilebilir ülkeler arasına girmiştir.

Enflasyonla mücadelede büyük mesafe katedilmiş; 1979 - 80'lerde % 100'lerin üzerinde seyreden enflasyon hızının, 1981'de % 36'ya, 1982'de ise % 25'e indirilmesi başarılmıştır.

İhracatta büyük bir hamle yapılmış ve 1976 - 1979 arasında sadece 2 milyar dolar civarında seyreden ihracatımız, 1980'de 2.9 milyar dolara, 1981'de 4.7 milyar dolara, 1982'de ise 5.8 milyar dolara erişmiştir. İhracatımızdaki bu artış yanında ihracatın yapısı sanayi malları lehine olarak çok büyük bir değişme göstermiştir.

Diğer bir önemli gelişme de büyüme konusunda kaydedilmiş, 1979'da gerilemeye başlayan gayri safi milli hasıla 1981'de % 4.2 ve 1982'de % 4.4'lük artış göstermiştir.

Muhterem üyeler, üzülerek belirtmemiz gerekir ki, 1982 yılı sonlarından itibaren, ekonomideki bu müspet gelişme eğilimi tersine dönmeye başlamış, özellikle 1983 yılının ikinci yarısından sonra kötüye gidiş hızlanmıştır.

1983 yılı için % 20 enflasyon, % 4.8 kalkınma hızı, 7 milyar dolar ihracat hedefi öngörülmüştür. Ancak 1983 yılı sonunda programlanan hedeflerin bir hayli gerisinde kalınacağı; kalkınma hızının % 3 civarında olacağı, ihracatın geçen yılın seviyesinde gerçekleşebileceği ve enflasyonun % 40'a yaklaşacağı maalesef anlaşılmaktadır.

Son üç aylık enflasyonun gidişi, şayet müdahale edilemezse önümüzdeki yıl için ciddi bir tehlike teşkil edecektir. Şurasını belirtelim ki, enflasyonla mücadelede fiyatlar genel seviyesinin azalış veya artış eğiliminde oluşu fevkalade önemlidir. Gittikçe hızlanarak artış gösteren bir enflasyonu tekrar düşürebilmek son derece zor bir iştir. 1984 yılı hedefi olan % 25'1ik enflasyon oranına ulaşabilmek bu sebeple ilave bir gayret ve fedakarlığı gerektirecektir.

1983 yılındaki tablo enflasyonu kontrol etmenin ne kadar zor ve ne kadar dikkat isteyen bir iş olduğunu bir defa daha göstermiştir.

Değerli üyeler, diğer taraftan, KİT ürünlerinde gerekli ayarlamalar zamanında yapılmadığı için özellike son altı ayda Merkez Bankası kaynaklarına müracaat artmış, bu durum da enflasyonu ciddi bir şekilde körüklemiştir. Şirket ve banka kurtarma operasyonlarına büyük miktarlardaki meblağları tahsis etmenin doğurduğu mahzurları uzıın uzun anlatmayı gereksiz buluyorum.

Bu olumsuz tablo maalesef burada bitmemektedir. 1983 yılında vatandaşın tasarruflarına enflasyon oranının üstünde bir gelir verme politikasından sapılmış, bunun neticesinde banka tasarruf mevduatları artış hızı 1982 yılına göre gerilemiş, tasarrufların bir kısmı 1980 öncesi olduğu gibi, yine altına, lüks gayrimenkule ve lüks tüketime yönelmiştir.

1983 yılında takip edilen para, vergi ve harcama politikaları ile tasarrufu caydırıcı uygulamalar ve gerekli ekonomik kararların tam olarak alınamaması, 1983 yılı bütçe dengesini büyük ölçüde zedelemiş ve ödemelerin de aksamasına sebep olmuştur.

Bütün bu olumsuz gelişmeler, gerek1i tedbirler alınmadığı takdirde 1984 yılı bütçesinde esasen mevcut olan açığın daha da artması neticesini doğuracaktır.

Sayın milletvekilleri, yanlış ekonomik politikalar uygulanırsa; refah değil fakirlik yaygınlaşır. Türkiye bu acı tecrübeyi 1980 öncesi uygulanan enflasyonist politikalarla yaşadı. Sadece 1978 ve 1979 yıllarında memurun, işçinin, dar gelirlinin satınalma gücü yarı yarıya azalmıştır. Enflasyonu dizginlemek çok zor bir iştir. Yaptığımız işin kıymeti hemen farkedilmez. Ancak; sosyal adaletçi politika uygulamanın, gelir dağılımını iyileştirmenin anahtarı da enflasyonun azaltılmasıdır. Bu bakımdan, içinde bulunduğumuz şartlarda, başta işsizlik ve gelir dağılımındaki düzensizlik olmak üzere sosyal göstergelerin de müspet olmadığına işaret etmek isteriz.

Bütün bu anlattıklarımızın gayesi, geçmişi kötülemek değil, 1983 Aralık ayında Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları Yüce Milletimizin huzurunda tespit etmek ve gelecekte Hükümetimizin yapacaklarını daha iyi açıklayabilmektir.

Yüce Meclisin sayın üyeleri, Hükümetimizin millet ve devlet varlığında önemli olan TEMEL GÖRÜŞLER'ini ve ilkelerini sizlere şu şekilde özetlemek istiyorum:

Hükümetimiz milliyetçi ve muhafazakar, sosyal adaletçi, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisini esas alan ·bir hükümettir.

Milliyetçilik anlayışımız, Anayasamızda ifadesini bulan, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi koruyan bir muhtevaya sahiptir. Türk Milletini, Türk Vatanını ve Türk İnsanını sevmeden, benimsemeden, Türk Devletinin iyi idare edilebileceğine inanmıyoruz. Atatürk'ün milliyetçilik konusundaki görüşlerine bağlı Türk Milliyetçiliği anlayışımız, icraatımızın temel düşüncesini teşkil edecektir.

Muhafazakarlık anlayışımız, milli, manevi ve ahlaki değerlerimize, kültürümüze, tarihimize, örf adet ve geleneklerimize bağlılığımızın bir ifadesidir. İyi olanın, güzel olanın, kıymetli olanın muhafazasıdır. Asla tutucu, mutaasır ve yeniliklere kapalı değiliz. Aksine, ilerlemeye açık, medeni, müreffeh, büyük ve kudretli bir Türkiye, en büyük emelimizdir. Türkiye’yi, yepyeni, kavgasız, ileri ve modern bir ülke haline getirmeye azmetmiş olarak işe başlıyoruz.

Hükümetimiz sosyal adaletçi bir hükümettir.

Sosyal adaletçilik, sadece belirli ideolojilerin, peşin hükümlü, kalıplaşmış formüllerin inhisarında değildir. Sosyal adaletçilik, fukaranın yanında bulunmak, lafla olmaz. Bizim programımız, “Ortadirek” dediğimiz işçi, memur, esnaf, çiftçi ve emekliye müşahhas, pratik ve gerçekçi çareler getiren sosyal adaletçi bir programdır.

Aziz milletimizin mukaddes addettiği değerler sosyal adaletçiliğe en büyük önemi vermektedir. Bizim kıymet hükümlerimiz içinde, komşusu aç yatarken tok uyumanın kötülüğü vardır. Kişinin kendi nefsi için istediğini bir başkası için de istemesi şart koşulmuştur. Bir bedenin uzuvları gibi toplumdaki fakir-fukaranın ızdırabının toplumun tamamını tesiri altına alacağına inanılmıştır. Türk toplumunu yaşatan, bütün siyasi, sosyal ve ekonomik krizlere rağmen dipdiri ayakta tutan bu sosyal değerler, ekonomik tedbirlerle de desteklenince, sosyal adalet, sosyal güvenlik ve sosyal barış sağlanacaktır.

İlk hedefimiz, aşırı enflasyonu kontrol altına alarak dar gelirlinin belini büken pahalılığı önlemek için fiyat artışlarını yavaşlatmaktadır. Aşırı enflasyonun olduğu her ülkede gelir dağılımı hep fakirin, dar gelirlinin aleyhine gelişmiştir. Enflasyonu yüzde onların altına indirmedikçe gelir dağılımını düzeltemeyiz. Bu bakımdan, hakiki ve gerçekçi sosyal adalet anlayışına sahip hükümetimizin ilk hedefi, enflasyonla her ne pahasına olursa olsun mücadele etmektir.

Sayın milletvekilleri, Hükümetimiz, rekabete dayalı serbest pazar ekonomisini esas almaktadır.

Bizim uygulayacağımız ekonomik politikalar, bize has, bizim şartlarımıza uygun politikalar olacaktır.

Hükümet olarak hiçbir zaman enflasyonla mücadele politikamızdan taviz vermeyeceğiz. Çünkü vereceğemiz her taviz, enflasyonun bir puan bile artması, orta direğin aleyhinedir.

İktisadi gelişimin hızlandırılması, sosyal dengenin iyileştirilmesi, fertlerin kabiliyet ve çalışmalarına göre gelişme arzularının teşvik edilmesi, gruplar arasındaki gelir dağılımı farklılıklarının pratik ölçüler içinde azaltılması, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının asgariye indirilmesi, fakirliğin kaldırılarak refahın yaygınlaştırılması iktisadi gelişme politikamızın esaslarını teşkil eder.

Toplumdaki çeşitli grup menfaatlerinin bir bütünün tamamlayıcı unsurları olduğuna, bunların ahenkli bir şekilde milli menfaatler çerçevesinde birbiriyle telif edilebileceğine inanıyoruz.

Ekonominin tabii kanunları içinde gelişmesini sağlamak üzere, ülke menfaatleri doğrultusunda müdahale ve tehditlerin asgariye indirilerek, rekabet şartlarının hakim kılındığı serbest pazar ekonomisinin uygulanması ekonomik sistem tercihimizdir. Büyük halk kitlelerine yeterli, kaliteli ve ucuz mal ve hizmet sunulmasının en iyi şekilde bu sistem içerisinde mümkün olabileceğine inanıyoruz.

Sayın üyeler, iktisadi kalkınmada devletin esas fonksiyonu tanzim edici, fertlerin ve kuruluşların iktisadi münasebetlerini düzenleyici, ihtilafların halli, iktisadi istikrarın sağlanmasına matuf sık sık değişmeyen kaideler koyması ve engellerin kaldırılarak verimin yükseltilmesidir.

Devletin tanzim edici ve yönlendirici fonksiyonu genel seviyede olmalı, detaylara müdahale edilmemelidir.

İktisadi kalkınmada devletin doğrudan yürüteceği faaliyetler genel olarak bütün millete hizmet veren, esas itibariyle alt yapı mahiyetindeki işlerin yapılmasıdır.

Bütün milletin istifadesine açık olabilecek orman, su, maden, enerji gibi sahalar devletin varlığı olarak düşünülmelidir. Bahis konusu tabii kaynakların mülkiyeti devlet tasarrufunda olmak1a beraber, geliştirme ve işletme hakları devletin koyacağı esaslar içinde fertlere veya fertlerin bir arada kuracağı teşebbüslere bırakılabilir.

Devlet sanayi ve ticarete ana prensip olarak girmemelidir. İstisna olarak geri kalmış bölgelerde sınai tesisler kurabilirse de, bu teşebbüsler kısa zamanda millete devredilmelidir.

Sanayi ve ticarette devletin esas rolü tanzim ve teşvik edici olmasıdır.

İktisadi faaliyetlerde devlet vatandaşın rakibi değil, aksine ona hizmet eden, gelişmesini kolaylaştıran bir yardımcıdır.

Sanayi, tarım ve ticarette mal ve hizmet üretiminin en süratli ve verimli şekilde yapılabilmesi, fertlerin kabiliyetlerini ve teşebbüs güçlerini iktisadi gelişmenin temel unsuru sayan bir sistem içinde mümkün olabilir. Hür teşebbüsü meydana getiren ferdi işletmeler, kooperatif ve şirketler sistemin teme1 uygulama vasıtalarıdır.

Aziz milletvekilleri, iktisadi ve sosyal gelişmenin hedefi insanların daha mutlu hale gelmesine, insanların yücelmesine yöneliktir. Kalkınma insan içindir.

Adalet ve hürriyet insan içindir. Demokratik rejim insan hak ve hürriyetlerinin en iyi şekilde korunması içindir. Temelinde insana sevgi ve saygının, insana hizmetin esas alınmadığı hiç bir hareketin anlamı yoktur.

Ülkemiz, insanımızın çalışkanlığı ve kabiliyeti, tabii kaynakları ve coğrafi avantajlarıyla gelişmişliğin zirvesinde yer almaya layiktir. Bu cennet vatan, tarih boyunca dünyanın en ileri medeniyetlerini bağrından çıkarmanın haklı gururuna, bu Aziz Millet de gelişmiş ve medeni olmanın tarihi tecrübesine sahiptir.

Milletler arasındaki medeniyet yarışında geri kalmamızın meşru ve makul bir sebebi olamaz. Milletimize doğru hedefler gösterildiği, önüne konulan manialar kaldırıldığı, birlik ve beraberliği bozulmadığı müddetçe aşamayacağı engel, çözemeyeceği mesele yoktur.

Bir taraftan sosyal ve iktisadi meselelerimizi çözmeye uğraşırken, gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkın tedricen kapatılmasını da ihmal edemeyiz. Türkiye'nin kendi kabuğuna çekilmiş, sadece kendine yeterli bir ülke olması hoşgörülemez. Böyle bir yaklaşımda kalkınmanın hızı yavaş, maliyeti yüksektir.

Sayın üyeler, toplumumuzun tam anlamıyla hemfikir olduğu hususun kalkınma ve huzur olduğunu biliyoruz.

Kalkınma bir bütündür. Sosyal ve iktisadi gelişme arasında ahenk ve dengenin sağlanması kalkınmanın temel şartıdır. Hükümetimizin, meselelerimizde iktisadi politikanın ağırbastığının şuuru içerisinde, hedefleri ve araçları birbiriyle ahenkli bir iktisadi politikanın takibini zaruri görmektedir.

İstikrar içinde gelişen bir ekonomide sosyal meseleler daha kolay, daha süratli çözülür. Huzursuzluğu meydana getiren sebeplerin büyük bir kısmı kendiliğinden ortadan kalkar. Büyük Atatürk'ün ifade ettiği gibi, “Hiç bir zafer iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı ve devarnlı olamaz.”

Sosyal ve iktisadi gelişmenin ahenkli, süratli, verimli olması kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi için planlamayı önemli görüyoruz.

Kaynak ve tasarrufların artırılması ve en iyi şekilde kullanılması, sosyal ve iktisadi gelişmenin hızlandırılması, farklılıkların adil ve pratik ölçüler içinde giderilmesi, fakirliğin kaldırılması, işsizliğin yok edilmesi, refahın ahenkli ve dengeli olarak kitlelere yayılması planlamada ana hedefimizdir.

Hükümetimiz, katı ve dogmatik merkezi planlamanın tamamiyle dışında, demokratik kuruluşların ve fertlerin kabiliyetlerini ve teşebbüs güçlerini kullanmalarına ve geliştirmelerine imkan veren, düzenleyici yönlendirici ve denge kurucu bir planlama anlayışına sahiptir.

Muhterem milletvekilleri, hürriyetçi demokratik nizama gönülden bağlıyız. Millet hakimiyetinin demokrasinin tek esası olduğuna inanıyoruz.

Demokratik nizam insan hak ve hürriyetlerine saygının en yüksek olduğu, insan hak ve hürriyetlerinin en iyi şekilde korunduğu rejimdir.

Temel vasıfları adalet ve hukukun üstünlüğü olan demokratik nizam, insan şeref ve haysiyetinin, söz, düşünce, kanaat, din ve vicdan hürriyetinin en güvenilir teminatıdır.

Demokratik nizamı, insan hak ve hürriyetlerini zedelemeye, tahrip etmeye, ortadan kaldırmaya matuf her türlü hareketin karşısındayız.

Demokratik düşünce ve haklara karşı olan her çeşit rejimi ve tasarrufu reddederiz.

Millete en iyi hizmet verilebilmesi, devlet idaresinde milletin en iyi şekilde temsil edilebilmesi ancak demokratik nizam ile mümkün olabilir.

Cumhuriyet, devlet ve demokrasi anlayışımızı mükemmel olarak ahenkleştiren bir idare şeklidir.

Cumhurbaşkanlığını, demokratik siyasi nizamı içerisinde tarafsız, devletin ve milli birliğin en yüksek seviyede temsil edildiği bir makam olarak görüyoruz.

Sayın milletvekilleri, şu hususu önemle belirtmek isterim ki, hürriyetçi demokrasiyi benimsemiş toplumumuzda, farklı düşüncelere rağmen demokrasinin bütün kaideleriyle işlemesi ve muhafazası, ancak buna herkesin sahip çıkması ile mümkündür. Başta Aziz Milletimiz ve onun bağrından çıkan Yüce Meclisimiz olmak üzere, bütün siyasi ve sosyal müesseseler bu şuurda olmalıdır.

Mahalli seçimlerin bir an evvel yapılması ve mahalli idarelerin millet tarafından seçilmiş kimselerce yönetilmesi demokrasinin yerleşmesi bakımından önemlidir. Demokratik idare, sadece parlamentodan ibaret değildir. Mahalli idareleri, demokrasinin alt yapısını tamamlayan en önemli unsur olarak kabul ediyoruz.

Muhterem üyeler, toplumun maddi ve manevi olarak yükselmesinde ve yücelmesinde temel unsur insandır

Herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu inancındayız.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ifadesini bulan bu hak ve hürriyetlerin sağlanması ve teminat altına alınması için hukuka bağlı ve hukukun üstünlüğünü esas alan devleti nizamını temel şart görürüz.

Herkes Anayasamızın teminatı altında vicdan, dini inanç ve ibadet hürriyetine sahiptir. Maddi ve manevi gelişmeyi birlikte sağlamanın zaruretine inanıyoruz.

Yüksek ahlak sahibi, dengeli bir nesil yetiştirilebilmesini teminen, devletin ilk ve orta öğretim kurumlarında dini eğitim ve öğretim yapılması için gerekli tedbirleri almasını zorunlu buluyoruz.

Laikliği, manevi değerlerin korunmasında, vicdan., dini inanç ve ibadet hürriyetinin uygulanmasında ve dini kültürün geliştirilmesinde kısıtlayıcı unsur olarak anlamıyoruz.

Söz, düşünce ve kanaat hak ve hürriyetlerinin kullanılmasında, kamuoyunun sıhhatli bir şekilde teşekkülünde, basın ve yayını hür demokratik nizamın temel vasıtaları arasında telakki ediyoruz.

Devletin murakabesinde bulunan radyo, televizyon ve diğer basın ve yayın vasıtalarının tarafsızlığını esas alıyoruz. Bütün yurttaki basın ve yayın kuruluşlarının ve bunların mensuplarının daha iyi şekilde hizmet verebilmeleri için gerekli çalışmalar yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, adaletin mülkün temeli olduğu inancına bağlıyız.

Adaletin temini ve dağıtımı devletin temel görevleri arasındadır. Adalet, hak ve hürriyetlerin teminatı olduğu kadar, hürriyetlerin kamu menfaatleri dışında kullanılmamasının da teminatıdır.

Sayın üyeler, devlet, başta vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünün korunması olmak üzere, adaletin temini, yurdun savunması, emniyet ve asayişin sağlanması, sosyal ve iktisadi faaliyet ve hizmetlerin en verimli bir şekilde yapılabilmesi maksadıyla gene millet tarafından kurulu müesseselerden meydana gelir.

Devlet millet için vardır. Devletin millet ile bütünleşmesi esastır.

Devlet, hiçbir zaman vatandaşın karşısında veya vatandaşın rakibi değildir. Devlet vatandaşın yardımcısıdır.

Sosyal adalet, sosyal güvenlik ve sosyal yardımın düzenlenmesi ve sağlanması; sosyal hizmet ve faaliyetlerin tanzim, teşvik ve yönlendirilmesi ve gereğinde doğrudan yapılması devletin başlıca görevleri arasındadır.

İktisadi faaliyetlerde devlet genel olarak bütün millete hitap edecek altyapı mahiyetindeki hizmetlere yönelmelidir.

Asıl olan devletin zenginliği sonucu milletin zenginliği değil, milletin zenginliği sonucu devletin zengin olmasıdır.

Devlet müesseselerinin kuruluşunda ve işleyişinde temel prensip işlemlerin müessir, süratli ve verimli bir şekilde yürütülmesidir. Bunun için sistemin açık, basit ve kolayca anlaşılır olması şarttır. Devlet kuruluşlarının hakiki ve hükmi şahıslarla münasebetlerinde itimat esas, şüphe istisna olmalıdır.

Sistemin işleyişinde iyiliğin ve faziletin hakim kılınması, verimin geliştirilmesi esas hedefimizdir.

Değerli üyeler, siyaseti belirsiz, açık olmayan fikir ve tedbirlerin, yapılamayacak işlerin, yerine getirilemeyecek vaatlerin, sloganlardan ibaret programların itibar edildiği bir hizmet alanı olarak görmüyoruz. Bu bakımdan sadece karşısında olunan fikir ve uygulamaları ortaya koyarak hizmet vermenin mümkün olmadığına, herkesin ne yapacağını açıklıkla belirtmesi gerektiğine inanıyoruz.

Meselelerimizi en doğru şekilde tahlil ederek, gerçek sebepleri ortaya çıkarılmalı, güçlüklerine rağmen gayretle, feragatla çalışarak hedefe erişmenin mümkün olabileceğine inanmalıyız. Millet, devlet, müessese veya fert olarak, hataları daima kendi dışımızda aramaktan vazgeçmeli, hadiseleri sonuçlarına göre değil, sebeplerine göre değerlendirmeliyiz.

Bugün vardığımız noktada ve önümüzdeki yıllarda meselelerimizin geçici tedbirlerle, kulağa hoş gelen sloganlarla çözülebileceğini sanmak bilgisizlik değilse gaflettir. Memnuniyetle ifade etmek isteriz ki, toplumumuz bu çeşit yaklaşımlara itibar etmemekte, muhteva ve tutarlılık aramaktadır.

Muhterem milletvekilleri, Hükümetimiz, sadece anahatları burada yer alan, üzerinde yıllarca çalışılmış ve hazırlıkları yapılmış bir program ile Yüce Milletimizin huzuruna çıkmaktadır.

Öngördüğümüz tedbirler, uzun yılların tecrübesine ve memleketimizin gerçeklerine dayanmaktadır. Herşeyin başında gayret, fedakarlık ve kararlılığın geldiğine inanıyoruz.

Anavatan Partisi olarak seçim beyannamemizde ne vaat ettiysek, Hükümet programımızda da bu hususlara esas olarak aynen yer vermiş bulunmaktayız.

Milletin ve devletin bütün meseleleri her siyasi iktidarın da meselesidir. Ancak temel mesele saydığımız belirli konulara büyük önem ve ağırlık verilmesini, gayretlerin ve kaynakların bu konular üzerine teksif edilmesini zaruri görüyoruz.

Bu temel meseleler şunlardır :

- Huzur ve güven,

- Çiftçi, işçi, memur, esnaf ve emeklinin meydana getirdiği orta direğin güçlendirilmesi,

- İşsizlik konusu,

- Konut,

- Başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere kalkınmada öncelikli yörelerin geliştirilmesi,

- Bürokrasi meselesi,

Hükümetimiz temel meselelerin ancak ve ancak köklü yaklaşımlarla, her meselede yeni bir sesin, yeni bir nefesin getirilmesiyle çözülebileceğine inanmaktadır.

Meselelerimizin daha kolaylıkla ve daha süratle çözüme kavuşturulabilmesi için her şeyden önce hukuki esasların ve idari yapının bunu sağlayacak hale getirilmesi gerekmektedir.

Kendimizi, yine kendimizin koyduğu kaidelerin esiri olmaktan kurtarmalı, yeni, dinamik, kaideleri ve yapısı birbiriyle uyumlu, iyi çalışan bir sistem kurmalıyız.

İdari yapı ve mevzuat toplum ihtiyaçlarına cevap verebildiği sürece muteberdir. Bu bakımdan günün şartlarına uygun olmayan, eskimiş, yavaş, karar almayı ve uygulamayı imkansız hale getiren ve o nispette de zaman ve kaynak israfına yol açan idari yapı ve hukuki esaslar yeni bir anlayışla gözden geçirilecektir.

Değerli milletvekilleri, hükümetimiz Yüce Meclisimizin huzurlarına bir müjde ile gelmiştir. Kanunlardan aldığımız yetki ve Sayın Cumhurbaşkanımızın anlayışları sayesinde, Hükümetimiz çok önemli bir kanun hükmünde kararnameler paketi hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş ve derhal bunların uygulanmasına geçmiş bulunmaktadır.

Seçim beyannamemizdeki vaadler doğrultusunda, Bakanlar Kurulunun yapısı değiştirilmiş, ekonomik idarede karar ve hizmet bütünlüğü sağlanmış, Başbakanlık ve Devlet Bakanlıkları ile diğer hizmet bakanlıklarının görevleri ve fonksiyonları yeniden düzenlenmiş ve bakanlık sayısı 21’e indirilerek idarede etkinlik, sürat ve tasarruf imkanı sağlanmıştır.

Bu suretle, 17 adet kanun hükmünde kararname ile, bakanlık teşkilatları ve bağlı kuruluşları, kısaca idarenin büyük bir kısmı yeniden düzenlenmiş bulunmaktadır. Yıllardır üzerinde konuşulmaktan öteye geçilemeyen idari yapı değişikliği ve bürokrasi konusundaki Hükümetimizin bu ilk icratı, memleket meselelerini çözmede ne kadar kararlı ve hazırlıklı olduğumuzun açık bir delilidir.

Sayın milletvekilleri, bugünkü Resmi Gazetenin mükerrer sayısında vatandaşlarımızı ve ekonomimizi çok yakından ·ilgilendiren bir seri Bakanlar Kurulu kararı ile T.C. Merkez Bankası tebliğleri neşredilmiş bulunmaktadır. Bu kararlar ile tasarruflara verilen net gelirin % 32'den % 52'ye çıkması mümkün olabilecektir.

Diğer taraftan, aynı kararlar çerçevesinde, kredi maliyetlerinin yükselmemesi için kredilerden alınan % 15 oranındaki gider vergisi % 3’e indirilmiştir.

Tasarrufların arttırılmasına ve enflasyonla mücadeleye, büyük önem veren hükümetimiz sözkonusu tedbirlerin acilen alınmasını zorunlu görmüştür.

Bütün bu tedbirler, her hükümetin ilk haftalarda meşgul olduğu klasik protokol ve teşrifat faaliyetleri ile birlikte uygulamaya konulmuştur. Kaybedecek vaktimiz yoktur.

Muhterem milletvekilleti, ülkede huzur ve güvenin temini, vatandaşın can ve mal emniyetinin sağlanması devletin ilk ve asli görevidir. Bu görev yerine getirilmeden devletin varlığından bahsedilemez.

Huzur ve güvenin sağlam ve kalıcı temellere oturtulması, siyasi, iktisadi ve sosyal politikaların bir bütünlük içinde uygulanmasına, birbiriyle ahenkli ve dengeli yürütülmesine bağlıdır.

Huzur ve güvenin bedeli demokratik nizamdan, insan hak ve hüriyetlerinden vazgeçmek değildir.

Son yirmibeş yıllık tecrübeler göstermiştir ki devlet otoritesinin zayıflaması, ülke ekonomisinin kötüye gitmesi, sosyal dengesizliklerin artması huzur ve güvenin bozulmasında ana sebepleri teşkil etmiştir.

Huzur ve güveni sarsan olayların başında anarşi ve terör gelmektedir. Anarşi ve terör basit bir zabıta olayı değildir, devlete karşı gelme olayıdır. Bu yüzden de devletin bütün organlarının ortak sorumluluğu altındadır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının; iktidarıyla muhalefetiyle bütün siyasi partilerin; işçisiyle, işvereniyle, esnafıyla, çiftçisiyle milletin bütün fertlerinin üzerine düşen görevler vardır.

Anarşi ve terörün yayılışı devletin iktisadi gücü ile ters orantılıdır. Ülkede ekonomik istikrarın bozulduğu dönemlerde anarşik olaylarda büyük bir sıçrama ve gelişme görülmektedir. Aşırı enflasyonun, yokluk ve kıtlıktarın, işsizliğin hakim olduğu bir ortam demokratik rejimin tartışılmasına, komünizme, aşırı cereyanlara, bölücülüğe, anarşi ve teröre çıkartılmış en güzel davetiyedir. Demokratik rejimi, insan hak ve hürriyetlerini korumanın, sosyal dengesizlikleri gidermenin önde gelen şartı ülkenin iktisaden güçlü olmasıdır.

Huzur ve güvenin sağlanmasında öngördüğümüz başlıca tedbirler şunlardır :

- Çocuklarımızı ve gençlerimizi, milli ve ahlaki değerlerimizi benimsemiş, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, bilgili; Türkiye'nin meselelerinin ancak milli birlik ve dayanışma ile, ilmi ve akılcı yaklaşımlarla, gayret ve fedakarlıklarla çözebileceğine inanan; herkese karşı sevgi, saygı ve müsamaha besleyen medeni birer insan olarak yetiştirmeliyiz. İnsanın yetiştirilmesi için yapılan harcamaları en verimli yatırım sayan Hükümetimiz eğitim ve öğretime büyük önem verecektir.

- Anarşi, terör, bölücülük ve aşırı cereyanlarla devamlı ve tesirli bir şekilde mücadele edilecektir. Bunun için güvenlik Kuvvetlerimiz modern imkan ve araçlarla donatılacak, eğitim ve öğretime ağırlik verilecek, ücret ve sosyal imkanları hizmetin önemine uygun bir seviyeye çıkarılacaktır.

- Ülkemizde huzur ve güven ortamının iyileşmesine paralel olarak, kademeli bir şekilde sıkıyönetimin kaldırılmasını öngörüyoruz.

-“Güvenlik Hizmetleri Master Planı”, 2000 yılına kadar olan dönemi içine alacak şekilde hazırlanacaktır. Bu Master Plan çerçevesinde, organizasyon, personel, eğitim teknik teçhizat, tesis-yatırım, sosyal ve kültürel ihtiyaçlar, uygulama programı ayrıntısında tespit edilerek uygulanacaktır.

- EM-RE-RO Projesinin uygulamaya konması, bu suretle silah, araç ve teçhizatın modernizasyonu ile personele ait konut yapımlarının hızlandırılması gerçekleştirilecektir.

- Güvenlik personeli, sayı ve kalite bakımından ihtiyaca yeterli hale getirilecektir.

- Güvenlik ve nüfus hizmetlerinin yürütülmesinde otomasyon sağlanacak ve bilgisayar sistemi, bütün yurtta kullanılacak şekilde uygulamaya konulacaktır.

- Trafik anarşisi ile kesin şekilde mücadele edilecektir.

- Mülki idare amirlerimiz herşeyden önce tam bir tarafsızlıkla vatandaşın hizmetinde olacaktır. Mülki ·idare amirlerimizin yetkileri artırılacak ve vatandaşların işlerinin büyük bir kısmının Ankara'ya gelmeden mahallinde halledilmesine imkan verecek kanun ve idari düzenlemeler yapılacaktır.

- Sayın üyeler, adaletin temini ve tevziini temel görevleri arasında sayan Hükümetimiz, şu tedbirlere öncelik verecektir :

- Adaletin, vatandaşlar arasında hiçbir ayırım yapılmadan gerçekleştirilmesine itina edilecektir.

- Yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığı korunacaktır.

- Gecikmiş adalet, adaletsizliktir. Bu inançla adalet hizmetlerinin süratle yerine getirilmesi ana hedeflerimiz arasındadır. Vatandaşları mahkeme kapılarında beklemekten kurtarak tedbirler öncelikle ele alınacaktır. Usul kanunları, bu anlayışa göre yeniden hazırlanacaktır.

- Hükümet olarak, adli ve idari yargı mensuplarına büyük önem veriyoruz.

- Adli sicil kayıtlarının günün modern teknikleriyle tutulup, takip edilmesinin zaruretine inanıyoruz. Adli sicil ile ilgili muameleler kırtasiyeden kurtarılarak basitleştirilecektir.

- Ceza infaz müesseselerinin her bakımdan daha sıhhatli ve modern bir yapıya kavuşturulması, cezaevi personelinin eğitim ve öğretimden geçirilmesi sağlanacaktır.

- Ceza infaz müesseselerinde ıslah, eğitim, rehabilitasyon faaliyetlerine ağırlık verilecektir.

- Muhterem milletvekilleri, bu vesile ile, Yüce Meclisimizin bir yasama görevini de hatırlatmak isterim. Yeni Anayasamız, yasama organını muhtelif konularda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk toplantısını izleyen bir yıl içinde 62 adet kanun çıkarılması hususunda vazifelendirmiştir. Bunlardan 27'si, Yüce Meclisimize bırakılmıştır. Bu kanunların süratle hazırlanarak Meclise sunulması sağlanacaktır. Ayrıca çok sayıda kanun hükmünde kararnamenin de Meclis tarafından sonuçlandırılması gerekmektedir.

Bütün bunların zamanında gerçekleşebilmesi için, Yüce Meclisimizin çalışmalarını daha süratlendirecek tedbirlerin alınması hususundaki temennimi önemle dikkatlerinize arz ederim.

- Muhterem üyeler, hükümetimiz, yakın geçmişimizde toplum yapımızda açılan yaraların sarılmasını, kırgınlık ve dargınlıkların giderilerek milli birlik ve bütünlüğümüzün yeniden güçlendirilmesi için üzerine düşeni eksiksiz yapmaya azimli ve kararlıdır.

Bu gayenin tahakkukunda affın taşıdığı önemin idraki içindeyiz. Ancak 'burada üzerinde durulacak husus, af gibi bazan pahalıya mal olan tecrübelerimizi de göz önünde bulundurarak, memleketin gelişen şartları muvacehesinde en iyi ve doğru kararı alabilmektedir.

Hemen ifade edeyim ki, bu mesele çok yönlü, çok boyutlu ve dikkatle ele alınması icabeden bir meseledir. Memleketimizdeki huzur ve sükun ortamı geliştikçe, af konusunun çözümünün kolaylaşacağı kanaatini taşıyoruz.

Değerli üyeler, Ortadireğin güçlendirilmesi, zaman içerisinde milli gelirden daha fazla pay almasını sağlamak ve böylece refahı yaygınlaştırmak temel politikalarımız arasında olacaktır.

ORTADİREK tabirinden toplumumuzun, çiftçi, işçi, memur, esnaf ve bunların emeklilerini anladığımızı tekrar ifade etmek isterim. Nasırlı ellerinden, göznuru ve alınterlerinden tanıdığımız orta direk, alınacak tedbirlerle toplumumuzun güçlendirilmeye en çok layık kesimidir. Zira üreten, diğer bir deyişle pastayı büyütecek olan bunlardır. Çiftçisi aç, işçisi perişan, memur ve esnafı sefalete itilmiş bir toplumun geleceği olamaz. Sosyal problemlerimizin hafiflemesinin en önemli şartı olarak, orta direğin sağlıklı ve dengeli gelişmesini kabul ediyoruz.

Bu hedefe varmak için uygulayacağımız esaslar üç grupta toplanmaktadır.

İlk olarak enflasyonun aşağı çekilmesi gereklidir.

Enflasyon, dar ve sabit gelirlinin, ortadireğin en büyük düşmanıdır. Enflasyon, işçi, memur ve emeklinin her yıl aldığı ücret artışlarını hayat pahalılığı karşısında tesirsiz kılar, gerçek satınalma gücünü düşürür, gelir dağılımını daha da bozuk hale getirir. Esnaf boşalan raflarını eskisi kadar dolduramaz. Çiftçi tarlasını işlemekte, ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeker. Hükümetimiz enflasyonu çok aşağı seviyelere düşürmeye kararlıdır. Bunun için uygulayacağımız politika ve tedbirler şunlardır :

- Para arzı ekonominin gelişmesine paralel olarak dikkatli bir şekilde kontrol edilecek, diğer bir ifadeyle yeterli para arzı politikası uygulanacaktır.

- Bütçe açıklarının makul bir seviyede tutunmasına önem verilecektir.

- Yatırım politikasında kısa zamanda netice alınacak ve kendini süratle geri ödeyecek projelere öncelik tanınacaktır.

- Tasarrufların en iyi projelere akmasını temin edebilmek için serbest pazar ekonomisi kaidelerine riayet edilecek, “kurtarma operasyonları” gibi müdahalelere imkan verilmeyecektir.

- Nihai faturası daima dar ve sabit gelirliye yüklenen müdahalecilikten kaçınılacak, mal, para ve döviz değerinin serbestçe teşekkül ettiği ekonomik politikalara geçiş hızlandırılacaktır.

- İthalatta kademeli olarak liberasyona gidilerek tüketicinin ucuz ve kaliteli mal alması temin edilecektir.

İkinci olarak, Ortadireğin milli gelirden daha fazla pav alması sağlanacaktır. Çiftçi, memur, esnaf, emekli ve işçi milli gelirden daha fazla pay almalı, gelir dağılımı zaman içerisinde daha dengeli bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu maksatla : - Memur ve işçilerin faturaya bağlanmış harcamalarının belirli bir nispeti vergi iadesi şeklinde kendilerine geri verilecek; ücretten alınan vergiler zamanla azaltılacak; geçim indirimi değişen hayat şartlarına göre ayarlanacak; memur, işçi ve emeklilere ait gerçek ücretlerin sürekli iyileşmesi sağlanacaktır.

- Esnaf ve sanatkarlara işyeri ve işletme için makul şartlarla ve yeterli kredi verilmesi, küçük sanayi sitelerinin geliştirilmesi; teknik yardım ve mesleki eğitim desteği yapılması; malların yurt içinde ve yurt dışında kolaylıkla satışı için destek olunması, vergilerin basitleştirilmesi sağlanacaktır.

- Çiftçimize makul, yeterli ve teminatın zora koşulmadığı şartlarla kredi verilmesi; sulama projelerinin geliştirilmesi; teknik yardımın etkin hale getirilmesi; ürün bedellerinin zamanında ödenmesi, kaliteli tohum verilmesi sağlanacak, vergiler basitleştirilecektir. Ürünün tarlada çürümemesi, elde kalmaması için ihracatın ve pazarlamanın geliştirilmesine yönelik her türlü tedbiri alacağız.

Üçüncü olarak, Ortadireğin ek gelirini arttırıcı tedbirlere ağırlık verilecektir. Bu itibarla :

- Tasarruf eğiliminin artırılması için her türlü tedbir alınacaktır. Tasarrufların bankalar yanında, hisse senedi, kar ortaklığı senedi ve tahvil gibi menkul değerlere de kaydırılması suretiyle sınai mülkiyetin geniş bir tabana yayılması temin edilecektir.

- Tasarrufların, enflasyonun etkisinden zarara uğramaması, aksine daha cazip hale gelmesi için, başta vergi muafiyetleri olmak üzere çeşitli teşvik tedbirleri uygulanacaktır.

- Çiftçi, işçi, memur, emekli ve esnafın tasarruflarının en iyi şekilde değerlendirilmesi suretiyle elde edecekleri ek gelir ortadireğin geçimine olumlu katkıda bulunacaktır.

Muhterem Milletvekilleri,

Ülkemiz gıda ve giyim maddeleri yönünden dünyada kendine yeterli sayılı ülkelerden biridir. Bu ekonomik gelişmemiz için çok önemli bir avantajdır.

Kalkınmanın ilk şartı belirli program ve hedefler çerçevesinde gayretle çalışmaktır. Ekonomik programların başarısı, gösterilecek sabır ve fedakarlık yanında çizilen yolda sapmalara gitmeden, programa, dolayısıyla ekonomik gelişmeye istikrar kazandırılmasına bağlıdır. Gelişmiş ülkelerin ancak bu şekilde başarıya ulaştıklarına ve ancak bu sayede durumlarını koruyabildiklerine inanmalıyız.

İnsangücü ve tabii kaynaklar yönünden her türlü varlığa sahip Türkiye'nin yegane ihtiyacı çok çalışmak, iyi bir idare ve iktisadi sistemin kurulması ve bunun tecrübeli, bilgili, kabiliyetli kadrolar elinde işler hale getirilmesidir.

Ekonomik yapıyı güçlendirme programı adıyla teşkilat ve mevzuat bakımından almayı düşündüğümüz başlıca tedbirler şunlardır :

- İktisadi sistemimiz yapılan bazı düzenlemelere rağmen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu yapının teşkilat açısından günümüzün şartlarına uygun ve birbirleriyle ahenkli hale getirilmesini zorunlu görüyoruz.

- Ekonomik gelişmeyi hızlandırmak maksadıyla ekonomiyi düzenleyen kanunlar bir paket halinde ele alınarak gerekli değişiklikler yapılacaktır. Sermaye Piyasası, Ticaret, Merkez Bankası, Bankalar, Borçlar Gümrük, Vergi ve Personel ile ilgili kanunlar bunlar arasındadır.

- Türkiye'nin güçlü ve sağlıklı bir sermaye piyasasına kavuşturulmasını zaruri görüyoruz. Sermaye piyasasının geliştirilmesi, tasarrufların artırılması ve yatırımlarda sermaye yapısının kuvvetlendirilmesi gibi genel ekonomik avantajlar yanında;

- Sınai mülkiyetin geniş bir tabana yayılması,

- Gelir dağılımının daha dengeli bir seviyeye eriştirilmesi,

- Küçük ve orta büyüklükteki müteşebbislerin güçlendirilmesi gibi önemli sosyal kazançlar sağlayacaktır.

- Sadece yurt dışına sermaye çıkışı kontrol altında tutularak, 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Kanununa dayalı 17 sayılı Karar bütünüyle gözden geçirilerek basitleştirilecek, yurt dışına çıkış, ·ihracat ve ithalat serbest hale getirilecektir.

- İktisadi büyümeyi, ihracatı artırmayı, yerli sanayinin sağlıklı ve dünya şartlarına uyumlu gelişmesini, tüketicinin korunmasını sağlamak maksadıyla, gümrük nispetleri, bütünüyle gözden geçirilerek, sektör ve madde bazınde yeniden ayarlanacaktır.

- İthalat listeleri incelenerek uygun görülen mallar liberasyona aktarılacaktır. İthalatta tahditler kaldırılacak, ithali yasak mallar belirli bir program dahilinde azaltılacaktır.

- Konut yapımını hızlandırmak maksadıyla bütçe dışı kaynaklara dayalı bir “Konut Fonu” kurulacaktır.

- İktidar dönemi içerisinde konvertibiliteye muhakkak geçilecektir.

Sayın milletvekilleri, özel tasarrufun teşviki ve tasarrufların en verimli yatırım alanlarına yönlendirilmesi iktisadi politikamızın temel esaslarındandır.

Kredilerin aşırı teminata dayanan bir sistem içinde dağıtımından ziyade, verimi yüksek projelere tahsis edilmesi, kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi bakımından büyük önem taşır.

Sayın üyeler, devletin genel iktisadi politikası ile vergiler arasında doğrudan bir ilişki vardır. Devletin, gayri iktisadi ve zarar eden yatırımlara girmemesi, iktisadi gelişmede fertlerin teşebbüs gücünün esas alınması, devletin tanzim ve teşvik edici bir rol oynamasından dolayı devletin masrafları nispi olarak azalacaktır. Böylece aşırı vergileme ihtiyacı ortadan kalkacağı gibi, vatandaşa daha müessir ve faydalı hizmetler vermek mümkün olacaktır.

Vergilemede takip edeceğimiz esaslar şunlardır :

- Vergiler, sayıca az, basit, kolay anlaşılır olacaktır. Bunun yanında, vatandaş vergisini öderken eziyet çekmeyecek, kuyruklarda bekletilmeyecektir.

- Vergiler, adil genellikle herkesin kolaylıkla verebileceği nispette olacaktır. Vergi nispetlerinin yüksek tutulması, devletin daha fazla vergi geliri sağlaması sonucunu doğurmamaktadır. Vergi nispetleri adil olduğu zaman vergi tahsilatı artmakta, vergi kaçakları azalmaktadır.

- Vergiler, kurumlaşmayı ve yatırımları teşvik etmelidir. Tasarrufun ve yatırımların teşvikinde, vergi muafiyeti ve kolaylıklarını önemli bir araç olarak kullanmaya kararlıyız.

- Vergileme, lüks tüketimi ve israfı azaltıcı ve önleyici yönde olmalı ve kaynak israfına yol açmamalıdır.

İhtilafların asgari hadde indirilmesi ve vergi kaçaklarının azaltılmasını sağlayıcı tedbirlerle birlikte yeminli serbest muhasipliğin en kısa zamanda uygulamaya konulmasından yanayız.

Vergi sistemimiz reorganize edilecek, otomasyon artırılarak mevcut personelle daha etkili hizmet verilebilmesi sağlanacaktır.

Muhterem üyeler, köylü, memleketimizin efendisidir. Tarım hizmetleri zahmetli ve fedakarlık isteyen işler olduğu kadar; tarım ürünleri de iktisadi gelişme seviyesi ne olursa olsun, toplumun zaruri ihtiyaç maddeleridir.

Köylümüz, sosyal yapımızın ana istikrar unsurudur. Tarımsal üretim ve iktisadi gelişmenin, özellikle sanayi sektörünün başlıca kaynağıdır.

Türkiye, su, toprak ve iklim şartları itibariyle mevcut üretime göre çok daha fazla üretimin yapılabileceği bir potansiyele sahiptir.

Halen nüfusumuzun yarısı tarımla iştigal etmektedir. Milli gelirin dağılışı bakımından şehirlerde ve köylerde yaşayanlar arasında büyük fark görülmektedir.

Başta, tarım mekanizasyonu olmak üzere, muhtelif sebeplerle, köyden şehire göçün önümüzdeki yıllar boyunca devam edeceği muhakkaktır.

Bu bakımdan, tarım ve köy hizmetlerinde hızlı bir gelişmenin sağlanabilmesi için alacağımız tedbirler şunlardır :

Çiftçimizin istikrarlı ve gittikçe artan bir gelire kavuşturulmasının en önemli iki unsuru, enflasyonun çok düşük seviyelerde tutulması ve ihracatın arttırılmasıdır.

Başta, yol, su, elektrik olmak üzere, köy ve şehir arasındaki altyapı ve medeni imkan farklılıkları zaman içinde giderilecektir.

Tarım ve tarıma dayalı sanayi ilişkileri, üretim-pazarlama zinciri içinde bir bütün olarak ele alınacaktır.

Tarım ürünleri destekleme politikasında, çiftçimizin alınterinin karşılığı olan fiyatların verilmesi kadar, ödemelerin zamanında yapılmasını da aynı derecede önemli görüyoruz.

Hayvancılığın ve buna dayalı et, süt ve diğer ürünler sanayi ile su ürünlerinin her yönüyle geliştirilmesi zorunludur.

Toprak muhafaza faaliyetlerine büyük önem verilecektir. Tohumculuğun geliştirilmesi için gerekli bütün tedbirler alınacak ve teşvikler uygulanacaktır. Soya ve mısır gibi ürünler ile yem bitkileri üretiminin geliştirilmesine önem verilecektir. Gübre, tarım alet ve makineleri sanayi ve tarımsal ilaçlar konusunda yatırımlar teşvik edilecektir. Yeraltı ve yerüstü sulama faaliyetleri hızlandırılacaktır. Tarım ürünlerinde, kalite ıslahı, standardizasyon ve ambalajlama konularına büyük önem verilecektir. Üretimin verimli bir şekilde yapılabilmesi için, krediler yeterli seviyeye getirilecek, teminat sistemi makul esaslara bağlanacak ve kolaylaştırılacak, tarım ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi için kredi ve pazarlama desteği arttırılacaktır. Devletin tarımsal faaliyetleri araştırma ve yayım hizmetlerine ağırlık verilecektir. Tabii şartlar ve afetler dolayısıyla çiftçinin uğradığı zararların telafi edilmesini zaruri görüyoruz. Tarımda teknolojik gelişmenin ve iktisadi verimliliğin dikkate alınarak, çiftçi ailesi gelirinin aile başına ortalama milli gelir seviyesine yükseltilmesini öngören bir tarım reformunun yapılmasını faydalı buluyoruz. Tarım arazisinin miras yoluyla parçalanması sonucu çiftçimizin topraktan kopmasını ve ekonomik verimliliğin azalmasını önlemek için tedbirler alınacaktır.

Ormanlarımızın tarım sektörü içindeki payı % 2, gayri safi milli hasıla içindeki payı ise binde 0,5'tir. Topraklarının % 20'si ormanla kaplı bir ülke için ormancılık hasılamız çok düşük seviyededir. Milletimizin Devlete emaneti olan ormanlarımızı ve buna bağlı olarak ormancılığımızı, vasıf ve üretim yönünden ileri bir seviyeye çıkartmak kararındayız. Başta, orman ve orman köylüsü münasebetlerinin iyileştirilmesi olmak üzere; ormancılık teşkilatının idari, teknik ve ekonomik açılardan yeniden düzenlenmesini zorunlu görüyoruz. Bu maksatla, ormancılık faaliyetlerini fiilen gerçekleştirilen orman işletmelerinin genel politika ve ilke kararları dışında, idari - teknik - mali sorumluluğu haiz müstakil birim olarak çalışmaları esas alınacaktır. Her türlü imkandan istifade edebilmek için, ormancılık hizmetlerinin ifasında, taahhüt sistemine öncelik verilecektir.

Değerli milletvekilleri, 6 Kasım'dan önce “Devletin köye ve tarıma hizmet veren kuruluşları aynı çatı altında toplanacaktır” şeklinde ifade ettiğimiz hususu gerçekleştirmiş olarak karşınızda bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Tarım, Orman ve Köy İşleri Bakanlığının kurulmasıyla çiftçimize, köyümüze ve tarımımıza daha iyi hizmet götüreceğimize inanıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Sanai, en hızlı gelişme potansiyeline sahip olan sektördür.

Sanayileşme politikamızın hedefi modern ve gelişmiş ülkelerin sanayileşme seviyesine erişmektir. Uzun yıllardan beri devam eden ithal ikamesi anlayışının terk edilerek, ihracata dönük ve dünya sanayi ve ticaretine entegre olabilecek bir sanayileşme politikasına geçilmesini zorunlu görüyoruz Genel kaide olarak temelinde herşeyi kendimizin yapmasını öngören ithal ikamesi politikası kalite unsurunun da geri planda kaldığı yüksek maliyetlerin meydana gelmesine sebep olmuş, böylece bütün külfetin tüketicinin omuzlarına bindiği bir yapı teşekkül etmiş ve ihracat kabiliyeti olmayan sanayiler ortaya çıkmıştır.

Sanayileşmede yapı değişikliğine gidilmesi şarttır.

Sayın Üyeler, belirli bir program dahilinde üretim kapasitesi, kalite ve fiyat yönünden dünya pazarlarında rekabet edebilir mamullerin üretilmesi sanayileşmede temel ilkemizdir. Kalite ve fiyat itibariyle rekabet edebileceğimiz sanayi ürünlerine ağırlık vermek, buna mukabil rekabet edemeyeceğimiz mamul ve yarı mamulleri ithal etmek en akılcı yoldur.

Aşırı sübvansiyonlar, çok yüksek gümrük hadleri ve ithal yasaklamaları ile korunan bir yapıda, sanayimizin sağlıklı gelişmesini bekleyemeyiz. Bunun için koruma makul olmalıdır. Bu hususun, en iyi şekilde kur politikası ve makul gümrük hadleri ile yapılabileceğine inanıyoruz. Kamu idaresinin reorganizasyonu ile iktisadi gelişme için düşündüğümüz genel ve makro tedbirler, sanayileşmede öngördüğümüz yapı değişikliğinin sağlanmasında ana çerçeveyi meydana getirecektir. Kararların ve hizmetlerin genellikle aynı birim veya bakanlık içerisinde sonuçlandırılmasını hedef alan idari reorganizasyon, yetki ve sorumluluğun müessir şekilde kullanılmasını ve işlerin süratle görülmesini temin edecektir.

Sanayi yatırımlarının teşviki için, kredi maliyetlerinin suni tedbirlerle aşağı çekilmesi yerine, enflasyonu çok düşük seviyelerde tutan bir iktisadi politikanın takip edilmesine taraftarız.

Tasarrufların teşviki ve tedricen sermaye piyasasındaki payının artmasıyla sınai mülkiyetin yaygınlaşacağı ve şirketlerin daha sağlam bir mali yapıya kavuşacakları muhakkaktır.

Sanayi mamullerinin dış pazarlamasında güven verici ve yardımcı olmak maksadıyla, Devletin daha aktif bir rol oynamasını gerekli görüyoruz.

Yukarıda belirtilen bütün esaslar ve tedbirler, iktisadi kalkınma, ihracatın artırılması, dış ödemeler dengesinin sağlamlaştırılması ve tüketicinin korunması yanında, sanayimizin sıhhatli ve dünya şartlarına uyumlu gelişmesini de ana hedef almaktadır.

Sanayileşmenin verimli ve süratli bir şekilde gerçekleştirilmesi maksadıyla alacağımız diğer tedbirler şunlardır:...

Sanayinin bütün yurda pratik ve gerçekçi ölçülerde yayılması için Devlet, alt yapı ve hizmet yatırımlarını yapacaktır.

Yatırımlar ve ihracat teşvik edilecektir.

Sanayi tesislerinin düşük maliyette ve düzenli olması için organize sanayi bölgelerine önem verilecektir.

Teknoloji ve mühendislik bilgisinin memlekete kolay akışı sağlanacaktır.

Sanayide, devlet tekelleri dahil, bütün tekellerin kaldırılmasını hedef alıyoruz.

Enerji ve maden konularında gelişmenin hızlanması için fertlere ve fertlerin meydana getireceği kuruluşlara, Devletin tespit edeceği esaslar dahilinde yatırım ve işletme hakkı verilecektir.

Yabancı sermaye yatırımlarının teşviki, için karşılıklı menfaatleri dengeleyen, güven verici ve istikrarlı bir ortamın tesisine ağırlık verilecektir.

Sayın milletvekilleri, ENERJİ, sulama kara ve demiryolu, liman, yurt içi ve yurt dışı haberleşme; kara, hava, deniz ULAŞTIRMA'sı gibi temel alt yapı yatırımlarını devletin asli görevleri arasında telakki ediyoruz.

İktisadi ve sosyal kalkınmanın başlıca unsuru gördüğümüz bu yatırımların süratle gerçekleşmesini sağlamak temel hedefimizdir.

Enerji, sanayileşmenin, kalkınmanın ve medeniyetin can damarıdır. Başta kömür, hidrolik, petrol olmak üzere, tabii gaz, nükleer, güneş, jeotermal gibi bütün enerji kaynaklarından en iyi ve en süratli şekilde faydalanılmasını sağlayacak tesisleri kuracağız.

Sosyal ve iktisadi faydaları yönünden Güneydoğu Anadolu Projesi'ni birinci öncelikli bir proje sayıyor, bu projenin kısa zamanda tamamlanabilmesi için gerekli bütün tedbirleri almayı milli bir vazife addediyoruz.

Ortadoğunun, Avrupa ve Uzakdoğu ile ticaretinde önemli bir bağlantı teşkil edecek milletlerarası kara ve demiryolu projelerinin geliştirilmesini ve bunlara Türkiye'nin öncülük etmesini faydalı buluyoruz. Devletin altyapı yatırım politikasında yeni, dinamik ve gerçekçi bir yol takip etmeyi öngörüyoruz. Mevcut uygulamada kaynaklar çok sayıda proje arasında dağıtıldığı için, yatırımların hiçbir şekilde zamanında hizmete girmesine imkan olmamakta; üretim yapmayan, hizmet vermeyen, inşaatı ve tesisatı yarım kalmış tesisler ortaya çıkmaktadır. İnşaat ve tesisat süresi uzadıkça yatırım maliyeti de artmakta, devletin kıt kaynakları israf edilmektedir. Bu bakımdan yatırımların gerek sayı ve gerekse yıllık toplam harcama miktarı ile kaynaklar arasında gerçekçi bir ilişki kurarak, yatırımların en kısa zamanda tamamlanıp, işletmeye alınmasını sağlayacak bir program uygulamaya kararlıyız.

Millet Meclisinin sayın üyeler, KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ‘nin ülke ekonomisi içinde önemli bir veri vardır. Teşebbüs gücünün her bakımdan yetersiz olduğu Cumhuriyetimizin başlangıç döneminde çeşitli sektörlerde sanayileşmenin devlet eliyle başlatılması ve kurulan tesislerin zaman içinde Millete devredilmesi hedef alınmış olmasına rağmen, Kamu İktisadi Teşebbüsleri gittikce büyümüş, idari ve ekonomik müdahalelerin artışına paralel olarak enflasyon ve kaynakların kullanımı yönünden tasvip edilmeyecek sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Hükümetimiz, ilke olarak vatandaşlarımızın kendi güçleriye veya makul teşvik tedbirleri ile gerçekleştirilebilecekleri yatırımlara devletin doğrudan kaynak tahsis etmesini doğru bulmamaktadır. Bu şekilde mütalaa edilebilecek mevcut Kamu İktisadi Teşebbüslerinin tedricen millete devredilmesini uygun buluyoruz.

Sayın üyeler, Kamu İktisadi Teşebbüsleri için takip edeceğimiz politika açıklıkla belirtilmiş olmasına rağmen, bu politikanın gerçekleştirilmesinin zaman alacağı muhakkaktır. Bu itibarla bir taraftan öngörülen hedeflere erişilmesine yönelik tedbirler alınırken, diğer taraftan Kamu İktisadi Teşebbüslerinin karlı ve verimli işletmeler haline getirilmesi maksadıyla gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

Bu düzenlemeler arasında düşündüğümüz başlıca tedbirler şunlardır :

Kamu İktisadi Teşebbüslerinde tecrübeli, bilgili ve ehliyetli idareci kadroların teşekkülü,

Bu kadroların başarılı olabilmeleri için yönetimde uzun süre kalmalarını sağlayacak bir sistemin geliştirilmesi,

Kamu İktisadi Teşebbüslerinin idari, mali ve işletmecilik açısından müstakil çalışabilmelerini ve politik müdahalelerden uzak tutulmalarını sağlayacak bir yapının teşekkülü,

Vatandaşlarımızın kendi güçleriyle veya makul teşvik tedbirleri ile gerçekleştirebilecekleri yatırım alanlarında Kamu İktisadi Teşebbüslerinin yeni yatırım yapmamaları,

Kamu İktisadi Teşebbüslerine bağlı bazı işletmelerden başlayarak, bu işletmelerin anonim şirket haline getirilip hisse senetlerinin halka satışının sağlanması.

Bu hususun realize edilebilmesinde sermaye piyasasının geliştirilmesi için alacağımız genel tedbirlerle birlikte, menkul değerlerin satışını teşvik edecek vergi düzenlemelerinin önemli rolü olacaktır.

Muhterem milletvekilleri, başta DOĞU ve GÜNEYDOĞU ANADOLU bölgeleri olmak üzere, yurdumuzun değişik bölgelerindeki iktisaden geri kalmış yörelerimizin geliştirilmesi, bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarının azaltılması, refahın yurt sathına dengeli yayılması başlıca hedeflerimiz arasındadır.

KALKINMADA ÖNCELİKLİ YÖRELERİMİZİN geliştirilmesi için alacağımız başlıca tedbirler şunlardır.

Bu yörelerde, tabii kaynakların, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesine ve ürünlerin değerlendirilmesine yönelik veya isdihdam artırıcı projeler için özel teşvik tedbirleri uygulanacaktır. Projenin özelliğine göre, ucuz ve uzun vadeli kredilerin verilmesi, yatırım maliyetinin belirli bir bölümünün devletçe hibe olarak karşılanması, yatırım ve işletme döneminde önemli vergi muafiyetleri uygulanması bu tedbirler arasındadır. Bu yörelerde yol, su, elektrik, okul, hastane, sağlık ocağı, haberleşme gibi altyapı yatırımlarının ve sosyal tesislerin süratle yapılması sağlanacaktır.

Sınır illeri çıkmaz sokak olmaktan kurtarılacaktır.

Komşu ülkelerle iktisadi ilişkileri geliştirmek için sınır ticaretine önem verilecek, giriş - çıkışı kolaylaştırıcı her türlü tedbir alınacaktır. Bu yörelerde çalışan yönetici ve memurların tatminkar ücret almaları sağlanacak, lojman yapımı hızlandırılacaktır.

Sayın milletvekilleri, MADENCİLİK, sanayi sektörü hasılamızda % 10, gayri safi milli hasılada % 2, ihracatımızda % 5 civarında paya sahiptir. Arama, işletme ve metalurji sanayi bakımından, ülkemiz madenciliğine tam anlamıyla kamu sektörü hakimdir. Maden üretiminin gayri safi milli hasıla ve ihracatımız içinde, çok düşük bir payı olması yanında, gerçek potansiyelin tespiti yönünden aramaların yeterli seviyede olduğunu, işletmelerin verimli çalıştığını ifade etmek de mümkün değildir. Bu genel tespitlerin ışığında, madencikte bu güne kadar takip edilen politikanın yetersiz olduğu, konuya yaklaşımda ve uygulamada değişiklikler yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Hedefimiz bazı madenlerde, yurt içi ihtiyacının emniyetli, yeterli ve ekonomik seviyede karşılanması ile birlikte, özellikle maden ihracatının süratle bugünkü seviyenin üstüne çıkmasını sağlamaktır.

Sayın üyeler,

Unutmamak gerekir ki, yeraltı tabii zenginlikleri ancak milletimizin istifadesine sunulduğu takdirde bir değer taşır. Aynı derecede önemli bir husus ise maden kaynaklarının zamanında değerlendirilmesinin konunun esasını teşkil etmesidir. Bunun başlıca iki sebebi vardır. Birincisi teknolojik gelişmeler sonucu daha önce kullanılan bazı maden ve malzemelerin yenileriyle ikame edilmesi, ikincisi ise dünyanın başka yerlerinde yeni rezervlerin bulunması halinde rakiplerin çoğalmasıdır.

İhracata dönük madencilik yatırımları büyük ölçüde sermaye, ileri teknoloji ve güçlü dış pazarlama gerektirmektedir. Bu üç unsurun, projenin özelliğine göre kamu sektörü, özel sektör ve dış yatırımcıların iştirakiyle ortaklıklar kurulmasını faydalı buluyoruz.

Yerli ve yabancı yatırımcıların uzun vadede güvenli bir yatırım ortamına kavuşabilmeleri için tedbirlerin alınması şarttır. 6309 sayılı Maden Kanununun tadil edilerek maden arama ve işletmesini kolaylaştıracak bir yapıya kavuşturulmasını, Devletçe işletilecek madenlerin gözden geçirilmesini zorunlu görüyoruz.

Maden üretimini ve ihracatını en yüksek seviyeye çıkarmaya, maden ve petrol arama ve işletmesinde yerli, yabancı her çeşit imkandan en iyi şekilde faydalanmaya kararlıyız.

Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde milli gelirin yarısı veya yarıdan fazlası HİZMET SEKTÖRÜ'nde teşekkül eder.

Sosyal gelişmenin sağlanması, tarımın ve sanayinin ilerlemesi hizmet sektörüyle doğrudan ilgilidir. İstihdamın en yoğun olduğu sektör de bu sektördür.

Hizmetler sektörü, iç ve dış ticaret, turizm, pazarlama, taşımacılık, müteahhitlik bankacılık ve sigortacılık, haberleşme gibi yurt içi ve yurt dışı faaliyetler ile esnaf ve sanatkarlarca yapılan işlerin önemli bir bölümünü içine alır. Hizmet sektörünün geliştirilmesi işsizliği en kısa zamanda çözecek yolların başında gelir.

Turizm'in geliştirilmesi için altyapı yatırımlarının hızlandırılmasını, bürokrasinin asgariye indirilerek süratli bir karar ve uygulama sisteminin getirilmesini, gerçekçi döviz kurlarının sürekli kılınmasını, iç ve dış yatırımların etkili ve istikrarlı bir şekilde teşvik edilmesini en önemli konular olarak görüyoruz.

Kara, deniz ve hava taşımacılığını, Türkiye'nin coğrafi avantajlarını da dikkate alarak, en iyi şekilde geliştirecek tedbirleri almaya kararlıyız.

Ülke ekonomisinin dışa açılmasında, dış ödemeler dengesinin tesisinde, ihracat ve dış pazarlama hizmetlerinin taşıdığı önem her şeyin ötesindedir.

Dış ülkelerde hizmet veren müteahhitlerimize, diğer ülkelerin de yaptığı gibi destek olunmasını, dünya piyasasında daha güçlü hale gelmeleri için gerekli tedbir ve teşviklerin alınmasını zorunlu görüyoruz.

Teleks ve telefon gibi haberleşme sistemlerinin daha da geliştirilerek iç ve dış ticaretin kolaylaştırılması gerekmektedir.

Bankacılık yanında, özellikle bugüne kadar ihmal edilen sigortacılığın geliştirilmesine önem vereceğiz.

Serbest bölgelerin, genel olarak ihracatın artırılmasında olduğu kadar, doğrudan hizmet ihracında önemli bir araç olduğuna, bu yüzden de süratle tesis edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Muhterem üyeler, iktisadi ve sosyal bünyemizde, hizmet, üretim ve istikrar unsuru olarak ESNAF ve SANATKAR'ın önemli bir yeri vardır. Esnaf ve Sanatkarlar emek ve sermayenin birleştiği, teşebbüs gücünün gelişmesi için tabii şartların mevcut olduğu meslekler topluluğudur. Bugünün esnaf ve sanatkârı, toplumun temel direği olduğu kadar, sanayinin önemli bir yardımcı unsuru ve hizmetler sektörünün asli unsurlarından biridir, yarının sanayici ve ihracatçı adayıdır. Devlet, çalışmak ve ilerlemek isteyenin önündeki engelleri kaldırmalı, gelişmesi için gerekli teşvikleri sağlamalıdır. Esnaf ve sanatkar için en önemli husus işyeri sahibi olması ve makine - teçhizat alımında gerekli desteğin teminidir. Bu maksatla küçük sanayi sitelerinin daha hızlı bir şekilde tamamlanmasına, halen sadece Halk Bankası eliyle verilen kredilerin bütün banka sistemine yaygınlaştırılarak her ticari bankanın esnaf ve sanatkara daha uygun kredi verebilmesine ağırlık tanıyacağız.

Esnaf ve sanatkarlarımızın ürettiği malların sadece yurt içinde değil, yurt dışında da pazarlanabilmesi için gerekli teşvikler uygulanacak; teknik yardım, bilgi ve eğitim yönünden daha iyi hizmet veren danışma ve yardımcı birimler geliştirilecek, bu maksatla esnaf ve sanatkar kuruluşlarına gerekli yardım yapılacaktır.

Değerli milletvekilleri, iktisadi politikamızda ihracatın çok önemli bir yeri olacaktır.

İhracatımızın geliştirilmesi için öngördüğümüz başlıca tedbirler şunlardır :

- İhracatta iç ve özellikle dış finansman kaynaklarını arttırıcı, ihracatı kolaylaştırıcı tedbirlere ağırlık verilecektir.

- Teşkilatlanma ve bilgi akımı sağlanarak;

- Dış pazarlar hakkındaki bilgilerin sağlam ve süratli bir şekilde temini ve ihracatçıya aktarılması için gerekli sistemin kurulmasına çalışılacaktır.

- Dış ticarette ihtisaslaşma teşvik edilecek, ihracatçıların kendi aralarında, yurt içinde ve yurt dışında meydana getirecekleri kuruluşlar desteklenecektir.

- Devletin bütün iç ve dış kuruluşlarının ihracatçılarımıza dış ilişkilerde her bakımdan aktif destek vermesi sağlanacaktır.

- Kalite kontrolu, ambalajlama, nakliye, dış pazarlara dağıtım ve satış sonrası işlem ve faaliyetlerin gelişmesini teşvik edecek tedbirlere öncelik tanınacaktır.

- İhracatla ilgili ithalat ve hammadde temininde yurt dışına mal çıkışına, ihracat sonrası işlemlerin tamamlanmasına kadar bütün formaliteler basitleştirilecektir.

Sayın üyeler; tüketicinin korunmasını en güvenilir şekilde sağlayacak unsurların başında ticaret sektörünün sağlıklı çalışması gelir. Bunun için de sağlam rekabet şartlarının teşekkülü, mal ve hizmet pazarlamasındaki bütün faaliyetlerin birbirini tamamlayıcı, sürekli ve güvenli olması gerekir. Böylece tüketiciye her mevsimde kaliteli, yeterli ve istikrarlı fiyatla mal ve hizmet arz etmek mümkün olabilir.

Ticaretin gelişmesine, bunun için de özellikle düzenli bir pazarlama zincirinin kurulması için şu tedbirlere önem verilecektir :

- Tasnif, işletme ve ambalajlama tesislerinin geliştirilmesi teşvik edilecektir.

- Her çeşit mal ve ürünün en iyi şekilde değerlendirilebilmesi, bunların iç ve dış pazarlara zamanında ve yeterli miktarlarda verilebilmesi, depolama ve muhafaza tesislerinin geliştirilmesiyle mümkündür. Depolama ve muhafaza işlemleri genellikle kamu kuruluşları tarafından yapılan ürünler için, tesis ve işletme sahalarında özel teşebbüs de teşvik edilecektir.

- Yurt içi ve yurt dışı nakliye hizmetlerinin geliştirilmesi; yıırt dışı nakliyede formalitelerin basitleştirilmesi, dışarıda karşılaşılan problemlerin daha süratli bir şekilde çözülmesi sağlanacaktır.

Muhterem milletvekilleri; kalkınmada asıl hedef sosyal gelişmenin sağlanmasıdır.

Hedef olarak sosyal adaletin fırsat eşitliğinin sağlanması, bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, refahın yaygınlaştırılması, sosyal politikamızın temel unsurlarını meydana getirir.

Sosyal gelişmenin devamlılığı ve gerekli kaynakların artan bir şekilde temini, iktisadi gelişme ile yakından ilgilidir. Bu itibarla sosyal ve iktisadi gelişme arasındaki ahengin ve dengenin korunması önemlidir.

Sayın milletvekilleri; çiftçi, küçük esnaf ve sanatkar, işçi, memur, emekli, dul ve yetimler ile kimsesizlerin sosyal güvenliğe sahip olmaları; korunmaya muhtaç çocuklar ve yaşlılar ile çalışamayacak derecede malul ve sakatların yeterli seviyede sosyal yardıma kavuşturulmaları; eğitim ve öğretimde fırsat ve imkan eşitliğinin sağlanması, bütün vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sosyal güvenlik anlayışımızın esaslarını meydana getirir.

Sosyal güvenlik ve sosyal yardım politikamız, çalışmamayı teşvik edici değil, muhtaçların korunmalarına, gelişmelerine, yararlı hale gelmelerine yönelik olacaktır. Çeşitli sosyal güvenlik kuruluşları arasındaki farklılıklar, nimet ve külter dengesi dikkate alınarak giderilecek, alınan primler ile yapılan yardımlar arasında uyum sağlanacaktır.

Yurt dışında çalışan işçilerimizin sosyal güvenlikleri ile ilgili ikili anlaşmaların yapılmasına ve yapılanların ıslahına gayret gösterilecektir.

Gönüllü sosyal dayanışmayı, bilhassa geleneksel sosyal dayanışma esaslarını ve kuruluşlarını, toplumumuzun temelini teşkil eden aile sistemi içindeki sevgi, şefkat ve saygıdan kaynaklanan tabii sosyal dayanışmayı idame ve teşvik edecek tedbirlerin alınmasını faydalı görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri; aile milletimizin temelidir.

Aile yapımızın tabii ve tarihi vasıfları olan, örf ve ananelerimiz ile perçinlenmiş bulunan sevgi ,saygı, feragat ve fedakarlığın geliştirilmesinin, toplum hayatının ahenkli ve sağlam bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin yetiştirilmesinde, ahlakın, milli ve manevi değerlerin korunmasında, çok önemli bir rolü olduğuna inanıyoruz.

Fert ve millet seviyesinde sosyal güvenliğin ilk ve en önemli teminatı ailedir.

Muhterem üyeler; geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin modern ve ileri Türkiye idealine, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, milli ve ahlaki değerlerimizi benimsemiş, bilgili, ilmi düşünceye sahip, herkese karşı sevgi, saygı ve müsamaha besleyen medeni birer insan olarak yetişmelerini milli öğretimin esası sayarız.

Eğitim ve öğretim ferdin ve toplumun maddi ve manevi kalkınmasında, milli ve ahlaki değerlerin korunmasında ve gelişmesinde, kültür, sanat ve medeniyetin gelişmesinde ve geleceğe aktarılmasında, ilmin ve ilmi düşüncenin kazanılmasında temel rolü oynar. Genel olarak fertlerin ve milletlerin sosyal ve iktisadi seviyeleri eğitim ile doğrudan ilgilidir.

Eğitim ve öğretimin temel taşı öğretmenlerdir. Bunun için öğretmenlerimizin meselelerine büyük önem veriyoruz.

Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğinin sağlanması esastır.

Eğitim ve öğretim devletin başlıca görevleri arasındadır. Ancak, devletin koyacağı kaideler içerisinde fertlerin ve özel kuruluşların da eğitim ve öğretim hizmetleri yapabilmeleri sağlanacaktır.

Herkesin yapmakla zorunlu olduğu temel eğitim dışında, sayı, çeşit ve vasıf itibariyle eğitim ve öğretim hizmetleriyle memleketin iktisadi ve sosyal hedefleri arasında irtibat kurulması elzemdir. Bugün yükseköğretimde, bir taraftan ortaöğretim mezunlarının açıkta kalmasına sebep olan kapasite yetersizliği, diğer taraftan eğitim ve öğretim ile istihdam ihtiyacı arasındaki uyumsuzluklardan kaynaklanan ve yükseköğretim yapmış gençlerimizin işsiz kalması sonucunu doğuran bir yapı ile karşı karşıyayız. Bu durum şimdiye kadar takip edilen ortaöğretim politikasının gerçekçi olmadığını; ülkemiz ihtiyacına cevap vermediğini ortaya koymaktadır.

Bu itibarla ortaöğretimde genel eğitim ağırlığının, tedricen ve nispi olarak azaltılarak, yetenekli ve arzulu gençlerimiz için yükseköğretime açık mesleki ve teknik öğretime büyük ağırlık verilecektir.

Sayın milletvekilleri; yükseköğretim kuruluşlarımızda müspet ilimler, sosyal ve manevi ilimler ile birlikte teorik ve uygulamalı araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem verilmesini; bu kuruluşlarımızın sınai, iktisadi, sosyal ve diğer konularda pratik araştırma ve geliştirmeye yönelmelerini teşvik için gerekli tedbirlerin alınmasını faydalı görürüz.

Sanayi, tarım ve hizmet sektörlerinde, kısa sürede verimi artıracak teorik ve uygulamalı kurslar ile yaygın eğitim faaliyetlerine önem verilecektir.

Yabancı dil, mesleki gelişme ve başarının olduğu kadar, dış ticaret, milletlerarası ilişkiler, ilim, sanat ve kültür alışverişinin de teme1 aracı haline gelmiştir. Bu yüzden orta ve yükseköğretim yapan gençlerimizin asgari bir yabancı dili iyi derecede öğrenebilmeleri için gerekli bütün tedbirlerin alınmasını elzem görüyoruz.

Halk eğitimine devamlılık kazandırmak için, okul dışı eğitim ve kültür faaliyetlerinin geliştirilmesine, radyo ve televizyondan müessir bir şekilde faydalanılması gerektiğine inanıyoruz.

Aziz milletvekilleri; KÜLTÜR ve SANAT milletlerin gelişmesinde başta gelen bir değerler manzumesidir.

Kültür ve sanat milli değerlerin korunmasında ve gelişmesinde olduğu kadar, milletlerarası ilişkilerde de yakınlaşma ve dayanışmanın temel unsurudur.

Milli bütünlüğümüzün her yönü ile araştırılmasına, işlenmesine, geliştirilmesine, benimsenip yayılmasına ve tanıtılmasına çalışılacaktır. Yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve çocuklarının milli kültürümüzden kopmamaları için gerekli tedbirler alınacaktır.

İlim adamlarımızın, din alimlerimizim ve ·sanatçılarımızın maddi ve manevi değerlerimizin korunmasında ve gelişmesinde önemli hizmetler ifa ettiklerine inanıyoruz. Fikir ve sanat eserleri sahiplerinin haklarının korunmasına özel olarak itina gösterilecektir.

Milletimizin sosyal ve kültürel hayatında önemli rolü olan edebiyat, musiki, resim, folklor, sinema ve tiyatronun geliştirilmesi, kültür, sanat ve eğitim politikamızın anahedefidir.

Sanatçının korunması ve sanatçı yetiştirilmesi için devletin gerekli desteği sağlamasını gerekli buluruz.

Eski eserlerin korunmasını, yaşatılmasını, tarihi ve kültürel mirasımıza saygının tabii bir ifadesi olarak görürüz.

Kütüphanelerin zenginleştirilmesi, modern imkan ve araçlarla teçhiz edilmesi, yurt sathına yayılması, okuma zevk ve alışkanlığının teşvik edilmesi zorunludur.

Telif ve tercüme ansiklopedi, ilim ve kültür yayınlarının yaygınlaştırılması için, gerekli tedbir ve teşvikleri getireceğiz.

Milli kültürümüzün tanıtılmasında ve yayılmasında radyo, televizyon ve basının büyük rolü ve önemi vardır. Bu meyanda, Anadolu Basınının teşvik tedbirleri ile güçlendirilmesini, basın - yayın hizmetlerinin dengeli dağıtımını temin edecek bir politika olarak kabul ediyoruz.

Türkçemizin yapısını ve güzelliğini zedeleyecek hareketlere izin verilmemesi, anadilimizin tabii seyri içinde gelişmesi gerektiği görüşündeyiz.

Telif ücretlerinden de belirli bir sınıra kadar vergi alınmaması ve bu sınırın üzerindeki vergi nispetinin ise düşük tutulması için gerekli tedbirler alınacaktır.

Sayın üyeler, çocuklarımız ve gençlerimiz cemiyetimizin geleceğinin teminatı ve en değerli varlıklarıdır. Süratle kalkınan ve refah seviyesi yükselen Türkiye’mizi milli manevi ve kültürel değerleri mükemmel olarak yetiştirilen ve eğitilen gençlerimize devretmek en önemli hedeflerimizden birisidir.

Çocuklarımızın, daha doğum öncesi safhadan başlamak üzere, gelişmelerinin her safhasında ihtiyaç duyulan her çeşit ana ve çocuk sağlığı hizmetlerine büyük bir önem verilecektir. Beden ve ruh sağlığı daha güçlü nesiller yetiştirmeleri için, dar gelirli ailelere sosyal yardım yapmak gayesini de taşımaktayız.

Çocuklarımıza ve gençlerimize götürülecek hizmetlerin ve tesislerin yaygınlaştırılması için gerekli tedbirler alınacak, bu konuda kalkınmada öncelikli yörelerle, ihtiyacın fazla olduğu şehirlere öncelik verilecektir.

Sayın üyeler; gençlerimizin ruh, fikir ve beden yönünden mükemmel şekilde gelişmesini sağlamak hedefimizdir. Bu maksatla okul içi eğitim ve öğretime ilaveten, okul dışında fikir, sanat, spor ve folklor faaliyetlerinin yapılmasını sağlayacak tedbirler büyük önemi haizdir. Bütün okullarda başlıca spor faaliyetlerinin yapılmasına imkan verecek modern tesislerin kurulması öncelik taşımaktadır.

Orta ve yükseköğrenim yapmış gençlerimizin meslek hayatına intibakının kolaylaştırılması ve başarılarının artırılması için önceden çalışma ve tatbikat imkanlarına kavuşturulmaları önemlidir.

Burs ve yurt şartlarının iyileştirilmesi, gençliğin tatil zamanlarını en faydalı şekilde değerlendirmesini sağlayıcı imkan ve faaliyetlerin desteklenmesi gereğine inanıyoruz.

Toplumun muhtelif sosyal gruplarına mensup okul dışındaki gençliğin meseleleri üzerinde önemle durulacaktır. Muhterem üyeler; disiplinli, zorluklara dayanıklı, kötü alışkanlıklardan arınmış, sağlıklı bir toplumun teşekkülünde Spor faaliyetleri önemli bir unsurdur.

Sporun geliştirilmesi için alınacak bazı temel tedbirler şunlardır :

- Spor tesisleri süratle tamamlanacak ve yaygınlaştırılacaktır.

- Kitle sporuna önem verilecek ve bunun için gerekli şartlar hazırlanacaktır.

- Uzun süreden beri arzu ettiğimiz ve milletçe alıştığımız başarılarını göremediğimiz Türk güreşi için özel tedbirler alınarak, bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır.

- Üniversitelerin beden eğitimi ve spor bölümlerinden mezun olanların, beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapmaları sağlanacak ve her alanda antrenör yetiştirilmesine önem verilecektir.

- Şehir imar planlarının hazırlanışında spor alanlarına, yeşil alanlara ağırlık verilecek, mevcut planlarda bu maksatla tahsis edilmiş yerlerden süratle faydalanılması için gerekli çalışmalar yapılacak ve uygulanacaktır.

- Spor malzemeleri imalatı teşvik edilecek, yurt içinde imal edilemeyen veya imali ekonomik olmayan spor malzemelerinin ithali kolaylaştırılacak ve muafiyet imkanları sağlanacaktır.

Sayın milletvekilleri; ÇALIŞMA HAYATI'nın adil, istikrarlı bir sistem içinde yürütülmesi, toplumun sosyal ve iktisadi gelişmesinin ölçüsü ve teminatıdır. Milli ekonomimiz bakımından verimliliği ve çalışmayı teşvik edici esasların uygulanması gerekmektedir.

İşçi ve işverenin aynı gaye için çalışması, karşılıklı hak ve görevlerin adil esaslara bağlanması, mücadele ve kavga yerine meseleleri görüşerek anlaşma yolunan tercih edilmesi hedef olmalıdır. Bu hedef istikametinde gayret gösterildiği takdirde vatanperver ve sağduyulu işçi ve işverenlerimizin iş barışının tesisi ve idamesinde ve dolayısıyla sosyal ve iktisadi gelişmemizde en doğru yolu seçmiş olacaklarına inanıyoruz.

Sendika kurma, toplusözleşme, grev ve lokavt haklarını hür demokratik nizamda çalışma hayatını düzenleyen temel unsurlar olarak görüyoruz.

Ücretin işe ve verimliliğe göre tespitini, eşit işe eşit ücret verilmesini sosyal adalet anlayışımızın icabı sayarız.

İşçilerimizin çalışma şartlarının iyileştirilmesini, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tedbirlerin alınmasını ve bu hususun müessir bir şekilde devlet denetimine tabi tutulmasını gerekli görmekteyiz.

İşçilerimizin mesleki ve teknik yönden gelişmeleri ve vasıflı işçi yetiştirilmesi bakımından işbaşında eğitim, kurs ve seminerler düzenlenmesi önem taşımaktadır.

Yurt dışındaki işçilerimizin ekonomik ve sosyal problemlerinin çözümü ve her çeşit hak ve menfaatlerinin korunması; yurt dışında büyüyen çocuklarımızın ahlak, örf ve adetlerimize, vatanımıza, milletimize ve Türk kültürüne bağlılıklarının korunması ve geliştirilmesi için çalışmayı önemli bir görev telakki ediyoruz.

Muhterem milletvekilleri, ülkemizde işsizlik meselesi uzun yılların birikimidir. Bu sebeple kısa zamanda çözülebilmesini gerçekçi bulmuyoruz. Ancak, doğru, istikrarlı ve kararlı politikalar uygulanması halinde, önce işsizliğin artması önlenebilir, zamanla ve tedrici olarak da birikmiş işsizlik azaltılabilir. İşsizliğin azalma hızı kalkınma hızıyla orantılıdır.

Kalkınma hızının bugünkü seviyesinden daha yüksek bir seviyeye çıkarılması, esas itibariyle ithalat hacminin belirli bir nispette artışına bağlıdır. Başka bir ifadeyle kalkınma hızı ile döviz dengesi arasında çok yakın bir ilişki vardır. Döviz dengesini dikkate almadan yatırımların artırılması kısa zamanda döviz darboğazına sebep olur. Bu bakımdan ihracatın teşviki, döviz dengesinin temini, kalkınma hızının yükseltilmesi için elzemdir. Bu husus kalkınma hızının tedricen yükseltilebilmesinin mümkün olduğunu göstermektedir. Kalkınmanın daha fazla hızlandırılabilmesi akılcı bir dış borçlanma ve yabancı sermaye akışı ile sağlanabilir.

Sayın milletvekilleri,

İşte bu anlayış içerisinde, işsizliğin azaltılabilmesi için aşağıdaki politika ve uygulamaları esas alıyoruz :

- İç tasarrufların artırılması yoluyla yatırımlar artırılacaktır. Vergileme yoluyla iç tasarrufun artırılması sağlanacaktır.

- Gönüllü tasarrufların teşviki için her türlü araç ve metoddan faydalanmaya kararlıyız. Bu maksatla :

- Sermaye piyasası ve mali piyasalarda hisse senedi, kar ortaklığı senedi, mevduat sertifikası, tahvil ve bunların değişik vadeli çeşitlerinin yaygınlaştırılması temin edilecektir.

- Bankaların mevduat toplama ve kredi vermede rekabet içinde çalışmaları sağlanarak, böylece halkın tasarrufu daha iyi değerlendirilecektir.

- İktisaden geri ödeme gücüne sahip altyapı projeleri işletmeye alındıktan sonra halka açılacaktır. Örnek olarak, Boğaz Köprüsü, Keban Barajı ve Hidroelektrik Santralı gibi tesisler değerlendirilerek, güvenilir, devamlı ve enflasyona karşı korunan şartları haiz gelir senetleri kısmen halka satılacaktır.

Buradan elde edilecek paralar ile İkinci Köprü, Karakaya, Atatürk Barajı gibi projeler süratle tamamlanabilecek ve bunlar da aynı şekilde halka açılabilecektir.

Bu suretle, iç tasarrufların artırılarak yatırımlara dönüşmesi işsizliğin çözümünde önemli rol oynayacaktır.

- Dış tasarruflar ve yatırımlar da işsizliğin azaltılması için önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Yurt dışında her hakımdan gayet zor şartlar altında çalışan yüzbinlerce vatandaşımız bulunmaktadır. Gurbet ellerdeki vatandaşlarımıza kendi ülkelerinde iş imkanı sağlanması ve ayrıca genel olarak işsizliğin azaltılması için yabancı sermaye ve krediden önemli ölçüde faydalanılmasına taraftarız.

Önümüzdeki beş yıl içinde ülkemize gerek Batı dünyasından, gerekse Ortadoğunun zengin ülkelerinden ciddi bir sermaye akımı cezbetmek mümkündür.

Önemli bir diğer tedbir de; ihracatın teşviki yoluyla işsizliğin azaltılmasıdır. İhracat yoluyla yeni pazarlar açılacak, mukayeseli avantajımız olan emek – yoğun malların ihracatı istihdam imkanlarını artıracaktır. Ayrıca, ihracatın yeni yatırımlar için ·döviz ihtiyacını da karşıladığı dikkate alınırsa, kalkınmanın hızlandırılmasında ve işsizliğin azaltılmasında ihracatın teşvikine verdiğimiz önem daha iyi anlaşılacaktır.

- İşsizliğin yoğun olduğu bölgelerde altyapı projelerine ağırlık verilerek, yeni isdihdam imkanları geliştirilmiş olacaktır.

- Konut inşaatı, el sanatları, halıcılık, dokumacılık ve benzeri ev endüstrileri gibi işgücü ihtiyacının fazla olduğu emek - yoğun alanların teşvik edilmesi istihdam imkanlarını artıracaktır.

Sayın milletvekilleri, vatandaşlarımızın bedeni ve ruhi sağlığının korunması için gerekli tedbirleri almak veya alınmasını temin etmek devletin asli görevleri arasındadır.

Sağlık hizmetlerinden bütün vatandaşlarımızın en iyi şekilde faydalanmasını sağlamak temel hedeflerimiz arasındadır.

Bu maksatla :

- Sağlık hizmetlerinin vasıflı, güvenilir, kolay erişilebilir, formaliteden uzak ve ülke sathında dengeli bir şekilde yaygınlaştırılması sağlanacaktır.

- Doktor ve sağlık personelinin yurdun her köşesinde bulunabilmesinin, hizmeti isteksiz hale getiren zorlama yerine, teşvik edici politikaların daha faydalı olacağına inanıyoruz.

- Sosyal güvenlikle ilgili sağlık, hayat, yaşlılık gibi sigorta sistemlerinin geliştirilmesi için sigorta primlerine vergi muafiyeti getirilecektir.

- Bütün vatandaşlarımızın sağlık sigortasına kavuşturulmasını, herkesin istediği hastaneden faydalanmasını sağlayacak bir sistemin geliştirilmesini hedef alıyoruz.

- Sağlık hizmetleri bir bütün olarak ele alınarak, toplum sağlığını tehdit eden hastalıklarla daha tesirli mücadele için koruyucu hekimliğe önem verilecek, gıda maddelerinde kalite kontrolü daha müessir bir şekilde yapılacak, çevre şartlarının iyileştirilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.

- Hastane ve sağlık ocağı sayısı artırılacak, sağlık tesislerimiz modern alet, makine ve araçlarla teçhiz edilecektir.

- Devlet, Sosyal Sigortalar Kurumu, üniversite hastaneleri arasında işbirliği imkanlarının artırılarak, birbirlerini takviye eden bir anlayışla çalışmalarını; Devlet ve Sigorta Hastanelerinin yükünü hafifletmek ve daha iyi hizmet verebilmelerini temin etmek için bu kuruluşlar dışında çalışan doktor ve sağlık personelinden belirli esaslar dahilinde faydalanacaktır.

- İlaç sektörünün geliştirilmesi ve rekabetin sağlanması, bütün hayati ilaçların her zaman kolaylıkla bulunabilmesi için gerekli tedbirleri alacak, kalite kontrolüne ve ilaç kullanımındaki israfın önlenmesine önem vereceğiz.

- Devletin yapacağı hizmet ve faaliyetlere ilaveten, özel sağlık müesseselerinin kurulmasını teşvik edeceğiz.

- Heyet raporları ve benzeri gibi, resmi sağlık kuruluşlarındaki doktorlarımızın kısıtlı zamanlarını heba eden, şekli ve genellikle faydasız formaliteler azaltılacak veya kaldırılacaktır.

Sayın üyeler,

Şehirler toplumun aynasıdır. Bir ülkenin gelişmişlik seviyesi şehirlerin düzenli ve planlı oluşu ile ölçülür. Ülkemizi medeniyetin zirvesinde görmek isteyen hükümetimiz, şehirlerimizin ve şehirlilerimizin meselelerine büyük önem vermenin zaruretine inanmaktadır.

İktisadi ve sosyal yapımızdaki gelişmeler, nüfus artışı ve şehirleşme sebebiyle, köyden şehire akımın devam edeceği muhakkaktır. Ancak, Şehirleşme politikamız, büyük şehirlerimizi daha da büyütmek değil, yurt sathına dengeli bir şekilde yayılmış, kendi kendine yeterli, orta büyüklükteki şehirlerimizi geliştirmek hedefini esas alacaktır.

İmar planlarının kısa sürede tamamlanması ve bunların müessir ve disiplinli bir şekilde uygulanmasını sağlayan bir sistemin kurulması zaruridir. Altyapı, belediye, asayiş ve güvenlik hizmetleri ile birlikte sosyal hizmetler, şehirleşme hızına paralel olarak süratle büyüyen ve bu yüzden de süratle çözüm gerektiren hizmet alanlarıdır.

Belediyeler şehirleşme hizmetlerinin ifasında ana kuruluşlardır. Belediyelerin müessir, süratli ve verimli şekilde hizmet verebilmeleri için, mükellefiyetlerine uygun imkan ve kaynaklara kavuşturulmalarını ve bunları en iyi şekilde kullanmalarını sağlayacak tedbirleri alacağız.

Yüce Meclisin değerli milletvekilleri, Konut en önemli meselelerimizin başında gelmektedir. Bu meseleye, belirli bir süre içinde tatminkar bir çözüm getirilemediği takdirde büyük patlamaların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Hükümetimiz konut yapımı için, her türlü imkan ve kaynağın seferber edilmesini zorunlu bulmaktadır. Konut için alacağımız başlıca tedbirler şunlardır :

- Konut inşaatında daha kullanışlı ve daha ekonomik birimlerin teşvikine önem verilecektir.

- Finansman, konut yapımında temel problemdir. Konut kredilerinin bütün ticari bankalara yaygınlaştırılması sağlanacak; yapı tasarruf hesapları teşvik edilerek konut kredileri ödeme süresi ve miktarları yönünden makul esaslara bağlanacak; bütçe dışı kaynaklara dayalı bir “Konut Fonu” kurulacaktır.

- Başta vatandaşlarımızın konut sahibi olmasını teşvik etmek, konutun kiraya verilmesini de kolaylaştırmak üzere, konut alım - satımı ve kira gelirleri ile ilgili vergiler sayıca ve nispet olarak azaltılacak, vergi muafiyeti getirilecektir.

- Gerek imar planlarının tamamlanması, gerekse inşaat izninden iskana kadar lüzumlu ruhsatların çok uzun zaman aldığı mevcut düzende gecekondu veya kaçak inşaatın önlenmesi bir tarafa, normal konut yapımı da büyük güçlüklerle karşı karşıyadır. Konut yapımıyla ilgili formaliteler basitleştirilecek, imar planları süratle tamamlanacak, mahalli birimlerin yetkileri arttırılacaktır.

- Toplu konut yapımını hızlandırmak, aynı zamanda vatandaşın kendi evini kolaylıkla yapabilmesine imkan vermek için, Devletin konut arsası tahsisi veya bunun için gerekli desteği sağlamasını öngörüyoruz.

- Konutla birlikte devreye giren bir altyapı inşaat programının uygulanmasını, bunun için gerekli tedbirlerin ve teşviklerin geliştirilmesini zorunlu buluyoruz.

- Bu amaçlara uygun olarak Toplu Konut Kanunu tadil edilecek, formalitelerden arındırılacaktır.

- Memur ve işçi için kira büyük bir yük haline gelmiştir. Yurt sathında memur ve işçilerin konut sahibi olmaları teşvik edilecektir.

- Kalkınmadaki öncelikli yörelerden başlamak üzere, gerekli personel için lojman yapımına hız verilecektir.

- İmar affının süratli bir şekilde işlemesi temin edilecek ve aftan istifade eden gecekondu bölgelerine altyapı hizmetlerinin öncelikle götürülmesine önem verilecektir.

Sayın üyeler, daha ziyade hava ve su kirliliği olarak kendini gösteren Çevre Sorunlar, belirli bölge ve şehirlerimizde toplum sağlığını ciddi ölçüde tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Çevre sorunlarımızın ana sebebi hızlı ve düzensiz şehirleşme ve sanayi tesislerinin belirli bölgelerde aşırı yoğunlaşması sonucunda tabii dengenin bozulmasıdır. Bu konuda düşündüğümüz tedbirler şunlardır :

Başta Ankara olmak üzere, hava kirliliğinin sağlık yönünden ciddi tehlike teşkil ettiği şehirlerimizde acil ve süratli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu maksatla :

- Kısa vadede hava kirliliğini azaltacak en önemli unsur iyi kalitede ve yeterli miktarda yakıt temini olduğundan hareketle, yurt içi üretiminin arttırılması yanında, gerektiğinde ithalata da başvurulacaktır.

- Orta ve uzun vadede daha köklü ve kalıcı çözümlerin getirilmesi için şimdiden proje hazırlıklarına başlanacaktır. Ayrıca, merkezi ısınma imkanlarının geliştirilmesi ve bu şehirlerde nüfusun yoğunlaştırılmasını azaltıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir.

- Marmara Denizi, Haliç, İzmit ve İzmir Körfezleri gibi su kirlenmesinin aşırı olduğu yerlerde süratli tedbirler alınmadığı takdirde çözüm daha da güçleşecektir.

Bu maksatla:

- Mevcut sanayi tesislerinin tasfiye işlemlerine titizlikle uymaları sağlanacak, tesis dışına zararlı artık maddeleri atmalarına engel olunacaktır.

- Tabii güzelliklerin korunmasına ve gelişmesine büyük önem verilecektir. T'eknik ve ekonomik şartlar sonucu, bazı tesislerin deniz, göl veya nehir kıyısında kurulması zaruri olduğu hallerde kirlenmeyi önleyici tedbirlere uyulması sağlanacaktır.

- İçme ve kullanma suyunda insan sağlığının gerektirdiği şartların temini, kanalizasyon tesislerinin yeterli hale getirilmesi zorunludur.

Sayın üyeler, Kamu İdaresi’nin verimliliğini artırmak maksadıyla bugüne kadar yapılan çalışmalarda, meselelerin gerçek sebeplerine göre değerlendirme ve düzenleme yapılamadığı için başarılı olunamamıştır.

Yetkilere paralel olarak sorumluluğun da kamu hizmetinin gereklerine uygun olması şarttır.

Değişik birimler tarafından aynı maksada dönük olarak yürütülen hizmetlerin bir arada toplanması, yetki ve sorumlulukların dağınıklıktan kurtarılarak teşkilatlanmada sadeleşmeye gidilmesi, bakanlık ve her seviyede teşkilat sayısının birleştirilerek asgariye indirilmesi zorunludur. Buna mukabil, kararların ve hizmetlerin aksamasına ve tıkanmasına sebep olan aşırı merkeziyetçi birimlerde ise, yetki ve sorumluluk hiyerarşisinin yeniden tarifi ve tespiti de gerekmektedir. Vatandaşın işlerini doğrudan doğruya yerinde çözülebilmesini teminen mahalli teşkilatların yetki ve sorumlulukları da artırılmalıdır.

Anahatlarıyla belirtilen bu tespitler ve hedefler, mevzuatın ve teşkilatlanmanın bir bütün olarak dikkate alındığı, rasyonel bir idari reformun yapılmasını gerektirmekteydi.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana bakanlıklar ve bunlara bağlı birimler, sayı, yetki ve sorumluluk yönünden önemli değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerden bazıları gelişen şartların tabii bir neticesidir.

İlk kuruluşunda başbakan dahil 12 bakandan teşekkül eden T.C. Hükümeti, 1930'da 10, 1942’de 14, 1950’de 17, 1960’da 21, 1974'de 27, 1978’de 35 üyeden teşekkül etmekteydi. Bizden önceki hükümet ise 26 üyeden meydana gelmekteydi. Bakanlıklara bağlı birim sayısındaki artış ise daha büyük ölçüde olmuştur.

Bunun tabii sonucu olarak yatay ve dikey koordinasyon zayıflamış, imkansızlaşmış, hatta kamu hizmetlerinin önemli bir bölümünü içine almak üzere tamamiyle ortadan kalkmıştır. Buna ilaveten bakanlıklar ve kuruluşlar arası mütalaalar ve koordinasyon ihtiyacı arttıkça işler uzuyor, meseleler askıda kalıyor veya asıl sorumlu bakanlık veya kuruluşun görevini yerine getirmesi de mümkün olamıyordu. Böyle bir sistem içerisinde süratli karar almak veya alınan kararı uygulamak zordu. Devlet - vatandaş ilişkilerinin etkinliğinde de bu yapının gözle görülür bir yavaşlığa veya işlerin yürümemesine sebep olduğu aşikardır. Diğer bir husus ise, devlet idaresinde, birimlerin aşırı çoğalması, personel rejiminin de tesiriyle, fonksiyonlar yerine unvanların hakim olmasıdır.

Hükümet Programında evvelce ifade ettiğim gibi, daha önceki hükümette başbakan hariç 25 olan bakanlık sayısı Hükümetimizce 21’e indirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, devlet idaresi bütün unsurlarıyla yetki ve sorumluluğun paylaşıldığı bir karar ve uygulama sistemi içerisinde başarılı olabilir.

Hemen hemen bütün konularda kararların daima en üst noktada teşekkül ettiği bir sevk ve idare sisteminin etkili ve verimli olması düşünülemez.

Yetki ve sorumluluğun çok önemli olduğu kamu görevlerinde tecrübeli, bilgili ve yetenekli kimselerin istihdamı ve muhafazası için maddi imkanların tatminkar bir seviyeye çıkarılması gerekmektedir.

Muhterem üyeler, devlet hizmetlerinin aşırı formaliteler ve teferruat keşmekeşinden kurtarılması zorunludur. Bu amaçla Bürokratik işlemlerin en fazla ve gereksiz olduğu alanlardan başlamak üzere, konular tasnif edilecek, işlemleri asgariye indirecek bütün tedbirler alınacak; kanun, tüzük, kararname, yönetmelik ve tebliğlerde gerekli değişiklikler yapılacaktır. Böylece devlet hizmetlerinin müessiriyeti artacağı gibi, vatandaşlarımız rahatlayacak, ekonomik gelişmeye katkı sağlanacaktır.

Kamu hizmetlerinin her kademesinde israf önlenecek ve tasarrufa riayet edilecektir.

Resmi makamlara müracaatta istenen bütün bilgi ve belgelerin gözden geçirilerek azaltılması ve bazılarının kaldırılması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Memurlarımızın tayin, terfi ve emeklilik işlemleri ile sağlık, gümrük, tapu, noter, ehliyet alma, vergi yatırma ve benzeri hizmetlerdeki işlerin basitleştirilmesi için bütün tedbirler alınacaktır.

Devlet idaresinde tedbirden vazgeçilemez. Ancak, vatandaşlarımıza daha baştan şüpheyle, güvensizlikle muamele edilmesinin bugüne kadar formaliteler yığınağından, tedirginlikten, zaman ve kaynak ısrafından başka kazanç sağlamadığını teslim etmeliyiz. Herkes aksi görülünceye kadar beyanında haklıdır, doğrudur. Vatandaşın devletine daha fazla güven duyması için önce devletin vatandaşa itimat etmesi gerektiğine inanıyoruz. Devlet kapısı vatandaş için korkulu, ürkeklikle başvurulacak bir duvar değil, rahatlıkla, güvenle girilen bir yer olmalıdır.

Sayın üyeler, diğer önemli bir husus devlet hizmetinin, gayret ve feragatla yapılan işlerin bir yana bırakılarak, sadece memurun ve yöneticinin hatalarını arayan tertiş zihniyetinden kurtarılması ihtiyacıdır. Bu zihniyet umulanın aksine insiyatif almayı ve daha iyi karar verilmesini engellemekte, yetki ve sorumluluğu zayıflatmakta, ekonomik kayıplara sebep olmaktadır. Devletin sadık ve çalışkan memuruna sahip çıkarak taltif etmesine, buna mukabil yapılmayan veya sürüncemede bırakılan işlerin murakabesine ağırlık vereceğiz.

Muhterem milletvekilleri, Türkiyemizin her hal ve şart altında savunmasının yapılabilmesi ve barışın sürekliliğinin temin edilebilmesi için, milli ve tarihi geleneğimiz olan disiplinli ve kuvvetli bir ordunun varlığı esastır.

- Ordumuzun en mükemmel şekilde eğitilmesi, modern silah, araç ve gereçlerle teçhiz edilmesi ve güçlendirilmesi maksadıyla gerekli imkanların sağlanmasını zorunlu görürüz.

Bu itibarla;

- Büyük Türk Milletinin bağrından çıkan ve güvenliğimizin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerini süratle güçlendirmek ve gereklì bütün ihtiyaçlarını temin etmek için, büyük bir gayret gösterilecek ve bu konuda hiç bir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır.

- Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizin güçlendirilmesi için uygulanmakta olan reorganizasyon ve modernizasyon projelerinin idame ettirilmesinde her türlü destek sağlanacaktır. Bu projelere ilave olarak halen yürütülmekte olan ve gelecekte ihtiyaç duyulabilecek silah alımları için, gerekli kaynaklar temin edilecektir.

- Türk Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesi için, Türk - ABD işbirliği ile Türkiye'de ortak yapımı kararlaştırılmış bulunan F - 16 uçakları ile ilgili kabul mektubu önceki hükümet tarafından imzalanarak gönderilmiş bulunmaktadır. Silahlı Kuvvetlerin araç, silah, gereç ihtiyaçlarının daha büyük oranda yurt içinden temin edilmesi için, mali ve kanuni hususlar ile teşkilatlanma dahil, gerekli bütün imkanlar sağlanacak ve bu konularda yapılan çalışmalara hızla devam edilecektir.

- Türk Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesinde en önemli unsurlardan birini teşkil eden personelin yurt içinde ve yurt dışında eğitilmesi ve yetiştirilmesi ve bu konuda ihtiyaç duyulan malzeme ve teçhizatın temini için, gerekli kaynak ve imkanlar sağlanacaktır.

- Silahlı Kuvvetler Personelinin, lojman ihtiyacının karşılanması için başlatılan ve sonuçlandırılma merhalesine yaklaşmış bulunan programların desteklenmesine devam edilecektir.

- Artan nüfusumuz tahsil sevivesindeki süratli artış ve Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçları çerçevesinde askerlik süresi gözden geçirilip değerlendirilecektir.

Muhterem üyeler, ülkemizin güvenliğinin en müessir bir şekilde korunması bütün ülkelerle ve özellikle komşularımızla her sahadaki işbirliğinin geliştirilmesi dünya barışının muhafazası, Hükümetimizin dış politikasının temel hedefleridir.

Bu anlayışla Hükümetimiz, Türkiye'nin haklarını ve yüksek menfaatlerini ısrarla takip etmeye, geleneksel Atatürkçü dış politikamızı devam ettirmeye milletimiz yararına daha da ileri götürmeye kararlıdır.

Mevcut milletlerarası şartlarda NATO'ya üyeliğimiz, güvenliğimizin sağlanmasında ve içinde bulunduğumuz bölge ve dünya barışının idamesi bakımından bir denge unsuru teşkil etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimizi dostluk, ittifak bağları ve karşılıklı menfaatlere dayalı bir anlayışla sürdürmeyi ve daha da güçlendirmeyi öngörüyoruz. Batı Avrupa Ülkeleriyle ilişkilerimizi karşılıklı anlayış, işbirliği ve hak eşitliği esaslarına uygun olarak geliştirmek samimi arzumuzdur.

6 Kasım seçimleriyle Türkiye'nin demokratik rejime olan bağlılığı bir defa daha ispat edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmaya başlaması ve normal demokratik nizamın yeniden işlerlik kazanmasından sonra Avrupa Konseyi ile ilişkilerimizin normalleşmemesi için bir sebep kalmamıştır.

Avrupa Ekonomik Topluluğu ile münasebetlerimizde, esas hedefimiz tam üyelik olmakla beraber, bütün safhalarda menfaatlerin dengelenmesini esas alan bir anlayış içinde olacağız.

Sayın milletvekilleri, Batı dünyasıyla mevcut bağlarımız ile Ortadoğu ve İslam alemiyle sürdürdüğümüz yakın ilişkileri dış politikamızın birbirlerini tamamlayan unsurları olarak kabul etmekteyiz. Bir yandan Batı ile Ortadoğu arasında tabii bir köprü teşkil eden coğrafi mevkii, öte yandan müşterek bir tarih ve kültür mirası, Türkiye'nin İslam alemine büyük önem göstermesini gerektirmektedir. Bu itibarla, bütün Arap ve İslam ülkeleriyle mütekabiliyet esasına dayanan iyi ilişkiler geliştirmek ve verimli bir işbirliğini daha da artırmak hususunda özel bir gayret sarfedilecektir.

Dost ve kardeş İran ve Irak arasındaki, büyük can kaybı ve ızdıraplara sebep olan savaşın biran önce sona erdirilmesi en içten dileğimizdir. İki ülke arasında karşılıklı hak ve menfaat dengesine dayanan şerefli bir çözümün bulunabileceğine ve barışın yeniden kurulabileceğine inanıyoruz.

Başta komşularımız olmak üzere Doğulu ülkelerle bağımsızlık, egemenlik, hak eşitliği, toprak bütünlüğüne saygı ve içişlerine karışmama ilkeleri ve Helsinki Nihai Senedi zemininde dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek, ekonomik işbirliğini, teknik ve ticari temasları karşılıklı menfaatlere uygun şekilde artırmak gayesindeyiz. Bu çerçevede kuzey komşumuz Sovyetler Birliği ile karşılıklı haklara saygı, yapıcı bir işbirliği anlayışı içinde istikrarlı ilişkiler sürdürmek arzusundayız.

Hükümetimiz Yunanistan’a dostluk elini uzatmaktadır. Bunu yaparken, uzun vadeli çıkarlarımızın ortak olduğu ve aramızdaki ihtilafların barışçı yollardan ve hakkaniyet esasına göre zamanla halledilebileceği kanaatini hareket noktası olarak almaktayız. Yapılacak şeyin husumeti ve ihtilafları körüklemek değil, bunların ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak ve şartların oluşmasına çalışmak olduğu inancını taşımaktayız. Yunanistan ile aramızda tarihi komşuluk münasebetlerinin iyileştirileceğine, ticari iktisadi ve turizm alanlarında da iyi ilişkilerin kurulabileceğine inanıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bütün meşru haklarına karşılık 20 yıldır sürdürülen ve varlığına kastedilen saldırılar, Kıbrıs Türk Halkını, kendi kaderini tayin hakkını bağımsız bir Cumhuriyet kurma istikametinde kullanmaya mecbur bırakmıştır.

Ancak bu konuda federal bir çözüm yolunun kapanmadığına ve makul bir neticeye ulaşılabileceğine inanıyoruz.

Sayın milletvekilleri, milletlerarası terörizm ve onun bir parçası olan Ermeni cinayet şebekeleriyle daha müessir bir mücadele için bütün imkanlarımız seferber edilecektir. Devletler arasında bu alanda işbirliği ve koordinasyonun artırılması maksadıyla gerek ikili, gerek çok taraflı münasebetlerde ve milletlerarası kuruluşlarda konunun yakından takipçisi olacağız.

Yüce Meclisin aziz milletvekilleri, bir hükümetin güçlü olabilmesi, ancak Milletin ve Parlamentonun güven ve desteği ile tamamlanırsa gerçek değer ve mana ifade eder. Bu sebeple Hükümet olarak kendi gücümüzün üstünde Milletimizin ve Yüce Meclisimizin itimat ve desteğinden kuvvet alacağız.

Yüce Meclisin itimadına mazhar olduğumuz takdirde Parlamentomuzun destek ve denetimi altında ve bütün siyasi partilerimizle sıkı bir işbirliği içinde mevcut zorlukları yeneceğimize inanıyoruz.

Türkiye'yi, yepyeni, kavgasız, ileri ve modern bir ülke haline getirmeye azmettik.

Önümüzdeki dönem kavga dönemi değil, birlik ve beraberlik dönemi olmalıdır.

Bu millet çok daha iyi günlere daha iyi hizmetlere ve mesut bir geleceğe layıktır.

Cenab-ı Hak hepimizin yardımcısı olsun.

Gayret bizden, inayet ve tevfik Allah'tandır.

Takdir Yüce Heyetinizindir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.