II. ERDOĞAN HÜKÜMETİ PROGRAMI

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin 60’ıncı, Adalet ve Kalkınma Partisinin 3’üncü Hükûmeti adına aziz milletimizi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyor, Meclisimizin 23’üncü Döneminin milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum.

Bu anlamlı günde, başta cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bugüne kadar ülkemize, milletimize hizmeti geçen bütün devlet ve siyaset adamlarına teşekkürü bir borç biliyor, kendilerini rahmetle, minnetle anıyorum.

Konuşmamın başında, ülkemizde seçimlerin yüzde 84 düzeyinde bir katılım oranıyla huzur ve güven içinde geçmesinden, sonuçların doğru ve hızlı biçimde açıklanmış olmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Bunun için Hükûmet olarak büyük çaba sarf ettik. Tüm ilgili kurumlarımız büyük bir başarı örneği sergilediler, kendilerine teşekkür ediyorum.

22 Temmuz 2007 milletvekili genel seçimlerinin, yaz ortasında ve tatil mevsiminde yapılmış olmasına rağmen, yüksek bir katılımla gerçekleşmesi ve millî iradenin güçlü bir biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmesi, demokrasimizin katılımcılık ve temsil niteliklerinin daha da güçlendiğinin açık bir göstergesidir.

Bu seçim sonuçları, aynı zamanda, milletimizin siyaset kurumuna duyduğu güvenin en yüksek düzeye çıktığının da somut bir ifadesidir.

22 Temmuzda aziz milletimizden Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil yetkisi alan bütün siyasi partileri ve siz değerli milletvekillerini yürekten tebrik ediyor, Türkiye’ye yapacağınız hizmetlerde şimdiden başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, ülke gerçekleriyle tutarlı, inandırıcı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik.

Milletimizin siyaset kurumuna güveninin ancak böyle sağlanacağına inandık ve inanıyoruz.

Kuşkusuz, siyasetimizin öznesi milletimizdir.

Büyük reformlarla Türkiye’yi zenginleştiren, ülkemizin itibarına itibar kazandıran siyasetimiz, yeni dönemde, daha güçlü bir Türkiye için, milletten aldığı gücü yine milletimizin hizmetine sunacaktır.

Ülkemize kazandırdığımız başarılarla dolu beş yıllık iktidarımızın tecrübesiyle, yeni Hükûmetimiz, önümüzdeki dönemi de Türkiye’ye kazandırma kararlılığındadır.

Devamlılığı esas alan yeni Hükûmet Programı’mız, kuşkusuz, bu dönem için Türkiye’nin önüne koyduğumuz yeni hedefleri de içermektedir.

58’inci ve 59’uncu Hükûmet Programları, ülkemizin yıllardır bekleyen sorunlarına gerçekçi çözümler içermekteydi.

Bu çözümlerin büyük bir bölümünü hayata geçirmiş durumdayız.

Birçok önemli reform, Hükûmetimizin ve Meclisimizin yoğun çalışmaları sonucu başarıyla gerçekleşmiş; ekonomiden sosyal politikalara, sağlıktan eğitime, temel hak ve özgürlüklerden yargı sistemine, yerel yönetimlerden çevreye, toplu konuttan ulaşıma, sosyal güvenlik sisteminden yoksulluğun azaltılması ve gelir dağılımının iyileştirilmesine kadar çok geniş bir alanda önemli mesafeler alınmıştır.

Herkesin geleceğe güvenle baktığı, demokrasimizin güçlendiği, cumhuriyetimizin tüm kazanımlarının kökleştiği ve ülkemizin itibarının arttığı bir dönem yaşanmıştır.

AK Parti İktidarı, ülkemizde refahın artmasına ve istikrarın güçlenmesine önemli katkısı olan Avrupa Birliğine katılım sürecini başlatarak Türkiye’yi uzun vadede çok daha öngörülebilir bir ülke hâline getirmiştir.

Avrupa Birliği hedefi, ülkemizin demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda evrensel standartlara yaklaşmasına yardımcı olmaktadır.

Ayrıca, kurumsal yapılanmalar ve sektörel politikalar gibi pek çok konuda Türkiye’nin önümüzdeki dönemde neler yapacağını da şekillendirecektir.

22 Temmuz seçimleri öncesinde, iktidar olma sorumluluğu içinde, dürüst, popülizmden uzak, gerçekçi vaatler içeren geniş kapsamlı bir seçim beyannamesi hazırladık ve kamuoyuna sunduk.

Şu anda sizlere sunmakta olduğum Hükûmet Programımız, seçim beyannamemizde yer alan geniş kapsamlı taahhütlerimizi esas almaktadır.

Geride bıraktığımız icraat dönemi, ekonomide istikrarlı büyüme, kalkınma ve yapısal dönüşüm dönemi olmuştur.

Türkiye’ye insanımızın hayat kalitesini etkileyen her alanda önemli mesafeler aldırdık, ekonomik kalkınma sürecinde kritik bir eşiğe getirdik.

Türkiye artık kalkışa hazır hâle gelmiştir.

Bu programda öngördüğümüz özellikle dönem sonu hedefleriyle Türkiye’yi bu kritik eşikten geçirmeyi başaracağımıza inanıyorum.

Açıklayacağım program, istikrar zemininde ilerleyen ekonomik ve sosyal gelişme sürecimizde bir sıçrama dönemi programıdır.

Bu bakımdan temel hedefimiz, Türkiye’yi “take-off”a, “kalkış”a geçirerek daha güvenli bir hıza ve yüksekliğe taşımaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.

Anayasa’mızın değişmez hükümleriyle belirlenmiş olan bu nitelikler bir bütündür ve cumhuriyetimizin temel değerleridir.

Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa’da tarifini bulan ve birbirini tamamlayan bu temel değerlerin bütünlüğünün savunucusu ve bu bütünlük üzerinde yükselen Türkiye’nin güvencesidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yaklaşırken, ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını hak etmektedir.

Yeni anayasa, cumhuriyetimizin değiştirilemez temel nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini tam olarak hayata geçirmeli, bireylerin haklarını en etkili şekilde korumalı, temel hak ve özgürlükleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği ilke ve standartlarda güvence altına almalıdır.

Yeni anayasa, olabilecek en geniş toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin ve hukuk devletinin nihai  amacı, bütün temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak, insanların korku ve endişeden uzak olarak güven içinde yaşamalarını sağlamaktır.

Temel hak ve özgürlükler konusunda ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtilen esaslar uygulanacak, özellikle Kopenhag siyasi kriterlerine tam uyum sağlanacaktır.

“Sıfır tolerans” anlayışıyla işkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da büyük bir kararlılıkla gidilecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hükûmetimiz, demokrasinin daha da kökleşmesi için sivil toplumun güçlenmesini ve etkili bir kamuoyu denetimini gerekli görmektedir.

Hükûmetimiz, çoğulcu ve katılımcı demokratik siyasal sürecin sivil toplum örgütlerine daha fazla açılmasına ve siyasal karar alma süreçlerinde ilgili toplum kesimlerinin görüş ve önerilerini almaya devam edecektir.

Hükûmetimiz, medyanın bağımsızlığına önem vermektedir.

Bireylerin doğru habere ulaşma hakkı, güçlü bir demokratik kültürün oluşması için birinci şarttır. Şeffaf bir yönetim, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir medyayla mümkün olabilir.

Bunun için, medyanın çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için gerekli adımlar atılacaktır.

Bağımsız ve tarafsız yargı, adaleti sağlamanın ön şartıdır.

Yıllarca sorunlarla, yetersizliklerle ve cezaevi isyanlarıyla kamuoyunun gündemine gelen yargı teşkilatı, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında Avrupa Birliğine uyumu sağlanan temel kanunlarla, bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanımıyla, teknik donanımlarıyla birlikte yükselen modern adliye binalarıyla, evrensel standartlara uygun hâle getirilen ceza ve infaz kurumlarıyla önemli mesafeler katetmiştir.

Önümüzdeki dönemde de adalet ve yargı reformu ile ilgili çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.

İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla “koruyucu hukuk” uygulamaları daha da geliştirilecektir.

Uyuşmazlıkların hızlı, basit, az giderle ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlamak ve böylece yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla, özellikle hukuki uyuşmazlıklarda alternatif çözüm yollarını öngören yasal düzenlemeler yapılacaktır.

Mahkemelerin elektronik arşiv imkânlarından daha verimli bir şekilde yararlanması sağlanarak gerekli bilgi ve belgeler ile emsal kararlara zamanında erişim daha etkili hale getirilecek, yargı organları arasında kurulan bilgi ağı geliştirilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu yönetiminin temel amacı, halkın hayatını kolaylaştırmak, huzur, güvenlik ve refah içinde yaşam kalitesini geliştirmektir. Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinde idarenin bütünlüğü esastır. Merkezî ve yerel yönetimler birbirini tamamlayarak güçlendirir.

Kamu hizmetlerinde “beyana güven, basitleştirme ve mükerrer bilgi istememe” esastır.

AK Parti İktidarında “şeffaf” yönetime doğru çok önemli açılımlar yapılmış, Bilgi Edinme Kanunu çıkarılmıştır. Kanun sayesinde devlete ait birçok bilgiye vatandaşlar kolayca ulaşabilmekte ve kamuoyu, denetimi yapabilmektedir.

Geçtiğimiz dönemde yönetimde dağınıklığı gidermek, aşırı merkezîleşmeyi önlemek ve vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunabilmek için önemli düzenlemeler ve uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

Belediye ve il özel idarelerini, Anayasa’mızda belirtilen “yerinden yönetim” ilkesine uygun olarak yeniden ele aldık ve çok temel sorunları çözüme kavuşturduk.

Geçen dönem hazırlıklarını tamamlamış olduğumuz İl Özel İdareleri ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı bu dönemde çıkarılarak yerel yönetimlerimiz mali yönden de güçlendirilecek, Köy Kanunu da yenilenecektir.

Değerli milletvekilleri, yolsuzluk, vatandaş ile devlet arasındaki güven ilişkisini yaralayan, kamu kaynaklarının haksızca gasp edilmesiyle ülkemize yıllarca ağır maliyetler ödeten temel bir sorundur.

Hükümetimiz döneminde, yolsuzlukların önlenmesi ve hesabının sorulması yönünde  çok ciddi tedbirler alınmıştır.

Yolsuzluklar karşısında Hükûmetimiz tavizsiz tutumunu sürdürecektir.

Vatandaşlık hizmetlerinin en hızlı şekilde görülebilmesinde büyük zaman ve enerji kaybına yol açan bürokratik işlemlerin en aza indirilmesinde teknolojik gelişmeler büyük imkânlar sunmaktadır.

Önümüzdeki dönem bütün kurumların hizmetlerini elektronik ortama taşıması sağlanacaktır.

Diğer taraftan, kısa bir süre içerisinde “Tek Kart” projesi milletimizin hizmetine sunulacaktır.

Böylece, vatandaşlarımız her kurum için ayrı ayrı kartlar taşımak yerine üzerinde bulunduracağı tek bir kartla, hem vergi ve nüfus-vatandaşlık işlemlerini yapabilecek hem sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabilecek hem de ehliyet, ruhsat, pasaport ve benzeri işlemlerini yürütebilecektir.

Milletimizin demokrasi ve güvenlik taleplerini eş zamanlı olarak ve birbirini tamamlar bir şekilde karşılamak ana hedefimizdir. Gerçek anlamda huzur ve güvenlik, özgürlüğün ve adaletin tam anlamıyla yaşandığı bir toplumda mümkündür.

Geçen beş yıllık dönemde güvenliğin gerek yasal altyapısı gerekse güvenlik güçlerinin etkinleştirilmesi konusunda önemli adımlar atılmıştır.

Mobil iletişim teknolojisi kullanılarak kentlerimizin cadde, sokak ve meydanları görüntülü güvenlik denetimine alınmıştır. Proje, 58 il ve 36 ilçeye yaygınlaştırılmıştır.

Önümüzdeki dönemde, artan bir kararlılıkla ve etkinleştirilecek politika ve programlarla, halkımızın huzur ve güvenliğini sağlamaya dönük çabalarımız yoğunlaştırılacaktır.

Genel kolluğun önleyici kolluk yetkileri, yapılacak yasal düzenlemelerle yeniden tanımlanacak, polis ve jandarma, gerek insan kaynakları gerekse teknoloji, teçhizat ve malzeme bakımından daha da güçlendirilecektir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimiz, milletimizin birlik ve beraberliğini, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü ve üniter yapımızı güçlendirecek politikaları esas almaktadır.

Ulusal güvenliğimize kastedecek her türlü oluşuma karşı tavizsiz tutumumuz kararlılıkla sürdürülecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hiçbir şiddet ve terör odağının nüfuz edemeyeceği en büyük gücün milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu iyi biliyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, güvenliğine, hudutlarına ve büyük bir mücadeleyle kazanmış olduğu istiklaline ilelebet sahip çıkma kararlılığındadır.

Ülkemiz son otuz yıldır bölücü terör belasıyla karşı karşıyadır.

Bu süreçte, sosyal ve ekonomik sorunlar ile kültürel hassasiyetler sürekli istismar edilmiş ve ülkemiz ağır bedeller ödemiştir.

AK Parti İktidarı, Türkiye’nin millî güvenliğini geniş bir açıdan ele almış, güvenliğin askerî, diplomatik, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarını bir bütün içinde değerlendirerek iç ve dış güvenliğimizin sağlanmasında büyük bir kararlılık göstermiştir.

Bütün vatandaşlarımızın ortak aidiyet duygusunu güçlendirmek ve terörün kaynaklarını kurutmak amacıyla etkin ve kapsamlı politikalar uygulamıştır.

Türkiye’nin her bir köşesinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmak, hiçbir bölgemizin geride kalmamasını sağlamak amacıyla çalışmalarımız yoğunlaşarak devam edecektir.

İktidarımız döneminde terörizmle mücadele konusunda Türkiye’nin haklı konumunu uluslararası platformlarda etkin bir şekilde savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz.

Millî güvenliğimizi güçlendirmek, ulusal birliğimizi muhafaza etmek için verdiğimiz bu mücadeleyi, 60’ıncı Hükûmet döneminde de her türlü meşru aracı kullanarak devam ettireceğiz.

Değerli milletvekilleri, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ilkesine uygun olarak ve ülkemizin tarihî ve stratejik konumu gereği Türkiye’nin güçlü bir millî savunma sistemine sahip olması temel politikamız olmuştur.

Bu anlayışla, hem millî savunma sanayimizi güçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmiş hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü ihtiyacının zamanında karşılanmasına öncelik verilmiştir.

İktidarımız döneminde yapılan çalışmalarla, 2002 yılında yüzde 25 olan Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma payı bugün yüzde 50’ye yaklaşmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Savunma sanayimizin uluslararası etkinliği de artırılmış, askerî hücümbot ve gemiler, silah, diğer savunma araç gereçleri ile komuta kontrol ve elektronik harp sistemleri ihracatımız 350 milyon dolara çıkarılmıştır.

Türkiye, bu dönemde, güçlü ordusu ve savunma sanayisiyle, başta NATO, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler organizasyonları içinde birçok ülkede barışın korunması ve güvenliğin sağlanması misyonu çerçevesinde önemli roller üstlenmiştir.

Türkiye’nin gücünü her türlü şart ve coğrafyada hissettirecek, hem konvansiyonel hem de asimetrik muharebeleri icra edebilecek, caydırıcılığı, beka kabiliyeti ve muharebe gücü yüksek bir savunma sistemi ve gücünün oluşturulması ana hedefimiz olmuştur, olmaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verimsiz koalisyon yapılarıyla geçen 1990’lı yıllar, ülkemizin “kayıp yılları” olmuştur.

1994, 1999 ve nihayet 2001 kriziyle anılan bu yıllar; büyümenin durduğu, enflasyonun, faizlerin ve borç yükünün hızla yükseldiği, işsizliğin arttığı, yolsuzlukların makro dengeleri sarsacak boyutlara yükseldiği, halkımızın geleceğe dair umutlarını kaybettiği, uluslararası alanda itibarımızın yitirildiği yıllardır.

AK Parti İktidarı göreve başladıktan hemen sonra siyasi istikrar hızla güçlenmiş, seçimlerden önce partimizin tüm ayrıntılarıyla ilan etmiş olduğu çok kapsamlı bir ekonomik program uygulanmaya başlanmıştır.

2003-2007 dönemi cumhuriyet tarihimizin en parlak dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu dönemde Türkiye, gelişen ülkeler arasında “yükselen yıldız” olarak adlandırılmış, bir “başarı örneği” olarak tüm dünyada övgüyle anılır olmuştur.

Hükûmetimizin tüm politikalarının ve yönetim anlayışının ekseninde “güven” kavramı vardır.

Ekonomi alanında elde ettiğimiz tarihi başarıların en önemli sebebi de ülkemizde oluşturduğumuz güven ortamıdır.

Hükûmetimiz, ekonomi politikalarında “şeffaflık”, “süreklilik”, “tutarlılık” ve “öngörülebilirlik” ilkelerini esas almaya devam edecektir.

İktidarımız, yapacaklarını ve ortaya çıkan sonuçları, ilgili tüm taraflarla son derece şeffaf bir biçimde paylaşmakta ve bunun yararlarını yaşayarak görmektedir.

Politikaların tüm unsurlarının birbiriyle tutarlı olmasına özen göstermekte, bütün uygulamaların ortak hedeflere ulaşma yönünde gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Akşamdan sabaha politika değiştirmemekte, uygulamalarda süreklilik sağlayarak halkımız ve ekonomik karar alıcılar için güvenilir bir ortam oluşturmaktadır.

Ulusal ve uluslararası yatırımcıların Türkiye’yi bir yatırım yeri olarak tercih etmesinde, yatırımların, ekonomik büyümenin ve böylece istihdamın artmasında önemli bir rol oynayan Avrupa Birliği hedefi ekonomimizin geleceğini güçlü bir çerçeveye oturtmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sağlıklı ve işleyen bir piyasa ekonomisi, güçlü ve yerleşik bir demokratik temel üzerinde inşa edilebilir. Temel hakların korunuyor olması, temel özgürlüklere saygı duyulması, hukuk devletinin bütün kuralları ve kurumlarıyla varlığı, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın ana dinamiğini oluşturur.

Bu gerçeği başından itibaren gören Hükûmetimiz, başarıyla uyguladığı ekonomik programını demokratikleşme çabalarıyla bütünleştirmeye ve bu iki süreci birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmeye devam edecektir.

Çağdaş normlara dayalı olarak işleyen bir hukuk düzeni ekonomik kalkınmanın ön şartları arasında yer alır.

Can ve mal güvenliğini sağlayan, keyfîliğe kapalı, günübirlik tartışmaların ve siyasi etkilerin üstünde bir hukuk sistemi, ekonomik faaliyetlerin güven ve öngörülebilirlik içinde yürütülmesini sağlar.

Sosyal refahtaki artışın kalıcı bir şekilde devamı ise, mal ve hizmet sektörlerindeki rekabet ortamını iyileştirmek ve böylece verimliliğin artmasını sağlamakla mümkündür.

Rekabet ortamının iyileştirilmesindeki en önemli konulardan birisi devletin ekonomik faaliyetlerden çekilmesi, düzenleme ve denetleme fonksiyonlarına ağırlık vermesidir.

Bu çerçevede Hükûmetimiz, özelleştirme uygulamalarını sadece kamu için bir gelir kaynağı olarak görmemekte, üretimdeki verimliliğin ve istihdamın artmasını sağlayacak önemli bir politika aracı olarak değerlendirmektedir.

Ekonomimiz dışa açılıp uluslararası piyasayla çok daha iyi bir şekilde entegre oldukça halkımızın refahı da artacaktır. Uluslararası bilgi birikimi ve teknoloji getiren, rekabet gücünü artıran, dış denge açısından önemli bir finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara açılımı sağlayan ve en önemlisi, istihdamı artıran uluslararası doğrudan yatırımların Türkiye’ye artan oranlarda gelmesini sağlamak temel hedeflerimizdendir. Küresel sermayenin özellikle mal ve hizmet üretimine yönelik yeni yatırımlara yönelmesi için gerekli ortam oluşturulacaktır.

Ekonomik programımızın temel unsurlarından biri mali disiplindir. AK Parti İktidarı, her yıl arka arkaya ilan ettiği bütçe hedeflerini şu ana kadar tutturmuştur. Programımızın bir diğer unsuru ise Merkez Bankamızın bağımsızlık ilkesi çerçevesinde uyguladığı para politikalarıdır.

Para politikalarının temel önceliği fiyat istikrarıdır. AK Parti İktidarı döneminde enflasyonla mücadelede büyük başarılar elde edilmiştir.

Türkiye’ye sermaye girişinin ve çıkışının serbest olması, ekonomik programımızın bir diğer temel unsurudur.

Açık bir ekonomik yapı başarımızın temel faktörlerindendir.

Programımızın bir diğer unsuru ise serbest kur rejimidir. Kurun piyasa şartlarında oluşması, ekonomimizin iç veya dış şoklardan daha az etkilenmesini sağlamaktadır.

AK Parti İktidarı, gerçekleştirdiği yapısal reformlarla ekonomide elde ettiği başarılara kalıcı bir zemin hazırlamıştır.

Türkiye ekonomisini iç ya da dış etkilere karşı çok daha korunaklı bir yapıya kavuşturmuştur.

Ekonomik programda öngördüğü, kamu sektörü, finans sektörü ve sosyal güvenlik gibi alanlarda pek çok reformu tamamlamıştır.

Hükûmetimiz, önümüzdeki dönemde de yapısal reformlara kararlılıkla devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, ekonomimiz, 2002 yılından bu yana kesintisiz olarak ilk defa 21 çeyrek boyunca büyüme kaydetmiştir.

2003-2006 yılları arasında ortalama büyüme oranı yüzde 7,3 olmuştur.

2002 yılında 181 milyar dolar seviyesinde olan millî gelirimiz 2,2 kat artarak 2006 yılında 400 milyar dolara yükselmiş ve ülkemiz dünyanın 17’nci büyük ekonomisi hâline gelmiştir.(AK Parti sıralarından alkışlar)

Kişi başına millî gelir 2002’de 2.598 dolar iken 2006 sonu itibarıyla 5.477 dolara yükselmiştir.

2013 yılı için hedefimiz 800 milyara yaklaşan bir millî gelire ulaşmak, kişi başına geliri ise 10 bin dolara çıkarmaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ekonomide hızlı bir büyüme sağlanırken, eş zamanlı olarak enflasyon düşürülmüştür.

Vatandaşımızın cebindeki parayı durduğu yerde eriten enflasyon, Temmuz 2007 sonunda, son otuz sekiz yılın en düşük oranına inmiş, yüzde 6,9 olmuştur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hükûmetimiz, enflasyonu kalıcı, hızlı ve adaletli bir kalkınma sürecinin önündeki en önemli engel olarak görür.

Enflasyonu tek haneli seviyelere getirmekle yetinemeyiz. Yeni dönemdeki hedefimiz fiyat istikrarını sağlayıp kalıcı hâle getirmektir.

Ekonominin genelindeki fiyat artışları, iktisadi kararlar alınırken, ihmal edilebilir seviyelere kalıcı olarak ininceye kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.

Bunu gerçekleştirirken, operasyonel bağımsızlığını koruyacağımız Merkez Bankasına, uygulayacağımız maliye politikamızla destek vereceğiz.

Ayrıca, gerek makro düzeydeki yapısal reformlar gerekse mal ve özellikle hizmetler sektöründe rekabeti artırıcı mikro reformlar yoluyla enflasyonun düşük, tek haneli seviyelere inmesi için çalışacağız.

Bu amaçla, enflasyon hedeflemesi rejimini geliştirmeye devam edeceğiz.

AK Parti İktidarı Türk parasına itibarını yeniden kazandırmış, başarılı bir operasyonla liradan altı sıfır atılmıştır. 2009 yılında ise “yeni” ibaresi kaldırılacak ve paramız yeniden “Türk lirası” adını alacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Dünyaya açılan ve öz güveni yükselen ülkemizin dış ticaret hacmi de çarpıcı bir büyüme göstermiştir.

2002-2006 döneminde dış ticaret hacmimiz 87 milyar dolardan 223 milyar dolara yükselmiştir.

İhracatımız 2002 yılında 36 milyar dolar seviyesinde iken, 2007 yılı Temmuz ayı itibarıyla on iki aylık ihracat rakamı 97 milyar dolara ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2013 yılında ihracatımızın 200 milyar doları aşmasını bekliyoruz.

Cari açığın finansmanında doğrudan küresel yatırımların payı önemli ölçüde artış göstermiştir.

Yıllarca ortalama 1 milyar dolar civarında seyreden doğrudan küresel sermaye yatırımları tam anlamıyla bir sıçrama göstermiş ve 2006 yılında     –bildiğiniz gibi- 20,1 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.

2007 yılının ilk altı ayında ise doğrudan sermaye girişi 12 milyar dolara yaklaşmıştır.

Merkez Bankası döviz rezervleri 2002 yılı sonunda 26,8 milyar dolarken, 2007 yılı Ağustos ayında en yüksek tarihî seviyesine ulaşarak 70 milyar dolara ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Böylece, ekonomimizin dış şoklara dayanıklılığı artmıştır.

Bütçe disiplini sağlanmış, kamu borçlarının çevrilme endişesi tarihe karışmıştır.

2002 yılında kamu açıklarının millî gelire oranı yüzde 12,6 iken, 2006 sonunda bu açık fazlaya dönüşmüş ve millî gelirin yüzde 3’ü civarında fazla verilmiştir.

Program tanımlı faiz dışı fazlanın gayrisafi millî hasılaya oranı 1993-2002 ortalaması olan yüzde 0,4 seviyesinden 2003-2006 döneminde yüzde 6,5 seviyesine yükselmiştir.

1985-2002 arasında on sekiz yılda yapılan özelleştirme tutarı –buraya dikkatinizi çekmek istiyorum- sadece 8 milyar dolar iken 2003 yılından bugüne kadar yapılan özelleştirme toplamı 33 milyar dolara ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Böylece, kamunun ekonomideki ağırlığı azaltılırken özel sektörün rolü artırılmıştır.

Önümüzdeki dönemde özelleştirme programımızı kararlılıkla devam ettireceğiz.

Değerli milletvekilleri, sadece gelecek beş yılı değil, 2013 yılını ve Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olan 2023 yılını hedefliyoruz. 17 Nisan 2007’de açıkladığımız ve Türkiye’nin AB müktesebatına uyumu için 2013 yılına kadar uygulayacağımız program çerçevesinde, ekonomik değişim ve dönüşümü de kapsayan 200 kadar yasal düzenleme ve 600 kadar ikincil düzenlemeyi tamamlayacağız.

2023 yılında satın alma paritesine göre millî hasıla büyüklüğü bakımından ülkemizin dünyanın ilk on ekonomisi içinde yer alması ana hedefimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu borç yükünün düşmeye devam etmesi, cari açığın kontrol altında tutulması ve enflasyonun daha da düşük oranlara çekilmesi ancak mali disiplinle mümkündür.

Toplam kamu net borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı ise 2002 yılı sonundaki yüzde 78 seviyesinden 2006 yılı sonunda yüzde 45 düzeyine gerilemiştir.

Söz konusu dönemde borç stoku içerisindeki döviz ve dövize endeksli borçların payı yüzde 58’den yüzde 19’a -buranın altını çiziyorum- düşerken, yeni Türk lirası cinsinden borçların payı yüzde 42’den yüzde 82’ye çıkmıştır.

Borç stoku, kur ve faiz riskine karşı daha korunaklı bir yapıya kavuşturulmuştur.

Önümüzdeki dönemde kamu borcunun millî gelire oranı daha da aşağı düşürülecektir.

Mali disiplinin doğrudan ve en çarpıcı yansıması borçlanma maliyetlerinde görülmüştür.

Türk lirası cinsinden iskontolu Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz oranı 2002 yılı Ekim ayında yüzde 64 iken, 2006 yılı Nisan ayında yüzde 14’e gerilemiştir.

Son dönemlerde global piyasalardaki olumsuz gelişmelere rağmen, söz konusu faiz oranları 2007 Ağustos ayı itibarıyla yüzde 17 ila 19 aralığında seyretmektedir.

Hükûmetimizin hedefi önümüzdeki dönemde nominal faizleri tek haneye indirmektir.

Uygulayacağımız vergi politikalarının temel amacı, ekonomide kayıt dışılığın azaltılması, rekabet gücümüzün artırılması, daha basit, adil ve geniş tabanlı bir vergi sistemi oluşturmaktır.

İktidarımız döneminde kurumlar vergisini yüzde 33’ten yüzde 20’ye, gelir vergisinin üst dilimini yüzde 45’ten yüzde 35’e düşürdük.

Eğitim, sağlık, gıda, giyim gibi alanlarda KDV oranını yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdük.

Önümüzdeki dönemde, öncelikle istihdam üzerindeki yükler olmak üzere, vergi oranlarını indirmeye devam edeceğiz.

Damga vergisi başta olmak üzere, işlemler üzerindeki vergileri kademeli olarak kaldıracağız.

Vergi politikalarında öngörülebilirliği artıracak, vergi mevzuatını sadeleştireceğiz.

Hükûmetimiz, kayıt dışılığı, işletmelerin verimliliğini azaltan, büyümesini engelleyen ve rekabet edebilirliğini azaltan bir sorun olarak görmektedir.

Önümüzdeki dönemde de kayıt dışılıkla mücadele öncelikli alanlarımızdan biri olacaktır.

Değerli milletvekilleri, uygulamaya koyduğumuz ve bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmayı amaçlayan programla sektörün kırılganlığının giderilmesine yönelik önemli gelişmeler sağladık.

Sağlıklı bir bankacılık sisteminin reel kesim ve ekonomik büyüme için ne kadar önemli olduğunu bilen Hükûmetimiz, önümüzdeki dönemde, bir yandan sektördeki rekabet ortamının gelişmesi, diğer yandan reel kesimin bankacılık sisteminden daha fazla faydalanabilmesi için gerekli her türlü önlemi zamanında ve kararlılıkla almaya devam edecektir.

Sanayi politikamızın temel hedefi, rekabet gücümüzü verimlilik ve teknolojik yenilik ekseninde artırmak, özel sektör öncülüğünde dışa dönük bir yapı içinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır.

Bu hedefe, piyasa koşullarında ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmaları gözeterek ulaşacağız.

Ülkemize döviz kazandıran, çok sayıda insanımıza aş ve iş imkânı sunan turizm sektörü, AK Parti İktidarı döneminde hızla büyümüş ve dünyayla rekabet edebilir en önemli üstünlük alanlarımızdan birisi haline gelmiştir.

Türkiye’nin dünya çapında bir marka olması hedefi doğrultusunda yaptığımız çalışmalar neticesinde, ülkemize gelen turist sayısı ve gelirlerimizde önemli artışlar olmuştur.

2006 yılında ülkemize gelen turist sayısı 19 milyona yükselirken, turizm gelirlerimiz yaklaşık 17 milyar dolar olmuştur. 2013 yılında turizm gelirlerimizin 40 milyar dolara yaklaşmasını hedefliyoruz.

Değerli milletvekilleri, enerji politikamızın temel amacı, rekabetin oluştuğu şeffaf bir piyasa ekonomisi ile artan nüfusumuzun ve hızla gelişen ekonomimizin enerji ihtiyacının sürekli, kaliteli, güvenli ve uygun maliyetlerle temin edilmesidir.

Enerji politikamızda ana unsur, enerji arz güvenliğidir. Elektrik üretim ve dağıtımında özel sektör katılımının sağlanması, rekabetin oluştuğu işleyen bir piyasanın oluşturulması, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi ve enerji üretiminde azami oranda iç kaynak kullanarak ithalata bağımlılığın azaltılması temel önceliklerimizdir.

Bütün dünyada enerji özellikle elektrik fiyatları hızla artarken, yukarıda sayılan tedbirler sayesinde, iktidarımız döneminde, konutlarda tüketilen elektriğe hiç zam yapılmamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ayrıca, sanayide tüketilen elektriğin fiyatında yüzde 5 indirim sağlanmıştır.

Doğal gazdan faydalanan il sayısı 9’dan 47’ye çıkarılmıştır.

Yeni dönemde doğal gazı tüm şehirlerimize yaygınlaştırmayı planlıyoruz.

Önümüzdeki dönemde enerji sektöründe, yatırımcıya, tüketiciye ve ilgili kesimlere güven veren, belirsizlik içermeyen bir ortam oluşturulacaktır.

Düzenlenmiş işleyen piyasa yapısını oluşturmak için başlatılmış olan çalışmalar hızla tamamlanacak, öngörülebilirlik sağlanacak ve özel sektörün yatırım yapmasının önündeki engeller kaldırılacaktır.

İktidarımız döneminde tamamladığımız Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı örneğinde görüldüğü gibi, bölgemizde bulunan petrol, doğal gaz ve elektrik gibi enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılmasında daha fazla rol üstlenerek, ülkemizin jeostratejik konumu güçlendirilecektir.

Hazar Bölgesi ve Orta Doğu gaz rezervlerini Avrupa  pazarlarına ulaştırmayı öngören Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya, yani kısa adıyla NABUCCO Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin gerçekleşmesi için çabamız sürdürülecektir.

Avrupa elektrik sistemine ülkemiz elektrik sisteminin entegrasyonuna yönelik çalışmalar en kısa sürede tamamlanacaktır.

Ayrıca, Türkiye, Yunanistan ve İtalya, yani Güney Avrupa hattı arasında, yılda 12 milyar metreküp kapasiteli doğal gaz boru hattı ile  elektrik iletim hattı devreye yakında alınacaktır.

Bu çalışmaların tamamlanmasıyla ülkemiz, enerji geçişi konusunda önemli bir altyapıya kavuşacağı gibi, kendi arz güvenliği açısından da avantajlar elde edecektir.

Boyabat, Deriner, Ermenek ve Ilısu Barajları bu dönemde tamamlanacak, Yusufeli Barajının yapılmasına da başlanacaktır.

Kamu yatırım programında yer alan hidroelektrik ve termik santral projelerinin hızla tamamlanması öncelik taşıyacaktır.

Alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi için çalışılacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde istifade etmek ve uygulamaları yaygınlaştırmak için yapılan çalışmalara devam edilecektir.

Enerji kaynaklarımıza nükleer enerjinin de eklenmesi için gerekli hukuki çalışmalar hızla sonuçlandırılacak, özel sektörün bu alandaki yatırımları desteklenecektir.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki dönemde ülkemizin altyapı ihtiyacının, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandıracak şekilde karşılanması esas olacaktır.

Bu nedenle, AK Parti İktidarı, göreve geldiğinde ilk iş olarak ulaşım sistemlerinin dengeli bir şekilde gelişimini sağlayacak bir ulaştırma ana plan stratejisi hazırlamıştır.

Bu planda hedef, gelecek on yıl için; kara, deniz, demir yolu ve hava taşımacılığının birbirine paralel gelişimini sağlamak, gerçekleştirilecek projelerle deniz ve hava taşımacılığı ile demir yolu öncelikli olmak üzere tüm ulaşım türleri arasındaki dengeyi sağlamaktır.

İktidarımız döneminde cumhuriyet tarihimizin en uzun bölünmüş yol ağı yapılmıştır.

2002 yılı sonu itibarıyla bölünmüş yol ağı toplam 4.326 kilometre iken, sadece dört buçuk yıllık dönemde 6.700 kilometre yeni bölünmüş yol ağı tamamlanmış, böylece otoyollar dahil bölünmüş yol uzunluğumuz 12.700 kilometreye ulaşmıştır.

Şu anda yapımı devam etmekte olan bölünmüş yolların toplamı 1.800 kilometredir.

Hedefimiz, bölünmüş yol ağının toplam uzunluğunu 15 bin kilometreye çıkartmaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Demir yollarımıza dönemimizde yapılan yatırım miktarı, son kırk yılda yapılanın üzerine çıkmıştır.

Demir yollarında hızlı tren çağını başlatmak, mevcut sistemi yenilemek, yeniden yapılanmayı sağlamak, özel sektörün dinamizmini demir yollarına aktarmak, işletmelerin tedarik sürecine değer katan bir anlayışa geçmek ana hedef olarak belirlenmiştir.

Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, İstanbul-Ankara-Sivas, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir koridorlarından oluşan ağ üzerinde hızlı tren çalışmaları süratle devam etmektedir.

Ankara-İstanbul arasında seyahat süresini üç saate indirecek hızlı tren projesine büyük önem veriyoruz. Ankara-Eskişehir etabı bitti, test çalışmaları devam ediyor. Eskişehir-Köseköy etabının da ihalesi yapıldı.

Sadece ülkemizin değil dünyanın da önemli projelerinden biri olan Marmaray Projesi’ni hayata geçiriyoruz.

Önümüzdeki dönemde demiryolu ağını daha da geliştirmeyi planlıyoruz.

Günümüzün en hızlı ulaşım sektörü olan havacılık, iktidarımız döneminde çağ atlamıştır.

İç hatlarda tekel kaldırılmış, uyguladığımız teşvikler sayesinde özel şirketlerin yurdun her tarafına tarifeli sefer yapması sağlanmıştır.

Bunun sonucu olarak, 2002’de 8,5 milyon olan iç hat yolcu sayısı 29 milyona ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2002’de iç artı dış hat yolcu sayısı 33,5 milyondan 2006 sonunda 62 milyona yükselmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Başkentimiz başta olmak üzere, birçok ilimiz modern terminal binalarına kavuşturulmuştur.

Yeni dönemde, havacılıkta başlattığımız serbestleşme politikası, dış hatları da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacaktır.

Denizcilik sektörü de iktidarımız döneminde altın çağını yaşamış, birçok proje hayata geçirilmiştir.

Özellikle gemi inşa sanayisinde büyük atılımlar yapılmış, Türkiye sayılı gemi üreticisi ülkeler arasına girmiştir.

Bu sektörlerdeki atılımlar artarak devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımız döneminde, nüfusumuzun önemli bir kesiminin yaşadığı kırsal alanda tarım ve tarım dışı sektörleri bir bütün olarak ele alınmış, köklü ve süreklilik arz eden bir kırsal kalkınma programı uygulanmaya başlanmıştır.

İlk kez bir “Kırsal Kalkınma Stratejisi” hazırlanmıştır.

Bu strateji doğrultusunda kırsal kesimde iş imkânlarını çeşitlendirmek ve gelir düzeyini yükseltmek için kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projeleri uygulamaya konulmuş, ayrıca AB fonlarından yararlanmak için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu kurulmuştur.

Başta yol ve içme suyu olmak üzere, ülkemizin her köşesinde köylerimizin ve beldelerimizin altyapısını tamamlamak için KÖYDES ve BELDES Projelerine iki yılda toplam 4 milyar yeni Türk lirası, yani 4,5 katrilyonun üzerinde bir kaynak tahsis edilmiştir.

2005 ve 2006 yıllarında toplam 11.706 içme suyu projesi, 24.280 kilometre asfalt yol, 32.023 kilometre stabilize ve ham yol yapılmıştır.

2007 yılı sonu itibarıyla, 21.000 içme suyu projesi, 50.000 kilometre asfalt yol, 45.000 kilometre stabilize ve ham yol tamamlanmış olacaktır.

Bu dönemde, KÖYDES Projesi kapsamında, köylerimizin elektrik altyapı sorunları da çözülecektir. Özellikle önümüzdeki yıldan itibaren, KÖYDES, artık, yol ve su hedefinin yanında, öncelikli hedef olarak elektrik enerjisini öne çıkaracaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekillerimiz, ülkemizde 6,1 milyon kişinin istihdam edildiği ve çalışan nüfusun yüzde 27’sinin geçimini sağladığı tarım sektörü, insanımızın temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki vazgeçilmezliği nedeniyle hayati öneme sahiptir.

Tarım sektörümüzün rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak ve orta vadede uygulayacağımız politikaları net olarak ortaya koymak için, iktidarımız, Tarım Stratejisi Belgesi’ni hazırlamış ve Tarım Çerçeve Kanunu başta olmak üzere, tohumculuk, depoculuk, toprak ve arazi kullanımı, tarım sigortası, organik tarım, üretici birlikleri ve kırsal kalkınmayı destekleme alanlarında gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Önümüzdeki dönemde, bu düzenlemelerin hayata geçirilmesine büyük önem verilecektir.

Petrol fiyatlarında meydana gelen artışın üreticiye yansıtılmaması için çiftçilerimize ilk defa mazot desteği verilmeye başlanmıştır. Bu destek önümüzdeki dönemde de devam edecektir.

2002 yılında yüzde 59 olan tarımsal kredi faiz oranları düşürülerek, kredi türüne göre yüzde 7 ila 13 aralığına çekilmiştir. Önümüzdeki dönemde faizler daha da aşağı çekilecektir.

2002 yılında Ziraat Bankası aracılığıyla verilmiş olan tarımsal kredi miktarı 228 milyon yeni Türk lirası iken, Ağustos 2007 itibarıyla bu miktar 4,4 milyar yeni Türk lirasına yükseltilerek 19 kat artış sağlanmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Tarımsal krediler yaygınlaştırılarak devam edilecektir.

Tarım Bakanlığı, hazine ve Ziraat Bankasının müşterek olarak başlattığı “yağmurlama ve damlama” ile sulama projeleri de yaygınlaştırılacaktır.

Tarım alanlarındaki en yeni bilgi birikimini çiftçimizin ayağına götürmek amacıyla 2.500 ziraat mühendisi, veteriner hekimin 20 bin köye hizmet verecek şekilde merkez köylerde istihdamı ve ikameti sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde bu tarım danışmanlarının sayısı 10 bine çıkarılacak ve bütün köylerimize hizmet vermeleri sağlanacaktır.

İthalatımızda önemli bir yer tutan yağlı tohumlar başta olmak üzere, ülkemizde arz açığı olan ürünlere yönlendirme teşviklerini uygulayacağız.

Pilot uygulaması başlatılan havza bazlı teşviklerini ülke geneline yaygınlaştıracağız.

Pazar garantili sözleşmeli üretimi yaygınlaştıracak tedbirler alacağız.

Hayvancılık sektöründe büyük bir potansiyele sahip olan ülkemizin rekabet gücünü artırmak için başlattığımız zihniyet devrimini kararlılıkla sürdüreceğiz.

Değerli milletvekilleri, küçük ve orta ölçekli işletmelerle, esnaf ve sanatkârımız ekonomik ve sosyal yapımızın omurgasını teşkil etmektedir. Bu kesimin güçlenmesini hayati derecede önemsiyoruz.

İktidarımız döneminde, devletin borçlanma gereğindeki azalmaya paralel olarak özel bankacılık ve finans sistemi küçük girişimcilere daha geniş imkânlar sunmaya başlamıştır.

Halk Bankası esnaf ve sanatkâr kredileri 2002 yılında 154 milyon yeni Türk lirası iken, yaklaşık 17 kat artarak Ağustos 2007 itibarıyla 2,6 milyar yeni Türk lirasına yükselmiştir.

KOBİ kredileri ise 2002 yılında 347 milyon yeni Türk lirası iken, Ağustos 2007’de 5,7 milyar yeni Türk lirasına yükselmiştir. 2002 yılında sadece 63 bin işletme bu imkânlardan yararlanmışken 2007 yılında yaklaşık 600 bin işletme bundan yararlanır hâle gelmiştir.

Ziraat Bankası KOBİ kredileri 2002 yılında 22 milyon yeni Türk lirasıyken, rekor seviyede bir artışla 80 kat artarak Ağustos 2007 itibarıyla 1,8 milyar yeni Türk lirası seviyesine ulaşmıştır.

Esnaf ve sanatkârlara kullandırılan kredilerin faiz oranları da yüzde 47’den yüzde 13’e indirilmiştir.

Önümüzdeki dönemde, modern teknolojiyi takip edememeleri nedeniyle rekabet güçleri azalan KOBİ’lerin müşterek yatırımları kümelenme yaklaşımı çerçevesinde desteklenecek, organize sanayi bölgesi yönetimlerinin kümelenmede önemli rol üstlenmeleri sağlanacaktır.

Girişim sermayesi, kredi garantisi gibi uygulamaların gelişmesi desteklenecek, KOBİ’lerin finansman imkânlarının çeşitlendirilmesi sağlanacaktır.

Teknoloji geliştirme bölgelerine yatırım kredisi faiz desteği sağlanarak ar-ge çalışması yapan KOBİ’lerin sayısı artırılacaktır.

Geleneksel sektörlerde faaliyette bulunan firmalarımızın markalaşma çalışmalarıyla eş zamanlı olarak, teknik altyapısından insan kaynaklarına, yönetişim sistemlerinden marka yönetimi ve pazarlamaya kadar tüm yeteneklerini uluslararası standartlara ulaştırarak rekabet güçlerini de artıracağız.

Bu amaçla, kümeleme politikaları oluşturarak, hâlihazırda ülkemizde doğal olarak oluşmuş KOBİ kümelerinin sektörel kümeler halinde örgütlenmesini özendireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetimiz, odağında insan ve insana ait değerler olan bir siyaset anlayışına sahiptir.

Politikalarımızda, insanımızın adalet ve kalkınma taleplerine cevap vermek, milletin tercihlerini siyasete taşımak temel ilkemizdir.

Anayasamızda ifadesini bulan ve devletimizin temel vasıflarından olan “sosyal devlet” ilkesini en kapsamlı ve etkili şekilde hayata geçirmek, vatandaşlarımızın her konuda hizmetinde olma anlayışımızın gereğidir.

Bu inanç ve kararlılıkla iktidarımız döneminde sosyal politikalara özel bir önem  ve ağırlık verilmiştir.

Ekonomik güçlenmemize paralel olarak yeni dönemde insanımızın hayat standardını yükseltecek sosyal harcamalara daha fazla kaynak ayırabileceğiz.

Yeni dönemimiz sosyal yapımızı her boyutuyla güçlendirme politikalarını artırdığımız bir dönem olacaktır.

İktidarımız döneminde iyileşme trendine giren gelir dağılımı daha dengeli hâle gelecek, sosyal güvenlik-sosyal yardım-sosyal hizmet şemsiyesi merkezî bir organizasyonla bütün vatandaşlarımızı kapsayacak, eğitim ve sağlık gibi temel insan hakkı olduğuna inandığımız hizmetler daha çağdaş bir kimlik kazanacaktır.

Göreve geldiğimiz günden başlayarak, eğitimin en temel sorunları olarak gördüğümüz altyapı, erişim ve kalite sorunlarının üzerine ısrarla gittik.

Bu çerçevede, insan kaynağı niteliğinin yükseltilmesi ve beşerî sermayemizin çağdaş standartlara ulaştırılması amacıyla iktidarımız döneminde, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi yüzde 186 oranında artırılmıştır.

Önümüzdeki dönemde de kamu harcamalarında en büyük pay, yine eğitime ayrılacaktır.

Yedi yaşını eğitime başlamak için geç bir yaş olarak görmekteyiz.

Bu nedenle, iktidara geldiğimizde yüzde 11 olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını, büyük bir çaba harcayarak yüzde 25’e çıkardık, yeni dönemde bu oranı yüzde 50’ye çıkaracağız.

Eğitim altyapımızı iyileştirmek için tüm imkân ve kaynaklar seferber edilerek 110 bin yeni derslik yapılmıştır.

Okullara 550 bin  bilgisayar dağıtılmış, özel bilişim ve teknoloji sınıfları oluşturulmuş, bunlar için ADSL, İnternet bağlantıları kurulmuştur.

Okula gidemeyen veya gönderilmeyen kız çocuklarımıza yönelik “Haydi Kızlar Okula” kampanyası ile yaklaşık 250 bin kızımız okula kazandırılmıştır.

Ailesi düşük gelirli olan yaklaşık 1,6 milyon evladımızın -okula devamı şartıyla- ailelerine eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenli yardım yapılmaktadır.

Hükûmetimiz, özellikle ilköğretim ve ortaöğretimi, bilgi yüklemeden ziyade öğrencilere temel beceriler edinme, analiz ve sentez yapabilme, düşünebilme, sorgulama, sağlam bir karakter kazandırma dönemi olarak görmektedir.

Bu dönemi, aynı zamanda öğrencinin kendisi ve çevresiyle uyumlu, sosyal ve kültürel değerlerle toplumsal aidiyet duygusunu kazanacağı bir kimlik oluşturma aşaması olarak kabul etmektedir.

İktidarımız, ilköğretim ve ortaöğretim kademesindeki müfredatları bu yaklaşımdan hareketle değiştirmiş ve tüm okullarımızda uygulamaya başlamıştır.

Cumhuriyet tarihimizde ilk defa iktidarımız döneminde, ilköğretim ve ortaöğretimde her çocuğumuza ücretsiz ders kitabı verilmesi uygulaması başlatılmıştır.

Yeni dönemimizde, insan kaynağımızın niteliğini dünya ile rekabet edebilecek standartlara yükseltmek amacıyla başlattığımız yeniliklere devam edecek ve beşerî sermayemize yatırımları sürdüreceğiz.

Bu çerçevede, derslik, altyapı, öğretmen ve donanım gibi zaten büyük oranda çözdüğümüz erişim sorunlarını sıfıra indirmek, eğitim kalitesini artırmak için en öncelikli hedefimizi inşallah gerçekleştireceğiz.

Önümüzdeki dönemde hedefimiz ilköğretimde yüzde 100, mesleki ve teknik eğitim dâhil olmak üzere ortaöğretimde yüzde 90 okullaşmayı gerçekleştirmektir.

İlk ve ortaöğretimde tekli öğretime geçmek kaydıyla, hedefimiz sınıflarda azami 30 öğrencinin eğitim görmesini sağlamaktır.

Bu dönem başlattığımız bilgi ve iletişim teknolojilerini eğitimde yaygın olarak kullanma çalışmalarına, önümüzdeki dönem aynı hız ve kararlılıkla devam edeceğiz.

İnternetin bağlanmadığı okul, bilişim okuryazarı olmayan öğrenci inşallah bırakmayacağız.

İktidara geldiğimizde ortaöğretime devam eden öğrencilerimizin yüzde 28’i meslek okullarına kayıtlı iken, yaptığımız çalışmalar ve aldığımız tedbirler sonucu bu oran yüzde 35’e çıkarılmıştır.

Önümüzdeki dönemde bu oran yüzde 50’ye çıkarılacaktır.

Değerli milletvekilleri, üniversiteler yenilikçi ve eleştirel bir bakış açısı ile bilgi üreten, bu bilgiyi yayan ve kaliteli insan gücü yetiştiren kurumlardır.

Ülkemizdeki üniversite sistemi, bilgi ekonomisinin gerektirdiği kaliteli insan gücünün yetiştirilmesi, sosyal yapının güçlendirilmesi, eleştirel düşünce ve evrensel demokratik değerlerin yaygınlaştırılması gibi alanlarda toplumsal beklentileri karşılayabilmek için bir dizi yeniliğe ihtiyaç duymaktadır.

Üniversitelerimizdeki nitelik ve kaynak sorununun çözümü, ancak katılımcı, hesap verebilir, özerk, sorumlu ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla mümkündür.

Üniversiteler, bilimsel olarak özgür, idari olarak özerk ve finansal olarak mali kaynak üretebilen yapılara sahip olmalıdır.

Yeni dönemde, üniversitelerimizin karşılaştığı sorunların ilgili paydaşların katılımıyla çözümüne öncelik verilecektir.

Üniversitelerimizin, yönetişim ve öğretimdeki farklılaşmaları ile temayüz etmeleri desteklenecektir.

Farklı insani, fiziki ve mali kaynaklara sahip olan üniversitelerimizin tek tip ve tek merkezli yönetim anlayışı yerine, küresel rekabete katılabilen, dünyaya açık ve Türk toplumunun beklentilerini karşılayan dinamik kurumlar hâline getirilmesi sağlanacaktır.

Üniversitelerdeki öğrencilerimizin eğitimlerini daha rahat şartlarda sürdürmeleri için yurt kapasiteleri artırılmış, yurt şartları iyileştirilmiş ve öğrenci bursları 45 yeni Türk lirasından 150 yeni Türk lirasına çıkarılmıştır.

Bu dönemde yurtların kalitesi daha da iyileştirilecek, burs miktarları da artırılacaktır.

Değerli milletvekilleri, hükûmetimiz döneminde daha kaliteli, daha adil ve daha kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sunma yolunda hayal edilemeyen başarılar sağlanmıştır.

Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine ulaşmasını zorlaştıran birçok engel cesaretle ve kararlılıkla kaldırılmış, sağlıktaki çarpık, hakkaniyetten uzak sistemi iyileştirmek üzere, kapsamlı bir “Sağlıkta Dönüşüm Programı” başarıyla yürütülmüştür.

Başta Sosyal Sigortalar Kurumu hastaneleri olmak üzere, diğer kamu kurumlarının hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredilmiştir.

Artık her vatandaşımız, üniversite hastaneleri ve özel hastaneler dahil, istediği her hastaneye gidebilmekte, tercih ettiği doktora muayene olabilmekte, ilaçlarını anlaşmalı serbest eczanelerden alabilmektedir.

Böylece, sağlık hizmetlerinden faydalanmada vatandaşlarımızın Emekli Sandığı mensubu, SSK’lı, Bağ-Kur’lu gibi ayrımlara tabi tutulması sona erdirilmiştir.

Sağlık kurum ve kuruluşlarında sunulan sağlık hizmetlerinden alınan KDV oranını yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdük.

Çağdaş sağlık anlayışının temel unsurları arasında yer alan “Aile Hekimliği” uygulamasını başlattık.

Geleceğe dönük olarak büyük bir adım niteliğinde olan ve hâlen 11 pilot ilimizde başarıyla sürdürülen bu uygulamadan 9 milyon vatandaşımız şu anda yararlanmaktadır.

Önümüzdeki dönemde, “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Aile hekimliği uygulaması bu dönemimizde ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır.

Bildiğiniz gibi, Genel Sağlık Sigortası sistemi geçen dönemde yasal ve kurumsal altyapısını tamamlamış, ancak bazı nedenlerle hayata geçirilememiştir.

Zengin-fakir ayrımı gözetmeden, halkımızın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalanacağı, yoksulların primlerinin devletimizce karşılanacağı, on sekiz yaşın altındaki çocuklarımızın tamamının sağlık güvencesi altında olacağı “Genel Sağlık Sigortası” sistemi, 2008 yılında uygulamaya konulacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gelecek kaygısı olmadan huzur içinde yaşamaları için tüm insanlarımızın kapsamlı ve etkin bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmaları Hükûmetimizin en önemli önceliğidir.

İktidarımız, sosyal güvenlik gibi temel bir alanda hayati önemde reformlar yaparak, dağınık yapıdaki üç sosyal sigorta kuruluşunun tek çatı altında toplanmasını gerçekleştirmiştir.

Geçtiğimiz dönemde, net asgari ücret 2002-2007 yılları arasında yüzde 128 oranında artmıştır.

2002 yılı sonunda net ele geçen asgari ücret 184 yeni Türk lirası iken, 2007 yılı ikinci yarısı için 419 yeni Türk lirası olarak belirlenmiştir.

2002 yılı sonunda SSK ortalama emekli aylığı 276 yeni Türk lirası iken, yüzde 95 artışla 2007 Ocak ayında 538 yeni Türk lirasına yükseltilmiştir.

Bağ-Kur’lu esnafın 2002 yılı sonunda ortalama emekli aylığı 261 yeni Türk lirasından, yüzde 117 artışla 2007 Ocak ayında 566 yeni Türk lirasına çıkarılmıştır.

Bağ-Kur’lu çiftçilerin 2002 yılı sonunda ortalama emekli aylığı 110 yeni Türk lirasından, yüzde 205 artışla 2007 Ocak ayında 335 yeni Türk lirasına çıkarılmıştır.

Ülkemizin imkânları ve kaynakları ölçüsünde büyümeye ve kalkınmaya paralel olarak iyileşmeler bütün toplumsal kesimlere yansıtılacaktır.

Değerli milletvekilleri, biz, “Kimsesizlerin kimsesi olacağız.” diye yola çıktık. Çaresiz ve umutsuz tek bir insanımızın kalmaması için var gücüyle çalışmak ve insanımıza onurlu bir hayat imkânı sunmak hükûmetimizin en temel amaçlarından biridir.

2002 yılında iktidar olduğumuzda, yılların ihmali ve yaşanan krizlerin sonucu artan yoksullaşmayı yenmek, açılan sosyal yaraları sarmak öncelikli hedefimiz olmuştur.

Yıpranan toplumsal yapımızı güçlendirmek, âdeta çaresizlik içerisinde kalan vatandaşlarımızın yardımına ulaşmak ve tekrar insanımıza özgüven kazandırmak için ülkemizin bütün imkânlarını seferber ettik.

Değişik bakanlıklarımızca vatandaşlarımıza ulaştırılan sosyal yardımların miktarı 2002 yılında 1,4 milyar yeni Türk lirası iken, dönemimizde bu miktar hızla artırılmış ve 2006 yılında 5,7 milyar yeni Türk lirasına ulaşmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hükûmetimiz önümüzdeki dönemde sosyal yardım ve destek politikalarını yeni bir yapılanma içinde daha güçlü ve etkin bir şekilde sürdürecektir. Özellikle en düşük gelir grubundaki ailelerin çocuklarının periyodik sağlık hizmeti alması ve eğitimlerine devamlarını sağlamak için annelere yapılan her çocuk için aylık ödemeler sürdürülecektir.

Aile toplumun temel taşıdır. Bütün toplumsal değerler bu temelin sağlamlığı ölçüsünde yükselir.

Toplumsal dokumuzun güçlenmesi ve gelecek nesillerimizin emniyeti için toplumsal sorumluluk taşıyan bütün kurumlarımızla beraber, birlikte, her zamankinden daha çok aile kurumuna ve aile değerlerinin korunmasına önem vermek zorundayız.

Aile içi şiddet, töre ve namus cinayetleri ile mücadelede sıfır tolerans yaklaşımıyla hareket edilmektedir.

Bu soruna karşı kalıcı ve gerçekçi bir çözüme ulaşılması için bir seferberlik başlatılmıştır.

Kız çocuklarımızın ve kadınlarımızın eğitimin her kademesine daha fazla katılması ve toplumsal hayatın her alanında daha fazla rol alması için sürdürdüğümüz çalışmalarımız yeni politikalarla güçlendirilecektir.

Kadın huzurevleri yaygınlaştırılacaktır.

Çocuk, genç, yaşlı ve özürlülerimize verilen hizmetler katlanarak artmıştır.

Hükûmetimiz döneminde bu hizmetlerden yararlanan kişi sayısında 2,5 kat, sağlanan ayni nakdî yardımlarda 9 kat artış sağlanmıştır.

Yenilikçi bir uygulama olarak “Sevgi Evleri Projesi” hayata geçirilmiş, çocuklarımız aile ortamına yakın şartlarda oluşturulan sevgi ve çocuk evlerine taşınmaya başlamıştır.

2007 sonuna kadar çocuklarımızın yüzde 40’ı bu sıcak ortamlara kavuşacaktır.

Önümüzdeki dönemde de aile statüsünü geliştirmeye, aile kurumunu güçlendirmeye ve aile üyelerinin bir bütün olarak yaşam standartlarını yükseltmeye yönelik çalışmalar sürdürülecektir.

Nitelikli, girişimci, öz güveni yüksek, millî ve manevi değerlerine sahip çıkan bir gençlik, ülkemizi hak ettiği yere taşıyacak temel varlığımızdır.

Bu çerçevede, gençliğimizin her anlamda donanımlı, temel değerlerimize sahip çıkan bireyler olarak yetişmelerini temin etmek, onları zararlı alışkanlıklardan korumak ve istikbale güvenle bakmalarını sağlamak Hükûmetimizin bütün politikalarında gözeteceği bir önceliğimizdir.

Değerli milletvekilleri, AK Parti İktidarı döneminde, tam anlamıyla bir reform niteliğinde olan Özürlüler Kanunu çıkarılarak dünyadaki birçok ülkeye örnek olacak şekilde, toplumda özürlü bireylere hak ettikleri değer verilmiştir.

Önümüzdeki dönemde, özürlüler konusunda yapılan reform niteliğindeki düzenlemelerin en iyi şekilde hayata geçirilmesi sağlanacaktır.

Ayrıca, özürlülerimizin toplumla bütünleşmeleri, refah seviyelerinin, huzur ve mutluluklarının artırılması için önümüzdeki dönemde de yeni düzenlemeler yapmaya devam edilecektir.

Özürlü vatandaşlarımın istihdamını artırmak amacıyla, özel sektörde çalışan özürlülerin sosyal sigorta primleri hazine tarafından ödenecektir.

Değerli milletvekilleri, hükûmetimiz, ahlaki ve manevi değerlerimizin yaşatılması, millî dayanışma ve bütünleşmemizin sağlanması için din hizmetlerini önemli bir alan olarak görmektedir. İktidarımız döneminde, din hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi için Diyanet İşleri Başkanlığına her türlü destek verilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, her türlü siyasi görüş ve düşünce karşısında özerkliğini koruyarak dinin birleştirici ve bütünleştirici özelliğini, din kurumunun saygınlığını öne çıkarmış ve toplumun bütün kesimlerinin ortak kabul ve teveccühünü kazanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda, artan nüfusumuza ve işsizlerimize istihdam imkânı oluşturmak temel önceliğimizdir.

Sağladığımız güven ve istikrarla, hızlı, yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştirilmiş, geçmiş krizlerin açtığı yaralar sarılmıştır.

İstihdamı ve üretimi destekleyen bir anlayış içinde, kapsamlı bir Teşvik Yasası uygulamaya konmuş, istihdam oluşturmanın dinamiği olan yatırımlar canlandırılmış, üretime dönük kapasite kullanım oranları artırılmıştır.

İktidarımızın başladığı 2002 yılının sonundan günümüze, nüfusumuzda meydana gelen 4 milyon kişilik artışa rağmen, yeni işsiz oluşturulmadığı gibi, devralınan işsiz kişi sayısı azaltılmıştır.

2002 yılında yüzde 10,3 olan işsizlik oranı, 2006’da yüzde 9,9’a gerilemiştir.

Önümüzdeki dönem, hükümetimiz için uzun vadeli ekonomik gelişme ve kalkınma için sosyal politikaların merkeze alındığı bir dönem olacaktır.

İstihdamın artırılması, daha fazla ve daha kaliteli iş imkânlarının oluşturulması için çabalarımız artarak devam edecektir.

2003 yılında yapılan 3 puanlık indirim sonucu, işsizlik sigortası prim oranı yüzde 7’den yüzde 4’e çekilmiştir. Sosyal sigorta primine esas kazancın alt sınırı asgari ücrete eşitlenmiş, bir başka ifadeyle sanal asgari ücret uygulaması sona ermiştir.

Önümüzdeki dönemde SSK işveren prim oranı, 2008 yılında 5 puan ile başlamak üzere kademeli olarak indirilecektir.

İşverenlerin zorunlu özürlü istihdamında SSK işveren prim tutarı hazine tarafından karşılanacaktır.

Şirket kurma ve kapatma ile ilgili maliyetler düşürülecektir.

Esnek istihdam biçimleri artırılacak, esneklik-güvence ilişkisi korunacaktır.

Önümüzdeki dönemde, sadece mali yükler değil, istihdam üzerindeki idari ve yasal yükler de azaltılacaktır.

Çalışma hayatına ilişkin bürokratik formaliteler daha da basitleştirilecektir.

Zorunlu istihdam uygulamalarında, işverenlerin işçi çalıştırmasını özendirecek düzenlemelere gidilecektir.

İstihdam üzerindeki yüklerin hafifletilmesi için, İş Kanunu’na göre açılması zorunlu birimler konusunda kolaylaştırıcı düzenlemeler getirilecektir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde eğitim sistemiyle iş gücü piyasası arasında yapısal bir uyumsuzluk bulunmaktadır.

Bir yandan iş arayan çok sayıda insan, diğer taraftan aradığı nitelikte eleman bulamamaktan şikâyet eden çok sayıda firma olması bu yapısal sorunun çarpıcı bir göstergesidir.

Özellikle ara insan gücü alanında ortaya çıkan bu tabloyu sadece makro politikalarla değil, eş zamanlı olarak uygulamaya koyacağımız mikro politikalar ve reformlarla aşma kararlılığındayız.

Mesleki eğitimde okul türü yerine program türünü esas alan ve programlar arasında kolaylıkla geçişlerin yapılabildiği esnek bir sistemin altyapısı kurulmuş olup, önümüzdeki dönem bu sisteme geçilecektir.

Ayrıca, çıraklık eğitim merkezlerinin ve programlarının modernleştirilmesi, meslek liseleri ve meslek yüksek okullarının iş gücü piyasasıyla iş birliği içinde eğitim yapmaları da sağlanacaktır.

AK Parti İktidarı döneminde modern bir kamu istihdam kurumu olarak yeniden yapılandırılan Türkiye İş Kurumu, aktif iş gücü programlarını etkin ve yaygın bir şekilde uygulayabilecek kapasiteye ulaştırılacaktır.

“Meslek Edin-İşin Hazır”, “Gençler İş Adamı Oluyor”, “Kadın Girişimcilik” gibi aktif iş gücü programları uygulanmaya başlanacaktır.

Özel istihdam bürolarının açılması özendirilecektir.

İşsizlik Sigortası Fonu önümüzdeki dönem daha etkili kullanılacak, kullanım koşulları kolaylaştırılacaktır.

Fon kaynakları, işsizlere verilecek desteklerin yanı sıra, istihdamı artırmak amacıyla geliştirilecek projelerde de kullanılacaktır.

Ekonomik ve sosyal olarak hızla gelişen ve kentleşen ülkemizde insanımızın yaşam kalitesini artırmak ve tüm ülkeye yaygınlaştırmak Hükûmetimizin yeni dönemde öncelikli hedefi olacaktır.

Anayasa’mızda ifadesini bulan “sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı”, çevre politikalarımızın temelini oluşturmaktadır.

Türkiye’yi, biyolojik çeşitliliğin korunduğu, doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıyla yönetildiği, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını gözeten bir ülke yapmayı hedefliyoruz.

Su kaynaklarımızın çok daha verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalarımız artarak devam edecektir.

Bu çerçevede, atık su, katı atık, tehlikeli atık gibi çevre korumaya yönelik tesislerin yaygınlaşmasını sağlayacağız.

Geri dönüşüm çalışmalarına ağırlık vereceğiz.

Ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve iyileştirme çalışmalarımızı hızlandıracak, kentlerimizin etrafındaki “yeşil kuşak ormancılığı”nı geliştirerek, daha yaşanabilir kentler oluşturulmasına katkıda bulunacağız.

Küresel ısınmayla ilgili olarak daha önce başlatılan enerji, ulaştırma, tarım ve sanayi gibi sektörel alandaki çalışmalara ve ağaçlandırmalara kararlılıkla devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, hükûmetimiz, 2003 yılında başlattığı planlı kentleşme ve konut atağıyla ve yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde, cumhuriyet tarihimizde bugüne kadar görülmemiş hızda ve kapsamda bir çalışma başlatmıştır.

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vasıtasıyla yürütülmekte olan bu projelerle, hem kentsel dönüşüme öncülük edilmiş hem de tüm yurtta modern şehirlerin oluşumuna katkı sağlanmıştır.

Vatandaşlarımıza, on, on beş, yirmi yıl gibi vadelerle, kira öder gibi ev sahibi olma imkânı sağladık.

Bugüne kadar, toplam 280 bin konutun yapımı devam ediyor.

Bunların yaklaşık 140 bini, sosyal donatıları ve çevre düzenlemeleriyle tamamlanmış ve sahiplerine teslim edilmiştir.

Önümüzdeki dönemde hedefimiz, tamamlanmış olan konut sayısını, 280 bine ilave 220 bin konutla 500 bine çıkarmaktır.

Ülkemiz, coğrafi, jeolojik ve iklim özellikleriyle bağlantılı olarak sıklıkla deprem ve sel gibi doğal afetlere maruz kalmaktadır.

Bunun farkında olan hükûmetimiz, konu üzerinde ciddiyetle durmuş, gerekli müdahaleleri ve yardımları zamanında yapmıştır.

Hükûmetimiz verdiği maddi ve manevi desteklerle her zaman doğal afetlere maruz kalan vatandaşlarımızın yanında olmuştur.

Evleri yıkılan afetzedelere, TOKİ vasıtasıyla güvenli konutlar hızla yaptırılarak teslim edilmiştir.

Ayrıca, İstanbul depremi hazırlıkları çerçevesinde, valilik bünyesinde koordinasyon merkezi ve Dünya Bankası iş birliği ile proje uygulama birimi oluşturularak, çalışmalarda önemli mesafeler kaydedilmiştir.

Doğal afetlere hazırlıkta güvenli yaşam mekânları oluşturmak temel önceliğimiz olacaktır.

Bu amaçla, ülke genelinde doğal afet riski taşıyan yerleşim yerlerimiz risk düzeyine göre öncelikli hâle getirilecek, bunlardan yeniden yerleşim gerekenlere TOKİ tarafından uygun koşullarda konut ve iş yeri yapılacaktır.

Güçlendirme ve rehabilitasyon ihtiyacı olanlara da yeni finansman modelleri geliştirilecektir.

Ayrıca, İstanbul’da yürütülen depreme hazırlık çalışmaları daha da hızlandırılacak ve denetimler artırılacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türk kültür ve sanatının millî kimliğini muhafaza ederek evrensel platformlara taşınması öncelikli hedefimiz arasındadır.

Medeniyetlerin beşiği olan Türkiye’nin yerel ve ulusal kültür değerlerini evrensel kültür mirasının vazgeçilmez bir parçası olarak gören Hükûmetimiz, Türk kültür, sanat ve medeniyet eserlerinin yaşatılması, korunması ve tanıtılması alanında büyük adımlar atmıştır.

Hükûmetimiz devletin kültür alanındaki rolünü, zengin ve rekabetçi bir kültür hayatının oluşması için ortam hazırlamak ve kültür mirasını korumak ve geliştirmek olarak görür.

AK Parti İktidarı döneminde ülkemizin farklı uygarlıklara ait kültür varlıklarına yönelik çağdaş mevzuat çalışmaları gerçekleştirilmiş, bu alana yeni kaynaklar aktararak büyük bir seferberlik başlatılmıştır.

Bu çerçevede, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün restorasyon, proje ve uygulamasını tamamladığı eser sayısı 3 binin üzerindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik büyümeye, sosyal gelişmeye, milletimizin yaşam düzeyinin yükselmesine ve sürdürülmesine olan stratejik etkisi nedeniyle bilim, teknoloji ve yeniliğin desteklenmesi en temel önceliklerimizdendir.

AK Parti İktidarı döneminde bütçeden ar-ge’ye ayrılan payda önemli bir artış sağlanmıştır.

Sadece TÜBİTAK’a ayrılan kaynak geçmiş dönemlerle mukayese edilmeyecek tutardadır.

Önümüzdeki dönemde hedefimiz, ar-ge harcamalarının millî gelir içindeki payının, 2013 yılına kadar yüzde 2’ye yükseltilmesidir.

Bu payın en az yarısının özel kesim tarafından karşılanabilmesi için her türlü önlem alınacak, gerekli idari ve hukuki ortam hazırlanacaktır.

Geçen beş yıllık dönemde, bilgi toplumuna dönüşüm yolunda çok hızlı bir değişim yaşanmıştır.

Geniş bant İnternet hizmeti başlatılmış ve abone sayısı hızla artırılarak 4,4 milyona ulaşmıştır.

İnternet kullanıcı sayısı 2002 yılında 4 milyon iken, 5 kat artarak 2006 yılında 20 milyona yükselmiştir.

Aynı dönemde bilgisayar sayısı ise 4 milyondan 8 milyona yükselmiştir.

Bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasında bu dönemde Türkiye dünya birincisi olmuştur.

2002 yılı sonunda 23 milyon olan cep telefonu kullanıcı sayısı, 2006 yılı sonunda 54 milyona ulaşmıştır.

Telekomünikasyonda tekel kaldırılmıştır.

Gelişen bilişim teknolojilerinin ihtiyacını karşılayan birçok yasal düzenleme gerçekleştirilmiş, elektronik imza, evrensel hizmet, numara taşınabilirliği, üçüncü nesil lisanslar ve İnternet suçlarıyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

Önümüzdeki dönemde; telekomünikasyon pazarındaki serbestleşme hızlandırılacaktır.

Elektronik haberleşme hizmetlerindeki yüksek vergi yükü, bütçe imkânları dahilinde tedricen makul seviyelere çekilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye dış politika gündemi ve sorumluluk alanları açısından çok yönlü ve çok boyutlu bir ülkedir. Tarihi birikimimiz, coğrafi ve kültürel bağlarımız, stratejik konumumuz iyi belirlenmiş ve bütüncül bir çerçeveye oturtulmuş çok boyutlu bir dış politika gerektirmektedir.

Türkiye’yi, krizlere tepki veren, savunmacı bir ülke konumundan çıkararak bölgesel ve küresel vizyonuyla gelişmeleri yönlendirebilen belirleyici bir aktör hâline getirmek temel amacımız olmuştur.

Bu hedefe ulaşmanın öncelikli şartı, komşu ülkelerle ekonomik, kültürel ve siyasi bağları güçlendirerek ülkemizin çevresinde bir güvenlik ve refah halkası oluşturulmasıdır.

Bunun için hükûmetimiz, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya bölgeleri ile Akdeniz, Karadeniz, Hazar ve Basra havzalarıyla ilişkilerin kurumsallaşmasını öncelikli hedef olarak görmüş ve bu yönde köklü adımlar atmıştır.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs Türk halkının güvenlik ve refahının sağlanması için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her alanda uluslararası etkinliğinin artırılması ve Doğu Akdeniz’deki denge ve istikrarın korunması, Türkiye’nin Kıbrıs politikasının iki ana stratejik hedefini oluşturmaktadır.

Geçen dönemde takip ettiğimiz dinamik Kıbrıs politikası ile Türkiye bir taraftan büyük bir psikolojik üstünlük kazanırken, diğer taraftan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası meşruiyetini ve etkinliğini de artırmıştır.

2002 yılı itibarıyla Kıbrıs konusunda uluslararası baskı altında bunalan Türkiye, yürüttüğümüz aktif politika sonucunda, ulusal çıkarlarımızdan en küçük bir taviz vermeden uluslararası alanda büyük bir manevra kabiliyeti kazanmıştır.

Bu noktaya gelinirken Kıbrıs’ta tek bir asker çekilmemiş, 1 metrekare toprak verilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu süre içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası temaslarında ciddi bir artış gözlenmiştir.

Her yıl artan sayıda uluslararası yetkili Kıbrıs’ı  ziyaret etmekte ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve hükûmet üyeleri, gittikleri ülkelerde daha üst düzeyde ilgi ve kabul görmektedirler.

Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınma düzeyi büyük bir gelişme göstermiş, 2002’de kişi başına millî gelir 4.500 dolar iken, 2006 yılı sonu itibarıyla bu 11.270 dolara çıkmıştır.

Uluslararası konumunun daha ileriye götürülmesi, başta ticaret, kültür, turizm ve eğitim olmak üzere ana hizmet sektörlerinin geliştirilmesi, temel altyapı sorunlarının aşılması için hükûmetimiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gerekli desteği verecektir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin tarihsel sorumluluğunu yerine getirmek, Türk ve akraba devlet ve topluluklara sahip çıkmak, dış politikamızın öncelikli konuları arasındadır. İktidarımız döneminde bu coğrafyaya yardım götürülürken, hamasetten uzak, profesyonel ve sürdürülebilir ilişkiler geliştirilmiştir.

İktidarımız döneminde Kırım Tatarlarına, Gagavuz Türklerine, Afganistan Özbek ve Türkmenlerine, Gürcistan Azeri ve Karakalpak Türklerine, Moğolistan Kazaklarına, Kosova Türklerine, Makedonya Türklerine, Batı Trakya ve Bulgaristan Türklerine, Kuzey Irak Türkmenlerine ve Ahıska Türklerine kalkınma desteği verilmiş, tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkmaları sağlanmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ayrıca, Kırım Türkleri için söz verilen bin konut alınıp teslim edilmiş ve Türk tarihinin en eski yazılı kaynağı kabul edilen Orhun Abidelerine ulaşımı sağlayan Karakurum-Abideler arası 50 kilometrelik kara yolunun yapımı tamamlanmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Orta Doğu, büyük gerilimlerin ve önemli dönüşümlerin yaşandığı tarihi bir kavşak noktasındadır.

Geçtiğimiz dönemde Filistin sorununa hakkaniyetli bir çözüm bulunması ve Lübnan’ın istikrara kavuşması için göstermiş olduğumuz yoğun çabayı önümüzdeki dönemde kararlılıkla devam ettireceğiz.

Irak’taki gelişmeler dünya enerji politikalarını ve küresel ekonominin dengelerini önemli ölçüde etkileyecektir.

Türkiye için Irak’ın güvenlik ve istikrarı sadece komşu bir ülke olarak değil, Türkiye’nin güvenliği açısından da büyük önem taşımaktadır.

Bu nedenledir ki, Türkiye  son dört yıl içinde Irak’ın istikrar ve güvenliği için en fazla çaba sarf eden ülkelerin başında gelmiştir.

Irak politikamız, barış, güvenlik, demokrasi ve istikrar ilkelerine dayanır.

Kerkük meselesinin bütün etnik ve mezhebî unsurların katılımıyla hakkaniyet ilkelerine dayalı bir çözüme kavuşturulması öncelikli gündem maddelerimizden birini oluşturmaya devam edecektir.

Irak’ta istikrarsızlıktan beslenen terör tehdidine karşı da her türlü tedbiri en etkin bir şekilde aldık, alıyoruz ve alacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Hiçbir komşu ülke toprağının ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, hükûmetimiz, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini sadece ikili ilişkiler çerçevesinde değil, küresel ve bölgesel barış vizyonumuz içinde değerlendirmektedir.

Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri, küresel barışı tehdit eden gerilimlerin yumuşatılmasında, uluslararası terör, kültürel çatışma, enerji güvenliği gibi risk alanlarında uluslararası iş birliğinin yaygınlaştırılmasında büyük önem taşımaktadır.

17 Aralık 2004 Avrupa Birliği zirvesinde alınan karar, Türkiye’nin yarım asırdır sürdüregeldiği Avrupa Birliği ile bütünleşme çabalarına ivme katmış, bölgesel ve küresel bir aktör olma iradesine kurumsal bir boyut kazandırmıştır.

Avrupa Birliği müktesebatını tarama çalışmaları, ülkemizde pek çok alanda gerçekleştireceğimiz yapısal dönüşümün altyapısını hazırlamıştır.

2007 başında aldığımız kararla fasılların müzakerelere resmen açılıp açılmamasına bakmaksızın pek çok alanda reformlar hızla devam edecektir.

Hükûmetimiz, Avrupa Birliği katılım sürecini, hem bir entegrasyon hem de Türkiye’nin siyasal, ekonomik, sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir yeniden yapılanma süreci olarak değerlendirmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği transatlantik ilişkileri de geliştiren bir etkiye sahiptir.

Türkiye, Avrupa üzerinden Avrasya’ya uzanan alanda yaşanan gerilimlerin aşılmasında belirleyici bir konum ve role sahiptir.

Türkiye bu konum ile NATO’nun ve transatlantik ittifak sisteminin en önemli aktörlerinden biridir.

Bu ilişkilerin daha geniş kapsamlı bir şekilde ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel alanda zenginleştirilmesi gerekmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri ile olan ittifakımızı, transatlantik ilişkilerin omurgasını oluşturan NATO içindeki etkin rolümüzü ve Avrupa Birliği üyelik sürecimizi, ortak bir hedefin ana unsurları olarak görüyoruz.

Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya gibi Avrasya’nın önemli aktörleriyle geliştirilen ilişkiler, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ile sahip olduğu bu kurumsallaşmış ilişkiler sisteminin hiçbir zaman bir alternatifi değildir.

İktidarımız döneminde aktif dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardımlara, kalkınma projesi desteklerine ve insani yardımlara yeni bir yaklaşım getirilmiştir.

Başta Türk cumhuriyetleri ve Türk topluluklarının bulunduğu ülkeler olmak üzere Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Afrika’da daha planlı ve etkili bir yardım politikası izlenmiştir.

Hükûmet olarak yeni dönemimizde de dinamik dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardım ve insani yardım politikamızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli millevtekilleri; Türkiye’nin imkânları ve kaynakları zengindir. Türkiye’nin çözülemeyecek aslında hiçbir meselesi de yoktur.

Daha önceki hükûmet programlarımızdaki bütün hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz gibi, buradaki hedeflerimizi de inşallah gerçekleştirerek, milletimizi daha çok refaha, daha çok adalete, daha güçlü bir Türkiye’ye kavuşturacağız.

Seçim Beyannamemizde ayrıntılı biçimde yer alan taahhütlere dayalı olarak hazırladığımız, sürekliliği ve tutarlılığı esas alan 60’ıncı Hükûmet Programı çerçevesinde, halkımızın gerçek gündeminden kopmadan, toplumumuzun tüm kesimlerini kucaklayan bir anlayış içinde çalışmalarını yürütecek olan hükûmetimiz, yüce Meclisten ve aziz milletimizden güven ve destek beklemektedir.

Çalışmalarımızı başta muhalefet partilerimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm taraflarla diyalog ve iş birliği içinde, şeffaf biçimde yürüteceğiz.

Bütün bu çalışmalar sonucu elde edilecek olan başarılar, sadece bize ait olmayacak, tüm tarafların katkısıyla milletimizin başarısı hâline gelecektir.

Bu yeni dönemin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını Allah’tan diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.