Başbakan RECEP TAYYİP
ERDOĞAN Tarafından TBMM’ne Sunulan
59’uncu Hükümet Programı
18 MART 2003
Sayın
Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Cumhuriyetimizin 59’uncu, Ak Parti’nin 2’nci Hükümeti adına aziz milletimizi
ve bu büyük milletin siz değerli vekillerini saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, başta Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere, aziz milletimize hizmet etmiş tüm değerlerimizi
şükranla anıyorum. Milletimize hizmet yolunda taş üstüne taş koymuş her emek
sahibine, Hükümetimin en derin saygılarını iletiyorum.
Bu vesileyle, bugün yeni bir yıldönümünü idrak ettiğimiz Çanakkale Zaferi
dolayısıyla milletime tebriklerimi arz ediyor, o günden bugüne canlarını
feda ederek bu toprakları anıtlaştıran tüm şehitlerimizin muazzez hatıraları
önünde saygıyla eğiliyor ve Hükümet Programımızı büyük bir destanın
yıldönümünde Yüce Meclis’e sunma imkanı bulduğumuz için son derece mutlu
olduğumu belirtiyorum.
Bildiğiniz gibi, şu an sizlere okuyacağım Hükümet programı, sadece 59.
Hükümetimizin “hükümet etme tekniği”ni değil, 3 Kasım seçimleri ile Türk
siyasal hayatında çok önemli bir değişimi gerçekleştirmiş olan partimizin
“hükümet etme mantığı”nı da ortaya koyacaktır.
Dolayısıyla 58. Hükümet ile 59. Hükümet arasında organik bir devamlılık ve
hükümet etme mantığı açısından süreklilik vardır.
Sizlere, hükümet etme tekniğimiz üzerine açıklamalar yapmaya girişmeden
önce, partimizin kimliği doğrultusunda, siyasete, topluma ve hükümet
kavramına nasıl yaklaştığımızı açıklamak istiyorum. Bunu önemsiyorum. Çünkü,
bir Hükümet hangi siyasal yöntemle hükümet edeceğini açıklamaya girişmeden
önce, nasıl bir siyasal perspektife sahip olduğunu açıklamalıdır diye
düşünüyorum. Bugün isimlendirme düzeyinde, iktidarda AK Parti var, ana
muhalefet partisi olarak ise CHP bulunuyor.
Bu isimlendirmenin gerisinde ise, iktidarda “muhafazakar demokrat” bir
partinin olduğunu, ana muhalefette ise “sosyal demokrat” bir partinin
olduğunu hatırda tutmak gerekir. Bu nedenle, sözlerimize, geleceğin siyaseti
açısından çok önemli gördüğümüz siyasal perspektifimizi açıklama ile
başlamanın gereğine inanıyoruz. Böylece, hükümet etme mantığımızı, Yüce
Meclis’in bilgilerine sunmuş ve aziz milletimize arz etmiş olacağız.
Değerli Milletvekilleri,
Ak Parti siyasal kimliğini “muhafazakar demokrat” olarak tanımlamaktadır.
AK Parti kendi düşünce geleneğimizden hareketle, yerli ve köklü değerler
sistemimizi evrensel standarttaki muhafazakar siyaset çizgisiyle yeniden
üretmek amacındadır. Yeni Muhafazakar Demokrat çizginin muhafazakarlığın
genlerine ve tarihi kodlarına uygun şekilde, ama siyaset yaptığımız
coğrafyanın toplumsal ve kültürel geleneklerine yaslanarak ortaya konması
Türk siyasetine yeni bir soluk getirecektir. AK Parti geçmişten veya bir
medeniyet havzasından siyaset çizgisi ödünç almak yerine, kendi düşünce
geleneğiyle dünya genelinde de test edilen bir siyasal tutumu yeniden
üretmeyi doğru bulmaktadır.
Bizim, yeni siyaset anlayışımıza zemin olan muhafazakar demokrat kimliğimize
göre siyaset bir uzlaşı alanıdır.
Toplumsal alandaki çeşitlilik ve farklılığı siyasal alanda da kabul ediyor
ve siyasetin taraflarını her zeminde uzlaşıya davet ediyoruz. Bize göre
farklılıklar tabii bir durum ve zenginliktir. Toplumsal ve kültürel
çeşitlilikler demokratik çoğulculuğun üreteceği tolerans ve hoşgörü
zemininde siyasete bir renklilik olarak katılmalıdırlar. Katılımcı
demokrasinin de farklılıklara temsil olanağı sağlayarak ve siyasal sürece
katarak kendisini geliştireceği düşüncesini esas kabul etmekteyiz.
Ak Parti’nin muhafazakarlık anlayışı, siyasal otoriteyi, hukuki ve siyasi
meşruluğun ötesinde bir meşruluk temeline oturtmakta ve siyasal iktidarın
varolan toplumu tanıyarak, işlevlerini onun irade ve değerlerine uygun
olarak yürütmesi gerektiğini belirtmektedir.
Sadece sayısal güce dayanan bir yönetim anlayışını benimsemiyoruz. Toplumsal
mutabakattan güç alan bir siyaset anlayışından yanayız. Bize göre siyasi
iktidarın en temel dayanağı milli iradenin kabulüne mazhar olarak,
meşruluğunu milletin genel kabulünden almasıdır. Hukuki meşruiyetin kaynağı,
hiç şüphesiz ki, milletin siyasal varoluşunun ifadesi olan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’dır.
Ak Parti’nin muhafazakar kimliği, “siyasal gücün bir kişinin veya grubun
elinde yoğunlaşmasını destekleyen, bireysel ve siyasal özgürlüklere karşı
olan, siyasal katılımın hemen hemen tüm biçimlerini reddeden, baskı ve güç
kullanımını öngören” dayatmacı siyasal anlayışları reddetmektedir.
Siyasal otoritenin (devletin veya hükümetin) sınırlandırılması düşüncesi
bizim muhafazakarlık temelli siyaset kavrayışımızın en ısrarlı olduğu
argümanlardandır.
Bize göre sınırlandırılmayan, keyfiliğe ve hukuksuzluğa olanak sağlayan,
katılımı ve temsili önemsemeyen, bireysel ve kollektif hak ve özgürlükleri
hiçe sayan totaliter ve otoriter anlayışlar sivil ve demokratik siyasetin en
büyük düşmanlarıdır. AK Parti İktidarı her türlü dayatmacı, buyurgan,
tektipçi, toplum mühendisliğine dayanan yaklaşımları sağlıklı bir demokratik
sistem için engel olarak görür.
Muhafazakar demokrat siyasi kimliğimizin genel tutumu, “kanun hakimiyeti
yoluyla sınırlı devleti savunmak, doktriner ve dogmatik olandan hoşlanmamak”
olarak özetlenebilir.
Bu çerçevede hükümetin rolü, topluma “tercihler empoze etme gücünü ele
geçirmek olmayıp, barışı, anayasal düzeni ve adaleti korumakla sınırlı”dır.
Bize göre hukuk devletinin gereği siyasal iktidarı ve tüm kurumları yasal
çerçeve ile sınırlamaktır. Ayrıca devletin ideolojik bir tercihle kendisini
dogmatik bir alan olarak tanımlaması, savunulmaması gereken bir durumdur.
Asli fonksiyonlarına çekilmiş, küçük ama dinamik ve etkili bir devlet
vatandaşını tanımlayan, biçimlendiren, ona tercihler dayatan değil;
vatandaşın tanımladığı, denetlediği ve şekillendirdiği bir devlettir.
Bize göre, katılımcı demokrasiden yoksun siyasal davranışlar, devletin sahip
olduğu denetim gücüyle, ara kurumlarda geniş tahribat meydana getirmiş ve
özgürlüğü büyük ölçüde kullanılamaz hale getirmiştir.
Bize göre demokratik bir toplumda sivil toplum örgütleri büyük önem
taşırlar. Sivil ve özgürlükçü bir ortamın oluşabilmesi ve bireyin devlet
karşısında korunabilmesi buna bağlıdır. AK Parti İktidarı, sivil siyaseti
önemsemekte, siyasette sivil toplumun etkisine inanmaktadır.
Bizim muhafazakar kimliğimizin temel felsefi ve siyasal kaygısı, bireyi
koruyabilecek bir aile olan toplumsal organizmayı sağlıklı ve bir arada
tutabilmektir. Bize göre bireysel özgürlüğün tam olarak tesis edilebilmesi
bireyi soyut, silik ve siyasal iktidar karşısında korumasız kılmaktan değil,
onu toplumsal alan içinde sivil ve sosyal oluşumlarla teçhiz etmekten
geçmektedir. Toplumun ve toplumsal değerlerin korunması temel olmalıdır.
AK Parti’nin Hükümet telakkisi, toplumun yapı taşı olan aile kurumunun
sosyalleştirme misyonunu kaçınılmaz görmektedir.
Ak Parti Hükümeti, kültürel farklılıkları saygı ile karşılayarak
demokrasinin gelişimi için her toplumun kendine özgü kurumlarına saygı
gösterilmesini savunmaktadır. Muhafazakarlık bu yönüyle katı ve donmuş bir
ideolojiden daha çok “demokrat” bir perspektifi temsil etmektedir.. Bize
göre, demokratik siyaset zemini her türlü sorunun aktarıldığı, tüm toplumsal
taleplerin yansıtıldığı ve doğru ile yanlışın kendisini test ederek
düzeltebilecekleri bir zemindir. Türkiye toplumundaki farklılık ve
çeşitlilikler de çoğulcu demokrasiyi zenginleştirecek unsurlardır.
Demokrasiyi kabule şayan kılan da toplumsal ve kültürel farklılıkları ve
talepleri siyasete katabilmesi ve kurulu düzeni dayatmacı ideolojik ve
siyasi aşırılıklardan korumasıdır. Hükümetimiz, demokratik kültürü,
siyasetinin ana unsuru olarak görmektedir.
Biz gerilime yol açan söylem ve üslubun Türkiye siyasetine bir fayda
sağlamadığını; Türk siyasetinin çatışma, kamplaşma ve kutuplaşma yerine
uzlaşı, bütünleşme ve hoşgörü üzerine kurulması gerektiğini düşünüyor ve
itidalin toplumun genel bir talebi olduğuna inanıyoruz.
Muhafazakarlık, adalete ve özgürlüğe dayanan ideal dünyayı önemser, ama ona
götüreceği umulan her türlü toplumsal mühendisliği reddeder.
Her siyaset geleneği zaman tünelinden ve tecrübe süzgecinden geçtikten sonra
ortaya çıkmakta; toplumsallaşabildiği ve gerçek hayatla sınanarak halkın
kabulüne mazhar olduğu anda kalıcı olabilmektedir. Bu esasa inanan AK Parti
Hükümeti, siyasal kimliğiyle, Türk siyasetinin bugününde ve geleceğinde ülke
ve millet menfaatleri çerçevesinde belirleyici olma gayretindedir.
Sayın Milletvekilleri,
Çok zor şartlar altında göreve gelmiş olan birinci Ak Parti Hükümeti, yani
58. Cumhuriyet Hükümeti, değerli siyaset ve devlet adamı Sayın Abdullah
Gül’ün dirayetli ve basiretli başbakanlığı ile bir yandan halkımızın
birikmiş sorunlarına acil çözüm ararken, diğer yandan, bir daha böylesi
sorunlarla karşılaşmamak üzere gerekli yapısal değişiklikleri ve reformları
gerçekleştirmek için son derece ciddi adımlar atmıştır.
Ak Parti’nin hükümet etme mantığı genel olarak devlet ve toplum arasındaki
bağları daha güçlü hale getirmeye, siyaset alanını kırılganlıktan
kurtarmaya, siyasetin itibarını artırmaya ve milletin siyasete güvenini
yeniden tesis etmeye ve halkın taleplerine tam olarak cevap vermeye dönük
olarak işlemektedir
Ak Parti, birinci hükümet dönemi, anayasal kurumları etkili ve verimli bir
şekilde işletmek, milletin hassasiyetlerine tam olarak cevap vermek ve
piyasalara güven veren bir siyaset üretme zemininde örnek teşkil edecek bir
siyasal dönem olduğu için, hem milletimizin takdirlerine mazhar olmuş, hem
de ülkemizin dış dünyadaki itibarını, ülkemizin hak ettiği düzeye
taşımıştır.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Ak Parti’nin birinci hükümet döneminde olduğu gibi, ikinci hükümet döneminde
de, yani ikinci roketleme aşamasında da, Türkiye’nin iç siyaset
kutuplaşmalarıyla zaman kaybetmesine itibar etmeyecektir. 59. Hükümet,
milletimizin talebi olan, tam demokrasi, eksiksiz temel hak ve hürriyetler
düzeni, etkili dış politika ve uluslar arası piyasalarda rekabet gücüne
kavuşmuş bir üretim yapısı talebine titizlikle cevap verilecek ve tüm
politikalar bu doğrultuda şekillendirilecektir.
Değerli Milletvekilleri,
Geçmişte uygulanan yanlış politikalar yüzünden devletin ekonomideki rolü
değişen koşullara ayak uyduramamış, servetin toplum kesimleri ve bölgeler
arasındaki dağılımında adalet sağlanamamış ve sağlıklı bir özelleştirme
gerçekleştirilememiştir. Ak Parti’nin 3 Kasım seçimleri ile tasfiye ettiği
siyaset, hantal ve merkeziyetçi yapıyı korumuş, kendi dar çıkarları ve
Türkiye’nin geleceğini yönetme kaygısından uzak siyaset biçimleri arasında
bire bir bağlantılar kurmuşlardır.
Eski siyaset mantığı ve köhnemiş siyasi akıl tarafından uygulanan ekonomi
politikaları başarısızlıkla sonuçlanmış, Cumhuriyet tarihinin en büyük
ekonomik krizleri yaşanmış ve halkımız görülmemiş bir şekilde yoksulluğa
maruz bırakılmıştır. Bu acı tablodan kurtulma iradesi, Ak Parti’nin birinci
hükümet dönemi olan, seçkin 58. Cumhuriyet Hükümeti zamanında ortaya çıkmış
ve milletimizin aktif desteğine muhatap olmuştur.
Hükümetimiz, ülkemizin genç ve dinamik nüfusu, eşsiz coğrafi konumu, zengin
doğal kaynakları ve engin kültür birikimi ile yeni dünyanın etkin bir üyesi
olma potansiyeline sahip olduğuna kesinlikle inanmakta ve bütün bu olup
bitenleri hak etmediğini düşünmektedir.
Hükümetimiz, dürüst, cesur, bilgili ve ehliyetli kadroların öncülüğünde,
siyaseti ve devleti yeniden milletle buluşturmak için kapsamlı bir
programla, umut ve güven dolu bir geleceği yeniden tesis etmek üzere yola
çıkmıştır.
Yüce Meclisimize sunduğumuz bu program, uzun hazırlıkların ürünü olarak
geliştirdiğimiz, ülkemizin ve dünyanın gerçeklerinden yola çıkarak
şekillendirdiğimiz, bütünsel bir anlayış içinde ele aldığımız ve ülkemizi
gelecekte layık olduğu yere taşıyacağına inandığımız temel alanlardaki
politikalarımızı içermektedir.
Milletin taleplerinin ve maşeri vicdanının yankısı haline gelmiş olan Ak
Parti’nin hükümet etme mantığının bir ifadesi olmakla kıvanç duyan
Hükümetimiz;
• Ekonomik istikrarı sağlamış,
• Rekabetçi bir piyasa yapısı oluşturmuş,
• Sürdürülebilir kalkınma ortamını yakalamış ve ekonomik refahın nimetlerini
adaletle dağıtan,
• Yoksulluk ve yolsuzlukla en etkili şekilde mücadele edilen ve tüm kamu
adına görev yapanların yargılanabilmelerinin önündeki, dokunulmazlık dahil
tüm engellerin kaldırıldığı,
• İnsanlarımızın barış ve refah içinde özgürce yaşadığı,
• Çağdaş dünya ile bütünleşmiş, farklılıkların çatışma unsuru olarak değil
zenginlik kaynağı olarak görüldüğü,
• İtibarlı, demokratik, dinamik, bir millet iradesini hayata geçirecektir.
Hükümetimizin siyasi varoluş sebebi, bu vizyonu gerçekleştirme yolunda;
siyasi iktidarı, anayasal çerçevede milletin talimatları doğrultusunda
yönetmek olacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
Demokratik ülkelerde; hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama
yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel veya örgütlü
olarak hak ve özgürlüklerin kullanılması ve idarenin hukuka bağlılığının
sağlanması temel değerlerdir. Bunlar Ak Parti’nin hükümet etme mantığının da
“olmazsa olmaz”larıdır.
Ak parti, kamu yönetiminde güvenin kalıcı olarak tesis edilmesinin yolunun
bu değerlerden geçtiğine inanmaktadır.
Hukuk ve adalet anlayışımız gereği, hukukun üstünlüğü içinde devletin,
topluma ve bireylere dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din ve mezhep aidiyeti gibi sebeplerle ayırım gözetmesi söz konusu
olmayacaktır. Bu konular etrafında ayrımcı politikalar peşinde koşanlar,
karşılarında Ak Parti Hükümeti’ni aşılmaz bir engel olarak bulacaklardır.
Mevzuatımızdaki pek çok yasakçı hükümler nedeniyle, ülkemiz hukuk
devletinden çok kanun devleti görünümü vermektedir.
İktidarımız süresince tüm çalışmalarımız, ülkemiz hukukunu evrensel hukuk
ilkelerine uygun hale getirmek, temel hak ve özgürlükler rejimini evrensel
standartlara çıkarmak, ülkemizi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmak,
hukukun üstünlüğünü hakim kılmak ve uluslararası camiada saygın bir yer
kazandırmak olacaktır. Seçimlerden başarı ile çıkar çıkmaz, AB turuna
çıkmamız ve bu turun neticesinde ülkemizin AB’ye tam üyeliği için Aralık
2004 tarihine müzakere için müzakere tarihi alma başarısı göstermemiz, bu
hassasiyetlerimizin tescili olarak ortaya çıkmıştır.
İnsan haklarının evrensel düzeye çıkarıldığı ve kullanıldığı, hukukun
üstünlüğünün gerçekleştirildiği ve demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla
işlediği hukuk sistemini oluşturmak için, iktidarımız süresince
gerçekleştireceğimiz temel düzenlemelerden bazıları şunlar olacaktır;
• Artık ülkemize dar gelen yürürlükteki Anayasa yerine katılımcı ve
özgürlükçü yeni bir Anayasa hazırlayacağız. Bu anayasanın hazırlanmasında,
kendi fikirlerimiz kadar, muhalefet partilerinin ve tüm toplumsal kesimlerin
katılımını en etkin biçimde sağlama çabası içinde olmaya söz veriyoruz.
• Birtakım hükümleri sürekli değiştirilmek zorunda olan bir anayasa yerine,
ülkemizi geleceğe taşıyacak bir anayasa yapmak, çocuklarımızın geleceği
adına yerine getirmemiz gereken bir sorumluluktur. Yeni Anayasamız güçlü bir
toplumsal meşruiyete sahip, başta AB olmak üzere uluslararası normlara
uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan, çoğulcu ve katılımcı
demokrasiyi esas alan demokratik hukuk devleti anlayışını taşıyacaktır.
• Siyasi partileri katılıma açmak, halkın partiler üzerindeki denetim ve
etkinliğini artırmak, parti içi demokrasiyi ve şeffaflığı sağlamak ve
istikrarı bozmayacak şekilde temsilde adaleti sağlamak üzere Siyasi Partiler
Kanunu ve Seçim Kanunları, tüm kesimlerin üzerinde mutabakatı aranarak
değiştirilecektir.
• Amacımız şiddet, baskı ve suçtan arınmış, özgürlüklerin nimetlerinden
yararlanan ve korkunun olmadığı bir barış toplumu haline gelmektir.
İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla “Koruyucu Hukuk” uygulamaları
başlatılacak, ayrıca ihtilafların dostane yollarla çözümlenmesi anlayışı
yerleştirilecektir.
• Türk Ceza Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu ve İş Kanunu gibi
temel kanunlarımız çağdaş gelişmeler ve AB normları dikkate alınarak
güncelleştirilecektir. Bu kanunların bir bölümü Meclis’e sevk edilmiştir,
bir bölümü de yıl sonuna hazır olacaktır. 59. Hükümet döneminde, 58 Hükümet
döneminde yapılan çalışmaların yol göstericiliğinde ilerleneceğinden, etkili
bir şekilde sonuç almak daha da kolay olacaktır.
Sayın Milletvekilleri,
Adalet sisteminin işleyişi konusunda, hukuk devleti prensibi ile tam uyumlu
bir görüntü verdiğimiz söylenemez. Adalet sistemi çok yavaş işlemekte, bu
durum adalete güven duygusunu zayıflatmaktadır. Vatandaşlarımız kimi zaman
haklarını mahkemelerde aramak yerine “ihkâk-ı hakka” kalkışmakta, ya da
yargı dışı organizasyonları devreye sokmakta veya umutsuz bir şekilde hak
aramaktan vazgeçerek haksızlığa boyun eğmektedir. Tam ve zamanında adaletin
tesisi için, gereken her türlü düzenleme yapılacaktır.
• Adliyeler, çağın gelişmelerine ve hizmetin gereklerine uygun bir şekilde
modern araç ve gereçlerle donatılacaktır. Mahkemelerin elektronik arşiv
imkanlarından yararlanması sağlanarak gerekli bilgi ve belgeler ile emsal
kararlara zamanında erişim mümkün hale getirilecek, yargı organları arasında
kurulacak bir bilgi ağı ile adli sistemi bilgi toplumuna taşıyacak bir düzen
oluşturulacaktır. Bu çerçevede hazırlanan Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)
yıl sonunda tamamlanacaktır.
Konuya gösterdiğimiz hassasiyetin bir sonucu olarak, Adalet Bakanlığı
bütçesi içindeki en büyük ödenek bu kaleme ayrılmıştır.
• İnfaz mevzuatı çağdaş normlara uygun hale getirilecek, modern bir
örgütlenme, yeterli sayıda personel ve fiziki imkanların sağlanmasıyla ceza
ve tutukevlerinin sorunları çözülecektir.
Değerli Milletvekilleri,
Kamu yönetimi sistemimizin çağdaş bir yönetim anlayışına uygun bir yapıya
kavuşturulması gerekmektedir. Hükümetimiz bu dönüşümü sağlamak
kararlılığındadır. Bu kapsamda;
Merkeziyetçi ve hantal yapıların aşılması bakımından;
Katılımcı ve çoğulcu demokrasi ve yönetimde etkinlik ilkeleri doğrultusunda,
Hükümetimiz döneminde kapsamlı bir yerel yönetim reformu
gerçekleştirilecektir.
• Ulusal öncelikler ile yerel farklılıklar barıştırılarak kamu hizmetlerinin
yerinden karşılanması temel ilke olacak, merkezi yönetim tarafından
yürütülmesi zorunlu olmayan hizmetler, kaynaklarıyla birlikte yerel
yönetimlere devredilecektir.
• Yerel düzeyde demokratikleşmeye önem verilecek, seçimlerle oluşan yerel
organlar üzerindeki merkezi idarenin denetimi, hukuka uygunluk denetimi ile
sınırlandırılacaktır.
• Yerel Yönetim Reformu çerçevesinde, merkezi idare ile yerel idareler
arasında görev, yetki ve kaynak paylaşımı, üniter devlet anlayışımıza dayalı
olarak, etkinlik, verimlilik ve çağdaş yönetim ilkelerine uygun olarak
yeniden belirlenecektir.
İl İdareleri yeniden yapılandırılarak;
• Bakanlıkların taşradaki görev ve yetkileri, Valiliklere ve İl Özel
İdarelerine devredilecektir.
Yerel tercihler dikkate alınarak, sağlık, eğitim, kültür, sosyal
yardımlaşma, turizm, çevre, köy hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar ve
ulaşım hizmetlerinin il düzeyinde karşılanması sağlanacaktır.
• “Devlette Genel Kurumsal Gözden Geçirme” çalışması yapılarak,
bakanlıkların sayısı ve ölçekleri, ilgili ve bağlı kuruluşlar ile diğer kamu
kuruluşlarının bir bütün olarak görevleri yeniden tanımlanacaktır.
• Merkezi yönetimdeki gereksiz kuruluşlar elenecek, benzer işlevler gören
yapılar birleştirilecek ve kuruluş içi yönetim kademeleri azaltılarak
işlemler basitleştirilecektir. Bu konuda başlatılmış çalışmalar süratle
tamamlanacaktır.
Toplumsal denetim ve katılımın artırılması bakımından;
• Kamu alanındaki “sır” kavramının yeni ve çağdaş bir anlayışla ele alınması
gerekmektedir. Ak Parti’nin hükümet etme döneminde, “sır” kavramı, bilgi
edinme hakkı lehine kısıtlanacaktır.
• Bilgi edinme hakkı, toplumun bütün kesimlerine yaygınlaştırılacak ve bunu
sağlamak için “Vatandaşın Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” çıkarılacaktır. Bu
kanunun taslağı hazırdır ve Ak Parti’nin katılımcı siyaset anlayışı
çerçevesinde vatandaşlarımızın bilgisine, eleştirilerine ve katkılarına
açılmıştır.
• Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanılarak, kamu
kuruluşlarının hizmet ve işlemleri halka duyurulacak, yönetimde şeffaflık
sağlanacaktır.
• Kamuda verimliliğin artırılması ve şeffaflığın sağlanması için hizmet
birimlerinin, parlamentoya ve kamuoyuna performans raporu sunmaları yönünde
çalışmalar başlatılacaktır.
Kırtasiyecilik, şekilcilik ve verimsizliğin azaltılması bakımından;
• Vatandaşa doğrudan hizmet sağlayan alanlarda mevzuat ve idari usuller
sadeleştirilecektir.
• Kamu kuruluşlarında bilgi ve iletişim teknolojileri azami ölçüde
kullanılarak, e-Devlet uygulaması yaygınlaştırılacaktır.
• Yatırımcının önündeki bürokratik engeller kaldırılacak, mükerrer belge ve
bilgi talepleri önlenecektir.
Örgütsel büyüme ve hantallığın giderilmesi bakımından;
• Kamu personeli eğitilecek, geçici ve nitelik gerektirmeyen işler için
ilave personel alımı önlenecektir.
• Kuruluş içi, kuruluşlar arası ve bölgeler arası personel dağılımı yeniden
düzenlenerek, vatandaşa doğrudan hizmet verilen noktalardaki personel açığı
giderilecektir.
Kayırmacılığın ve yozlaşmanın önlenmesi bakımından;
• Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve
fırsat eşitliği esas alınacaktır.
• Ulusal düzeyde “Ekonomik ve Sosyal Konsey” etkin olarak çalıştırılacak,
bölgesel ve yerel düzeyde özel kesimin ve sivil toplum örgütlerinin kamu
yöneticileri ve siyasi yetkililer ile bir araya geleceği benzeri yapılar
geliştirilerek yaygınlaştırılacaktır. Uzun zaman boyunca toplanmayan
Ekonomik ve Sosyal Konsey’in, 58. Hükümetimiz döneminde toplanması,
söylediklerimizin en ciddi kanıtıdır.
Değerli Milletvekilleri,
Merkezi idare reformuna Başbakanlıktan başlanmış olup, Başbakanlığa bağlı
kuruluşlar, ilgili icracı bakanlıklara devredilmiş ve Başbakanlık önemli
oranda icracı bir bakanlık olmaktan çıkarılmıştır. Başbakan’a yardımcı
olacak Devlet Bakanlarının sayısı azaltılmış ve böylece Bakanlar Kurulu
verimlilik esasına göre teşekkül ettirilmiştir. Bu doğrultuda bazı adımları
yakın zamanda atmaya devam edeceğimizi, kamuoyuna buradan duyuruyorum.
Hükümetimizin reformist yapısını ortaya koyan bu ilk icraatlar, toplumun
geniş kesimlerinde takdir görmüş ve piyasalarda güvenin oluşumuna katkıda
bulunmuştur. Bu çerçevede,
• Ekonomi yönetimi tek bir çatı altında toplanacaktır. Bununla ilgili yasal
düzenleme gerçekleştirilecekir.
• Mevcut Hizmet Bakanlıklarının sayısı, ölçüleri, ilgili ve bağlı kuruluşlar
bir bütün olarak ele alınacak, merkezi idare reformunun en önemli uygulaması
olarak bakanlıkların görev ve yetkileri yeniden tanımlanacaktır.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Türkiye ekonomisi sentetik bir görünüm sunmakta ve zayıf olarak
yapılandırılmış kurumsal bir sisteme sahip bulunmaktadır. Son üç yıl içinde
üç defa üçer yıllık ekonomik programın uygulamaya konulmuş olması, genel
olarak bu programların hedeflerine ulaşılamadığını göstermiştir. Zayıf
ekonomik performansın nedenleri arasında ahlaki riziko, tutarsız tercihler
ve hatalı kaynak kullanımı, şoklara duyarlılık ve açıklık, etkinliği azalmış
düzenleme-denetim ve yaptırım mekanizmaları ön sıralarda yer almaktadır.
Tutarlı ve sinerjik bir sonuç üretemeyen kaotik programlar, reformlar ve
düzenlemeler; enflasyon oranı, faiz oranı ve döviz kuru arasındaki dengenin
kaybolması; büyük boyutlarda üretim ve katma değer kaybına yol açan ve etkin
şekilde organize olamayan sanayi, tarım ve hizmet sektörü; ulusal sermayenin
ihmal edilmesi; yatırım süreçlerinde önemli düşüşler; makul ve
sürdürülebilir bütçe ve dış ticaret dengelerinin kurulamaması; iç ve dış
borç yükünün aşırı şekilde artması; derin ekonomik krizler son dönem ekonomi
yönetimlerinin ürettiği ekonomik, sosyal ve siyasal maliyetleri oldukça
yüksek sonuçlar doğurmuştur.
Bu sonuç, ekonomide rakamsal faktörler yanında, sosyal dinamiklerin de ihmal
edilemeyecek öneme sahip olduğunu göstermektedir. Söz konusu süreçte
Türkiye’ nin sosyal sermayesinin de tahrip edildiğini belirtmek gerekir. En
önemli neden güven ve istikrar ortamının kaybolmasıdır. Ekonomik birimlere
kaybolan güveni kazandırmak ve siyasetin itibarını yeniden tesis etmek
amacıyla, politik karar süreçlerinde etkinliği artırıcı düzenlemelere ve
uygulamalara ağırlık verilecektir. Bu çerçevede;
• Toplumun istek ve arzuları politik sürece doğrudan yansıtılacak,
• Şeffaflık ve hesap verilebilirlik uygulamaya konulacak,
• İlan edilen politikalar güçlü bir siyasi irade ile desteklenecek,
• Anlaşmalara bağlılık ve evrensel standartlar devlet taahhütlerinin
devamında temel kriter olacaktır.
Hükümetimiz toplumdan aldığı yetki çerçevesinde,
• demokratik piyasa toplumu ve ekonomisi,
• etkin ve şeffaf mali ve finansal sistem,
• Ahlaki değerlere sahip bir bürokrasi,
• evrensel standartta düzenleme, denetleme ve yaptırım sistemi,
• rekabet, etkinlik, verimlilik ve alternatif maliyetlerinin önemli
göstergeler olarak işlev gördüğü ekonomik ortam
oluşturmayı ön planda tutacaktır.
Hükümetimiz, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borç stokunu
düşürmek, yüksek ve istikrarlı bir büyüme performansına ulaşmak için
yürürlükteki ekonomik programın aksayan ve yetersiz bölümlerini de dikkate
alarak toplumumuzun desteğini alacak yeni bir ekonomik program
uygulayacaktır.
Ekonomi yönetimi, halkın beklentilerini ve devletin taahhütlerini dikkate
alarak genel bir vizyon ve misyon oluşturacaktır. Bu çerçevede, ekonomik
başarı için yapılması gerekenlerden, çok yapılmaması gerekenler önem
kazanmaktadır. Hükümetimiz bu çerçevede;
• Ekonomik birimler arasındaki dengeyi bozacak haksız karar ve eylemler,
• Yanlış, hatalı, eksik veri ve bilgi sunumu, bilgi saklama,
• Ekonomik faaliyette bulunma hak ve özgürlüğünün ortadan kaldırılması,
• Evrensel çerçevede risk-getiri ilişkisinden uzak ekonomik ve finansal
faaliyetler
• Kamu imkan ve kaynaklarının özel amaç ve menfaatler için kullanımı,
• Makro ve mikro çerçevede yaratıcı rekabetin ihmal edilmesi
• Kişilik haklarına yönelik saldırı ve iftira
gibi hususların doğması ve gelişmesine imkan vermeyen bir ortamın oluşmasına
özel önem verecektir. Böyle bir ortamda, konjonktürel problemlerin yapısal
sorunlara dönüş ihtimali de önemli ölçüde azalacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
Seçim beyannamemiz ve 58. Hükümet Programındaki yaklaşımlar ışığında
ekonominin mevcut durumu ve muhtemel geleceğini değerlendirerek, Hükümetimiz
aşağıdaki öncelikleri belirlemiştir:
• Ekonominin rehabilitasyon ve restorasyonu sürecini tamamlamak,
• Ekonomik büyümeyi yeniden başlatmak
• Fakirlik ve işsizliği azaltmak
• Evrensel kurallar, çağdaş standartlar ve etkin uygulama anlamında devleti
ve kurumlarını görev, yetki ve sorumluluk açısından yeniden yapılandırmak ve
şekillendirmek
• Bürokrasiyi azaltmak,
• Yolsuzluk ve suç işleme eğilimini engelleyici düzenlemeler yapmak
• AB’ ye üye olma sürecini hızlandırmak ve sonuçlandırmak
• Bölgesel ekonomik güç ve bölgesel finans merkezi olma imkanı sağlayacak
ortamı hazırlamak
Genel yaklaşımlar ve makro-parasal dengeleri yönetmeye odaklaşma kadar,
Hükümetimiz doğrudan reel ekonomiye ve vatandaşların ihtiyaçlarına açık
pragmatik uygulamaları da benimseyecektir. GSMH’ da reel ve sürdürülebilir
büyüme ile vatandaşların hayat standardını artırmayı sağlayan ekonomik
politikalara ağırlık verilecektir.
Yatırım olmaksızın ekonomik büyüme ve ekonomik büyüme olmaksızın
sürdürülebilir ekonomik politika üretilemez. Ulusal ekonominin yeniden
güçlendirilmesini amaçlayan stratejik önceliğimiz, ulusal sermayenin daha
fazla katılımını sağlayarak ve doğrudan yabancı sermayeyi teşvik ederek
yatırım oranını artırmaktır.
Bu amaca uygun makroekonomik politikalar geliştirilecek ve uygulanacaktır.
Bunun yanında, 58. hükümetin genel çerçevesini oluşturduğu yatırım ortamının
iyileştirilmesi projesine de özel önem verilecektir.
Yatırım ortamının iyileştirilmesi, etkin ve amaca uygun yapısal reformlar,
sanayi ve enerji sektörünün yeniden yapılandırılması ve modernize edilmesi,
tarım sektörünün yeniden canlandırılması, gıda sektörünün modernizasyonu,
ormancılığın geliştirilmesi, kamusal işler ve konut sektörünün
geliştirilmesi, altyapının rehabilitasyonu ve ulaşımın modernizasyonu,
iletişim ve enformasyon teknolojisinin geliştirilmesi, turizmin
güçlendirilmesi ve turizm sektöründe ürün ve hizmetlerin farklılaştırılması,
su kaynaklarının etkin yönetimi, çevrenin korunması, KOBİ’ lerin ve
kooperatiflerin desteklenmesi, özelleştirme sürecinin şeffaf ve etkin
gerçekleştirilmesi, finansal hizmetler sektörünün yeniden yapılandırılması,
yabancı sermayenin teşvik edilmesi ve ihracatın artırılması yoluyla
sağlanacaktır.
Hükümetimizin misyonu, stratejik amacı ve vizyonu, yeni yüzyıl toplumunun
temellerini atmak, yeni yüzyılın sade, güçlü ve etkin devletini
oluşturmaktır. Bunun için halkımızın kendisine hizmet eden devlet talebini
karşılamaya yönelik yapılanmaya ağırlık verilecektir.
“Şimdi, daha fazla üretme, çalışma ve iş yapma zamanı” prensibi, reel sektör
vizyonumuzun ve planımızın temel karakteri olacaktır. Hükümetimizin önemli
önceliklerinden biri, işsizlikle mücadele ederek herkesin hayat standardını
yükseltmek ve mutlu bir Türkiye oluşturmaktır. Uygulamaya konulacak
politikalarla iş imkanlarının artırılması, ihracatçılar için yeni
piyasaların kazanılması, bölgesel ilişkilerin canlandırılması, reel sektör
alt yapısının yenilenmesi için ülkemizin sahip olduğu imkanlar
genişletilecektir.
Reel sektör politikası, büyümenin üç önemli unsurunu dikkate alarak
oluşturulacaktır. Bunlar, yenilikler, yatırımlar ve ihracattır.
Reel sektörün karşılaştığı sorunlar, sektör temsilcilerinden gelen
öncelikler ve öneriler ışığında, sektör odaklı, esnek ve sektöre uygun
reformlar ile oluşturulmuş eylem planları ile çözülecektir. Eylem
planlarının yapısı ve içeriği, Türkiye’ yi bölgenin süpermarketi yapma ve
bunu sürdürme mantığına dayandırılacaktır.
....
Hükümetimizin finans sektörü vizyonu, Türkiye’nin bölgesel finans merkezi
olarak tercih edilebilirliğini artırıcı ortamı güçlendirmektir. Finans
sektöründe rekabetin ve etkinliğin iyileştirilmesi, bölgenin finansal ürün
ve hizmet talebini karşılamada önemli avantaj sağlayacak, Türk ekonomisinin
uluslararası rekabetinin artmasına önemli destek sunacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
Ekonomik programımızın ana unsurları;
• makroekonomik istikrar,
• mikroekonomik liberalleşme ve
• dışa açılmadır.
Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, Hükümetimiz bölgesel ve yerel ekonomi
havzaları oluşturma, mevcut olanların etkinliğini arttırmaya yönelik
politikalar üretecek ve uygulamaya koyacaktır.
Hükümetimizin ekonomik reform programları, genel çerçevede aşağıdaki
standart politika demetini içermektedir.
Mali disiplin, mali açıkların ekonomik istikrarsızlığa neden olmayacak
ölçekte ve sürdürülebilir yapıda tutularak sağlanacaktır.
Kamu harcamalarında öncelikler ekonomik getirisi yüksek ve gelir dağılımını
artırıcı alanlara göre belirlenecektir.
Vergi reformu ile vergi tabanı genişletilecek ve marjinal vergi oranları
uygun seviyelere indirilecektir.
Finansal liberalleşme ile finansal ürün ve hizmet fiyatlarının piyasa
tarafından iç ve dış koşulları yansıtacak şekilde belirlenmesine imkan
sağlayan ortam oluşturulacaktır.
Döviz kurlarının ekonominin nispi dengelerini yansıtacak, ihracatçılara
destek verecek ve rekabet güçlerinin kaybolmasını engelleyecek şekilde
oluşmasına imkan sağlayan ortam oluşturulacaktır.
Ticari liberalleşme ile dış ticaretin mallar ve ülkeler bazında uluslar
arası standartlar çerçevesinde gelişimi sağlanacaktır. İhracata yönelik
düzenlemelere ağırlık verilecektir.
Doğrudan yabancı yatırımların girişine imkan sağlanacak, düzenlemelerin
yerli ve yabancı firmaların eşit koşullarda rekabet etmesi için uygun ortam
sağlanacaktır.
Özelleştirme ekonomik faaliyet icra eden kamu kurum ve kuruluşları piyasa
koşullarında özel sektöre aktarılması olarak ele alınacaktır.
Yasal düzenlemeler yoluyla rekabeti engelleyen kısıtlamalar kaldırılacak,
çevreyi koruma ve etkin düzenleme ve denetim gerçekleştirilecektir.
Sermaye ve mülkiyet haklarının korunmasını sağlayacak evrensel hukukî
çerçeve oluşturulacaktır.
Reformlara ilişkin politikalar, global ekonomiye entegrasyon kadar, Türkiye
ekonomisinin yapısı ve ihtiyaçları dikkate alınarak uygulamaya konulacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
Reel faiz oranı-büyüme oranı-kamu borç stokunun GSYİH’ ya oranı-faiz dışı
fazla oranı-para arzı artış oranı dengesi, mevcut koşullarda özel bir önem
taşımaktadır.
Bu denge, makroekonomik ortamın istikrarını doğrudan etkilediği için,
ekonominin gerekleri ışığında kurulacak ve korunacaktır. Devletin borç ve
yükümlülüğü, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında gerçekleştirilecek ortak
strateji ve eşgüdüm ile yönetilecektir.
Sürdürülebilir büyüme oranlarına ulaşmayı kolaylaştıran makroekonomik
istikrar için en önemli koşullardan biri mali disiplindir. Maliye
Politikasının temel önceliği mali disiplinin , bu çerçevede faizdışı
fazlanın, sağlanmasına verilecektir. Daha fazla kamu geliri için daha yüksek
büyüme oranlarına ulaşmayı kolaylaştırıcı düzenlemelere ağırlık
verilecektir.
Vergi reformu, verimliliğe odaklı ve büyümeyi teşvik edici yapı içinde
gerçekleştirilecektir. Kalite, alternatif maliyetler ve kamu yönetiminde
etkinlik kamu harcamalarının yön ve şeklini belirleyecektir.
Yurtiçi kaynak ve imkanları kullanabilecek projelerde yabancı fon ve kaynak
kullanılmayacaktır. Kamu borç yönetiminde prensip, borç yükünü en aza
indirmektir. Bu çerçevede ana kural, sözleşmelere bağlılık ve piyasa
kuralları olacaktır. Kamu borçlarının şeffaf ve etkin yönetimine ağırlık
verilecektir.
Özelleştirmenin temel amacı, ekonomide serbest piyasanın daha iyi işlemesi
için gerekli koşulların oluşumunu sağlamak, etkinlik ve verimliliği
artırmaktır. Piyasa ekonomisinde kamunun iktisadi rolü, piyasa
mekanizmasının iyi çalışması için gerekli düzenleyici ve denetleyici
mekanizmaları oluşturmaktır.
KİT’lerin özelleştirilmesinde kararlı olan Hükümetimiz, özelleştirme süreç
ve uygulamalarını hızlandırmaya yönelik politikalarını oluşturacak ve
gerekli tedbirleri alacaktır.
Özelleştirmeye gerekli önem verilecek ve özelleştirme hukukuna ve yönetimine
evrensel standart getirilecektir.
Temel parasal ve finansal göstergelerin, iç ve dış piyasa koşullarını
yansıtacak şekilde oluşmasına imkan verecek para ve finans politikası
geliştirilecektir. Merkez Bankası ve finans sektörünün düzenleme ve
denetiminden sorumlu üst kurulların üstlendikleri rol ve fonksiyonu yerine
getirecek bağımsızlığa sahip olması ön planda tutulacaktır.
Makro politikaları oluşturma yetkisi hükümetlerde kalmak şartıyla, bağımsız
ve özerk kurumlar ve kurullar düzenleme ve denetleme işlevini sürdürecek;
özerk kurumların kamuoyuna, hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
düzenli bilgi vermeleri sağlanacaktır. Ayrıca bu kurum ve kuruluşların
evrensel standartta denetimleri yapılacaktır.
Finans sektörünün ödeme mekanizması oluşturma, servet biriktirmeye yardımcı
olma ve finansal güvence sunma rol ve fonksiyonu uluslararası standartlara
yükseltilecektir. Bu çerçevede, rekabet derecesine, ekonomik birimlerin
ihtiyaçlarına uygun finansal ürün ve/veya hizmet sunabilme yeteneğine, fon
toplama ve fon kullandırma süreci ya da mekanizmasına evrensel içerik ve
kalite kazandırılacaktır. Sektörün uluslararası standartta kurumsal ve
fonksiyonel bazda derinleşmesi sağlanacaktır. Finans sektöründe zaman zaman
ortaya çıkan kötü yönetimlerin topluma maliyet yüklemesini önleyici
tedbirler alınacaktır.
Ekonominin uluslar arası rekabet gücünün artırılması, dış ticaret dengesi ve
cari dengenin makul seviyelerde tutulması etkin şekilde hazırlanmış dış
sektör politikaları ile sağlanacaktır. Bu bağlamda, daha aktif ticaret ve
sanayi politikaları, vergi düzenlemeleri, bürokrasinin azaltılması ve
konuyla ilgili kamu yönetiminde kurumsal yeniden yapılanma faaliyetlerine
ağırlık verilecektir.
Bölgesel ticaret ve iki yanlı ticari faaliyetlere imkan veren ortam
oluşturulacaktır. Stratejik konuma sahip gelişen ekonomiler ile ilişkiler
artırılacaktır. Markalaşma ve kalite artışı özendirilecektir. Yerli
sermayenin ve üretimin bölgesel ve uluslar arası konuma gelmesi
desteklenecektir. Stratejik sektörler belirlenerek gelişmelerini ve dışa
açılmalarını sağlayıcı altyapı oluşturulacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
Mikro ekonomik politikalar genel olarak iki alanda yoğunlaştırılacaktır.
Bunlar;
• Türkiye ekonomisinin dinamiklerini ortaya çıkarma ve harekete geçirmeye
yönelik uygulamalar,
• Yeni yüzyıldaki gelişmeler açısından önem kazanan kurumların
güçlendirilmesidir.
Ülkemizde iktisadi ve sosyal yapımızın omurgası olan üretim, istihdam ve
katma değerin oluşturulmasında önemli katkılar sağlayan esnaf ve
sanatkarlarımız çok yönlü olarak desteklenecektir.
Türk ekonomisinin dinamiklerini ortaya çıkarma ve harekete geçirmeye yönelik
uygulamalar; KOBİ’ lerin ve risk sermayesi şirketlerinin teşvik edilmesini,
stratejik ve önceliği belirlenmiş teknolojik kalkınma modellerinin
desteklenmesini ve istihdama ilişkin tedbirleri içermektedir.
Bu çerçevede, sektör, üniversite ve devlet arasında işbirliğini güçlendiren,
yaratıcı AR-GE faaliyetlerinin etkinliği artırılacaktır. Ayrıca, KOBİ’ ler
için özel destek sistemi kurulacak, istihdam yaratıcı ortam oluşturulacak ve
işsiz insanlarımız için alternatif çözümler geliştirilecektir.
Yeni yüz yıldaki gelişmelere uygun kurumların güçlendirilmesini içeren
politikalar ile Türkiye ekonomisini canlandıracak ve geliştirecek uygun
kurumları güçlendirilecek, toplum hayatıyla ve kilit elektronik ve bilişim
altyapı sistemlerinin stratejik ve öncelikleri belirlenmiş bir çerçevede
kalitesi yükseltilecektir.
Ayrıca, hükümetimiz bölgesel kalkınmaya önem verecek, bunun için sosyal
altyapılar güçlendirilecektir. Doğal afetlere karşı uygun tedbirler
alınacaktır. Kamu çalışma alanında, fayda-maliyet analizi ve diğer
yöntemlerle etkinlik ve şeffaflık artırılacaktır. Bu çerçevede hayatı
kolaylaştıran altyapı hizmetlerinin sağlanması ve kalitesinin artırılmasına,
elektronik ve bilişim altyapı sistemlerinin yenilenmesine, enformasyon
teknolojilerinin adaptasyonuna, çevre dostu sosyo-ekonomik yapıların
oluşturulmasına, kamu güven ve huzurunun sağlanmasına, bölgesel işbirliğinin
güçlendirilmesine özel önem verilecektir.
Değerli milletvekilleri,
Ekonomide olumlu sinerjik bir ortam oluşturmak büyük ölçüde, yoğun ve
karmaşık ilişkilere sahip ekonomik yapıda ileri ve geri bağlantıların
sağlıklı şekilde belirlenmesine buna yönelik politikalar üretilmesine bağlı
bulunmaktadır.
Toplumsal imkan ve kaynaklar ekonomik performansı mümkün olan en yüksek
düzeye çıkarmak amacıyla en etkin şekilde kullanılacaktır. Bu çerçevede kamu
birimlerinin organizasyonu ve kamusal mal ve hizmet üretim süreçlerinde bir
dizi iyileştirme yapılacaktır.
Kamunun sunduğu mal ve hizmetlerde maliyetler, üretim düzeyi ve toplumsal
tercihler arasındaki ilişkiye, kaynakların daha verimli bir şekilde
kullanımına özel önem verilecektir.
Ekonominin iç ve dış performansını artırmak amacıyla tutarlı ve doğru olarak
formüle edilmiş, alternatif maliyetleri detaylı bir şekilde belirlenmiş
ekonomik politikalar uygulanacaktır.
58. hükümet döneminde, Hükümet Programı’nda yer alan ve Acil Eylem Planı
kapsamında yürütülen karar ve uygulamalara devam edilecektir.
Tarım sektöründe verimliliğin ve üretimin artırılması, üretici gelirlerinin
istikrara kavuşturulması, bu kesime yönelik teşviklerin rasyonel
kullanılması, hayvancılık potansiyelinin yeniden canlandırılması ve en üst
düzeye çıkarılması, ulusal ormancılık politikası doğrultusunda uzun vadeli
bir ana plan hazırlanarak, gerekli destek ve teşviklerin sağlanması temel
amacımızdır. Alternatif ürün projesi ile üretimin iç ve dış Pazar talebine
göre yönlendirilmesi sağlanacaktır.
Tarım, Ormancılık ve Hayvancılık ürünlerinin dünya piyasalarına arzı teşvik
edilecek, sektörün kendi-kendine yeterliliğine destek verilerek yoksulluğun
ortadan kaldırılmasına ağırlık verilecek, karma ve alternatif tarımsal
üretim metotları teşvik edilerek, tarım sektöründe çeşitlenme ve farklılaşma
sağlanacak, tarım sektörüne daha rekabetçi yapı kazandırmak amacıyla, piyasa
fiyatlarına duyarlı üretim sistemlerinin oluşmasına imkan sağlanacaktır.
Sektörün piyasa yapısının güçlendirilmesi için gerekli yasal ve kurumsal
düzenlemeler yapılacaktır.
Tarım sektörü politikaları, istihdam ve sosyal politikalar olarak ele
alınacak, katma değer artışına odaklı destek ve teşvikler sağlanacaktır. GAP
bir bütün olarak değerlendirilecek ve toprak reformu ile birlikte bölgenin
ekonomik alt yapısı yeniden planlanacak ve sonuçlandırılacaktır. GAP idaresi
bu bölgeye nakledilecektir.
Ulusal kalkınma hedefleri ve stratejileri ışığında sanayinin yeniden
yapılandırma süreci hızlandırılacaktır. Hedef endüstrilerin önceliklerinin
belirlenmesinde mevcut olanaklar ve kapasiteler, endüstriyel yetenekler,
piyasa fırsatları ve uzun dönem rekabet olasılığı göz önünde
bulundurulacaktır. Patent, marka ve endüstriyel tasarımlarla ilgili haklar
korunacak ve sınai mülkiyet alanında yapılacak yatırımlar desteklenecektir.
Ayrıca, organize sanayi bölgeleri, nitelikli sanayi bölgeleri ve küçük
sanayi sitelerine gereken önem verilecektir.
Bölgesel sanayinin rekabet derecesi iyileştirilecek ve standartları
artırılacaktır. Ekonominin dışa açılmasında ve ödemeler dengesinin olumlu
yönde bir trend izlemesinde, imalat sanayinin uluslararası mal ve hizmet
ticaretindeki performansı büyük önem taşımaktadır.
İmalat sanayinin dış rekabet gücünün artırılması, mukayeseli avantajlar,
alternatif maliyetler, ticaret hadleri ve serbest ticaretin rolü ve önemi
dikkate alınarak değerlendirilecektir. Bu çerçevede sorunun demokratik
piyasa koşullarında çözümüne ağırlık verilecektir. Büyük sanayi
kuruluşlarının yurtdışında faaliyette bulunarak rekabet güçlerini dış
piyasalara taşımaları teşvik edilecektir.
Türkiye, tarihi ve kültürel birikimiyle, farklı doğal güzellikleri ve
misafirperver insanlarıyla büyük bir turizm potansiyeline sahiptir.
Hükümetimiz, Türkiye’nin bu potansiyelinin tamamını turizmin hizmetine
sunmak için bilinçli çalışma yapılması gerektiğine inanmaktadır. Türkiye’de
turizm gelirlerinin artırılması ve turistik bölgelerin çeşitlendirilmesi
dünyadaki ekonomik, sosyal, kültürel gelişmelerin yakından izlenmesine ve
turizm potansiyelimizin etkin bir biçimde tanıtımına bağlıdır.
Bir turizm ülkesi olarak “Türkiye” markasının oluşturulmasına dönük tanıtma
projelerine önem verilecek, bu projelerin özellikle dış ticaret ve yabancı
sermaye politikalarımız ile koordinasyonu gözetilecektir. Ülkemizin zengin
turizm potansiyeli harekete geçirilerek dünya turizm pastasında önemli bir
yer tutan iş-kongre, fuar, spor ve kültür turizmi alanlarında, dinlence
turizminde ülkemizin zengin turizm potansiyelini geliştirecek adımlar
atılacaktır.
Bilgi toplumuna geçiş sürecinde oldukça önemli olan ulaşım ve iletişim,
ekonomik birimlerin demokratik bir ortam içinde faaliyette bulunmaları ve
özgürleşmeleri bakımından son derece önemlidir. Ulaşım sistemimiz; deniz
taşımacılığı ve demiryolu işletmeciliği öncelikli olmak üzere hazırlanmakta
olan Ulaşım Ana Planı çerçevesinde kara ve hava ulaşımı ile de bir bütünlük
içersinde ele alınarak ulaşım modları arasında denge sağlanacaktır. İletişim
alanında serbestleştirme ve özelleştirme çalışmalarına ve sektörle ilgili
mevzuat düzenlemelerine hız verilecektir.
Hedeflenen 15.000 km bölünmüş yol çalışmalarına zor mevsim şartlarına
rağmen, süratle başlanmış olup devam etmektedir. Her türlü haberleşme ve
iletişim imkanlarının ülkenin her yerleşim birimine ulaşması sağlanacaktır.
Milli gelirin, istihdamın ve ekonominin dışa açılma sürecindeki
faaliyetlerin büyük bir kısmı hizmetler sektörü tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda iç ve dış ticaret, iç ve dış
müteahhitlik hizmetleri, turizm, iç ve dış taşımacılık son derece önemlidir.
Bu sektörlerin ekonomiye katkılarının, ekonomik prensipler çerçevesinde
artırılmasına yönelik düzenleme ve uygulamalara yer verilecektir.
Çalışma hayatı ile ilgili mevzuata ulusal ve uluslararası gelişmeler
ışığında günün koşullarına uygun bir yapı kazandırılacaktır.
İşsizlik sadece önemli bir üretim faktörünün israfı değil aynı zamanda büyük
ölçüde bir insanlık problemi olarak ele alınacaktır.İşsizliğin çözümünde
sadece toplam talebin yönetiminde kullanılan para ve maliye politikaları
değil bunlarla birlikte arz yanlı politikalar da kullanılacaktır.
Sosyal güvenlik kuruluşlarında, norm ve standart birliği sağlanacak, uluslar
arası sözleşmeler ve sosyal güvenliğin temel ilkeleri çerçevesinde çağdaş,
bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik ağı kurulacaktır.
İşgücü piyasalarının yapısı ve özellikleri son yıllarda önemli ölçüde
değişime uğramaktadır. İstihdamın ve işsizliğin endüstriyel ve mesleki
dağılımı, istihdam statüsü geçmiş dönemlere göre farklı bir trende
girmektedir. Bu nedenle, işçi ve işveren kuruluşlarının rol ve
fonksiyonlarının etkinliğini artırıcı ortam oluşturulacaktır.
Çevrenin sermaye stoku olarak ele alınması gereken hava, ısı, su, mineral ve
diğerleri tüm ekonomik birimlerin faaliyetlerinin yapı ve kalitesini
doğrudan etkilemektedir. Bu konuda duyarlılık artırılacak ve söz konusu
stokta değişim yaratan çevresel yapıda kötüye gidiş, gürültü, kirlenme ve
değişim maliyetlerini belirlemek amacıyla sosyal refah ağırlıklı yaklaşım
geliştirilecektir. Bu çerçevede ekonomik birimlere sosyal sorumluluk
yaklaşımı benimsetilecektir.
Enerji kaynaklarının tümünden en etkin ve verimli bir şekilde
yararlanılacaktır. Enerji dar boğazının oluşmaması için maliyet ve
fiyatlamayı da dikkate alan bir planlama yapılacak, çevreci nükleer enerji
kaynakları da devreye sokulacaktır. Yurtdışı enerji kaynakları ve bunun
imkanları ekonomik kriterler göz ardı edilmeden çeşitlendirilerek
değerlendirilecektir.
Hükümetimizin enerji politikasının temelinde ulusal çıkarlarımızı koruyarak
enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak, serbest rekabete
dayalı bir enerji piyasası oluşturmak ve duyarlı olduğumuz çevreyi ve insan
sağlığını korumak bulunmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’yi bir enerji köprüsü
haline getirebilmek için hükümetimiz azami çaba içinde olacaktır.
Yer altı kaynaklarımızın zenginliği ülkemize mukayeseli bir üstünlük
sağlamaktadır. Hükümetimiz zengin yer altı kaynaklarımızın ülke gelişmesine
arzu edilen bir düzeyde katkıda bulunması için ulusal çıkarlarımızı öne
çıkararak etkin bir madencilik programını süratle uygulamaya koymak
isteğindedir.
Tüketicinin korunmasında en etkin yöntem ve yaklaşımlar hızlı bir şekilde
uygulamaya konulacaktır.
Bu çerçevede yasal yapı, sivil toplum kuruluşları ve tüketiciyi koruyan
kurumların yaygınlaştırılması ve desteklenmesi, üretim süreçlerinde kalite
anlayışının yaygınlaştırılması, tüketicilerin bilinçlendirilmesi üzerinde
önemle durulacaktır.
Devleti halka hizmet etme aracı olarak gören Hükümetimiz, bir sınıf ve
kesimin değil bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal
politikalar yürütecektir. Bu bağlamda yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar,
çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturulacak, zor durumdaki
vatandaşlarımıza, terkedilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşatılmayacaktır.
Hükümetimiz, işsizleri, fakirleri, düşkünleri, hastaları, özürlüleri
gözeten, onların insan onuruna yakışacak şekilde yaşamalarını sağlayacak bir
sosyal devlet anlayışını uygulamaya koyacaktır.
Hükümetimize göre eğitim, her alandaki kalkınmanın en önemli unsurudur.
Beşeri sermayeyi etkin kullanmayan toplumlar, rekabet şanslarını kaybetmeye
mahkumdur. Eğitim alanında oluşacak zaaflar, hiçbir alandaki üstünlükle
giderilemez. Buna karşılık eğitim alanında yakalanacak üstün seviyeler,
diğer tüm alanların toplam kalitesini yükseltir. Eğitime bu bilinçle
yaklaşan Hükümetimiz, bu alanda giderek artan zaafları gidermeyi öncelikli
hedeflerden saymaktadır.
Eğitim kalitesinin artırılması, eğitimde fırsat eşitliğinin gerçek anlamda
sağlanması ve eğitim sisteminin ideolojik kavgaların arenası olmaktan
çıkarılması yetkin ve yetenekli bireylerin yetiştirilmesi açısından son
derece önemlidir. Yüksek öğretim kurumları dahil, eğitim-öğretim
kurumlarımızın ihtiyaçlara uygun eğitim-öğretim hizmeti sunması, etkin
eğitim ve istihdam planlarının yapılmasına bağlıdır.
Bu nedenlerle Hükümetimiz, eğitim alanında köklü bir reform hareketine
girişecektir. Her alanda olduğu gibi Türk Milli Eğitim sisteminde de insan
merkezli nitelikli bir eğitim modeline geçmek üzere, toplumun ihtiyaçlarına
ve çağdaş uygarlık gereklerine göre yeniden yapılanma sağlanacaktır.
Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi, din ve vicdan hürriyetine etkinlik
ve işlerlik kazandırılarak, dinin, dini duyguların veya dince kutsal sayılan
değerlerin ve sembollerin siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak
amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasını önleyebilecek bir din
eğitimi ve öğretimi, Anayasamızda tanımlanan çerçevede uygulamaya
konulacaktır.
Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için
öğretmenlerin niteliklerinin yükseltilmesine paralel olarak çalışma şartları
iyileştirilecektir.
Eğitim ve öğrenim hakkının kullanılmasının önündeki engeller kaldırılacak;
eğitim, hayat boyu sürecek bir süreç olarak kabul ve teşvik edilerek,
kademeler arasında yatay ve dikey geçiş imkanları sağlanacaktır.
Hükümetimiz, üniversitelerin çağdaş anlamda öğretim ve araştırma kurumu
olmalarını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirecektir. Yüksek Öğretim
Kurumu (YÖK), üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar
belirleyen bir yapıya kavuşturulacak; üniversiteler idari ve akademik
özerkliği olan, öğretim elemanları ve öğrencilerin serbestçe bilimsel
faaliyette bulunduğu, araştırma ve öğretim kurumları düzeyine
çıkarılacaktır.
Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde
öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir
foruma dönüştürülecektir.
Mesleki ve teknik eğitime talebi düşüren, haksız ve adaletsiz uygulamalara
sebep olan mevcut üniversiteye yerleştirme sistemi, yarışmayı teşvik edecek
ve adaleti sağlayacak şekilde değiştirilecektir. Meslek eğitimi veren meslek
yüksek okulları, meslek standartlarına uyumlu niteliklere sahip insangücü
yetiştirecek bir şekilde yeniden ele alınacaktır.
Hükümetimiz, milli değerlerin, birey, aile ve toplumu ayakta tutan manevi
dinamiklerin korunup geliştirilmesi konusunda azami gayret içerisinde
olacaktır. Milli kültürümüzdeki esas yapıyı, üslûbu koruyarak evrensel
değerlerle milli kültürümüz arasındaki etkileşimi en üst noktaya çıkarmayı
amaçlamakta, gerçek bir çağdaş kültür atmosferi oluşturmanın bu yoldan
geçtiğine inanılmaktadır. Bu iki alanı, çatışma konusu olmaktan çıkarıp, her
iki unsurun zenginliklerinden birlikte yararlanmak, kültür politikamızın
temelidir.
Hükümetimiz, kültürün taşıyıcı unsurları olan dil, edebiyat, folklor,
musiki, plastik sanatlar, etnografya, sinema, temsili sanatlar alanlarındaki
mevcut yapıyı, yaklaşım ve anlayışı eksik ve sağlıksız bulmaktadır. Bütün bu
alanlarda konunun uzmanlarının ve sivil toplum örgütlerinin de görüşlerinden
yararlanılarak yeni ve doyurucu politikalar geliştirilecektir. Ayrıca
Hükümetimiz kültürel mirasın korunmasına azami hassasiyet gösterecektir.
Mevcut sağlık sistemi bütün yönleriyle çağdaş gelişmelerin gerisinde kalmış;
maliyetler, sistem kaçakları nedeniyle çok artmış, sağlık hizmetleri
ulaşılamaz hale gelmiş, standart birliği kalmamıştır. Sağlıklı bir nesil
yetiştirebilmek için, sağlık hizmetlerinin tüm vatandaşların ulaşabileceği
bir yapıya kavuşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Sosyal güvenlik kuruluşlarının asıl yapması gereken işlerini engelleyen
sağlık işleri ile uğraşması, bu kuruluşları da verimsiz hale getirmiştir.
Mevcut sağlık sistemimiz, kurumsal yapı, işleyiş, personel yapısı ve
dağılımı itibariyle ihtiyaca cevap veremeyecek hale gelmiştir. Hükümetimiz,
köklü değişiklikler yaparak herkesin ulaşabileceği nitelikli ve etkin
çalışan bir sağlık sistemini oluşturmakta kararlıdır.
Devlet, herkesin temel sağlık hizmetlerini, gerekirse özel sektörle
işbirliği yaparak yerine getirecektir. Etkin ve kaliteli bir sağlık sistemi,
nitelikli bir toplum için vazgeçilmezdir. Hükümetimiz, sağlık hizmetlerinin
yerine getirilmesini sosyal devlet anlayışının vazgeçilmez unsurları
arasında görmektedir. Sağlık hizmetleri bütünsel bir anlayışla ele alınacak,
yeni bir yapılanma ve işbirliğine gidilecektir.
Aile, toplumun temeli ve toplumsal dayanışmanın oluşmasında rol oynayan
önemli bir kurumdur. Toplumsal mutluluk, dayanışma, barış, sevgi ve saygının
yolu aileden geçer. Yaşanan bütün olumsuzluklara ve ekonomik sıkıntılara
rağmen toplum olarak ayakta duruşumuzu büyük çapta sağlam aile yapımıza
borçlu olduğumuz açıktır. Hükümetimiz aile merkezli politikalara öncelik
verecektir.
Kadınlarımız sadece toplumumuzun yarısını oluşturdukları için değil, birey
ve toplumun gelişimi ile sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde özel bir
konuma sahiptirler. Yılların ihmali sonucu biriken her türlü sorunlarıyla
ilgilenilmesi, Hükümetimizin öncelik verdiği bir konudur.
Gençlik, ülkenin sadece zenginliği değil, aynı zamanda dinamizminin ve
değişim potansiyelinin de kaynağıdır. Dolayısıyla genç nüfusa sahip olmak
Türkiye için büyük bir imkandır.
Hükümetimiz, toplumun gençlere, gençlerin de Türkiye’ye güvenini sağlamayı
temel hedefleri arasında görmektedir.
Seçilme yaşı 25’ e indirilecektir. Özgür düşünceli, kendi başına karar
verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun ve evrensel doğrulardan haberdar
olan ve hayatın güçlükleri ile baş edebilecek donanımlı ve yetenekli gençler
yetiştirmek önemli hedeflerimiz arasındadır. Dünyanın ve Türkiye’nin gelişen
ve değişen şartları dikkate alınarak yeni bir spor politikası
oluşturulacaktır. Sporun her dalında uluslar arası standartları yakalamak
için her türlü destek verilecektir.
Özgür, bağımsız, çok sesli bir yazılı ve görsel basın, demokratik rejimin
önemli güvencelerinden biridir. Yazılı ve görsel basın sektöründe tekelleşme
ve kartelleşmenin önlenmesi için ilgili mevzuat yeniden düzenlenecektir.
Medyanın, toplumun ihtiyaçlarını ön planda tutan yayınlar yapması
özendirilecektir. Özel hayatın ve özel haberleşmenin güvenliği ile ilgili
her türlü teknik ve yasal önlemler alınacaktır.
Çağımızın devlet anlayışında, özürlülerin kendi kendine yetmesi, belli bir
bilgi ve kültür düzeyine ulaşması, meslek edinip üretken hale gelmesi ve
çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurarak toplumsal hayata katılmasının
sağlanması devlete yüklenen anayasal bir görevdir. Devlet, özürlü
vatandaşlarının eğitim, rehabilitasyon, sağlık, hukuk, yönetim gibi
alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle, başkalarına en az muhtaç
olarak yaşamalarını sağlayacaktır. “Bedensel ve zihinsel özürleri nedeniyle
insanlar arasında ayırım yapılmasına izin verilmeyecektir” ilkesi,
Hükümetimizin özürlülerle ilgili politikasının temelini oluşturacaktır.
Bunların gerçekleştirilmesi için her türlü tedbir alınacaktır.
Bir ülkedeki yönetimin kalitesini ve toplumun medeniyet dairesindeki
konumunu, ne tür kentler ürettiği belirler. Bu nedenle kentleşme ve konut
meselesi teknik muhtevasının çok ötesinde anlamlara sahiptir. Sağlıksız ve
çirkin şehirleşmenin önüne geçilerek, şehirlerin yaşanabilir mekanlar haline
getirilmesi Hükümetimizin temel önceliklerinden birisi olacaktır. Gecekondu
bölgelerinde yaşayanlara yönelik ucuz konutlar üretilecektir. Uzun vadeli
programlar ile şehirlerin yaşanabilir, sağlıklı, ulaşım ve altyapı sorunları
çözülmüş çevre güzelliği taşıyan mekanlar olması için gerekli düzenlemeler
yapılacaktır.
Değerli Milletvekilleri
Her yüzyıl, bilinen bir takvimle başlamakla beraber, siyasi tarihçiler
takvimsel göstergeden çok, geçmiş yüzyıldan kalma paradigmayı ortadan
kaldırarak, yeni bir siyasal paradigmayı ikame eden önemli bir olayı, yeni
yüzyılın başlangıç noktası olarak alırlar.
Bu yüzyılı siyasal olarak başlatan olay, kuşkusuz, 11 Eylül ismiyle bilinen
sarsıcı olaydır. Bu olayla beraber, yeni bir dünya düzeninin kurulmasına
doğru gidildiği, ortak bir kanaat haline gelmiştir. 1990’lı yıllarda çift
kutuplu dünyadan tek kutuplu düzene geçmiş olan dünya sistemi, tek kutuplu
güç düzeninin sancılarını, bu yüzyılın başında çekmeye başlamıştır.
Varolduğu günden beri, dünya güç sisteminin merkezi bir ögesi olagelmiş olan
Türkiyemiz de bu yeni durumdan doğal olarak etkilenmektedir. Türkiye’nin
bölgesel hayat sahası çok riskli bir jeo-politiğe karşılık gelmektedir. Bu
da Türkiye’de iç politika ve dış politika eksenleri arasındaki mesafeyi
ortadan kaldırmaktadır. Türkiye’nin iç politik dinamikleri ile dış politik
dinamikleri dünyanın pekçok ülkesinden daha fazla etkileşim içindedir.
Türkiyemizin dış politikası halkımızın yediği ekmeği doğrudan etkilemekte,
iç siyasetin güçlü ve kaliteli olması ülkemizin bölgesel ve küresel
çıkarlarının teminatı olmaktadır.
Değişen bölgesel ve küresel gerçekler karşısında, Türkiye’nin dış politika
önceliklerini yeniden tanımlaması ve bu gerçekler ile ulusal çıkarları
arasında yeni bir denge oluşturması gerekmektedir.
Bu çerçevede hükümetimiz, birinci Ak Parti Hükümetinin, gerçekçi ve vizyonel
dış politika yaklaşımını sürdürmek ve daha da geliştirmek kararlılığındadır.
Aziz milletimizin büyük tarihsel yürüyüşünün mütevazı ama güçlü bir ifadesi
olan Hükümetimiz;
• Türkiye’nin dış politikasını uzun vadeli bir perspektifle, yeni
dinamiklere dayanan bölgesel ve küresel konjonktürle uyumlu hale
getirecektir.
• Türkiye, bulunduğu bölgede bir istikrar unsurudur. Bu niteliğiyle,
çevresindeki kriz bölgelerinde daha fazla inisiyatif alacak ve krizlerin
çözümüne daha somut katkı sağlamaya çalışacaktır.
Nitekim Irak krizine dönük olarak birinci Ak Parti Hükümeti’nin geliştirdiği
yaklaşım, dünyanın önüne ciddi bir model koyma başarısını göstermiş ve
takdir toplamıştır. Bundan sonra da, Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla ilgili
bölge ve kıta ölçekli gelişmeleri sadece izleyen değil, aynı zamanda
yönlendiren aktif bir diplomasi takip edilecektir.
• Irak krizi konusunda birinci Ak Parti Hükümetinin ortaya koyduğu
performans, ikinci Ak Parti Hükümeti döneminde de aynen sürdürülecektir.
11 Eylül olaylarından sonra, ABD’nin küresel teröre karşı mücadele
anlayışına destek veren partimiz, küresel terörle mücadele için ortak
zeminler oluşturulması gerektiğini Türkiye’de ifade eden ilk parti olmuştur.
Partimizin kurduğu hükümetler bu anlayışa sahiptir. Bununla beraber, küresel
terörle mücadele konusunda ortaya çıkan kafa karışıklığının ve yöntem
yanlışlarının da kaygı verici olduğunu düşünüyoruz.
• Bu çerçevede 11 Eylül sonrası tırmanma eğilimi gösteren dinler ve
kültürler arası gerilimlerin azaltılması ve küresel bir barış ortamının
sağlanabilmesi için aktif çaba sarf edilecektir. Kültürel çoğulculuğa ve
diyaloga dayalı zengin tarihi birikimimiz bu doğrultuda harekete
geçirilecektir.
• Birinci Ak Parti Hükümeti, küresel siyaset dinamiklerini sarsan ve dünya
devletlerinin ortak platformları olan örgütleri yeni kriz yönetimiyle
tanıştıran Irak merkezli sorun karşısında, uluslararası toplumun bir parçası
olma sorumluluğu ile çok özel bir coğrafyada yaşamanın getirdiği güvenlik
risklerini dengeleyen ve harmanlayan bir etkinlik üretmiştir. İkinci Ak
Parti Hükümeti de, aynı siyasal mantığı devam ettirecektir.
• Hükümetimiz; komşumuz Irak’la ilgili belirsizliğin sona ermesinden
yanadır. Irak sorununun BM kararları çerçevesinde çözülmesini temenni
etmekteyiz. Fakat, sorunun genel çerçevesi ile Türkiye’ye dönük yüzü
arasındaki makas farkının açıldığı ve bunun siyasi, askeri ve ekonomik
menfaatlerimizi tehdit etme eğilimine girdiği durumlarda, devletimizin
bekası ve milletimizin selameti için, kendi özel durumumuza en uygun
kararları en hızlı biçimde alacaktır. Hükümetimiz Irak’ın toprak bütünlüğüne
ve siyasi birliğinin korunmasına büyük önem atfetmektedir.
Irak’ın yer altı ve yer üstü kaynaklarının tüm Irak halkına ait olduğunu
düşünmekteyiz. Irak’ın asli unsuru olan Türkmenler’in, Araplar’ın,
Kürtler’in ve diğer toplulukların barış içinde yaşaması arzumuzdur. Irak’ın
toprak bütünlüğünün bozulması Orta-Doğu’daki tüm dengeleri değiştirecektir.
Hükümetimiz, Irak yönetiminin Birleşmiş Milletler kararlarını tam olarak
uygulamasından, kitle imha silahlarından arınmış, komşularıyla barış içinde
yaşayan bir Irak’ın uluslararası toplum içindeki yerini almasından ve
sorununun barışçı yönden çözümünden yanadır.
• Hükümetimiz, Irak krizi sebebiyle yeni gündemlerle donanan, ABD ile
tarihsel derinliğe ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerini, bundan sonra
da en dinamik biçimde sürdürecektir. Devletimiz ile ABD arasında, Irak
krizinin algılanışı ve krize dönük yaklaşım bakımından belli farklar olması
doğaldır. Kuşkusuz her ülke, her olayı kendi siyasal pozisyonuna göre
değerlendirecektir. Güncel ve konjonktürel bir gündem olan Irak krizi
konusundaki kimi farklılıklara rağmen, temel stratejik ve siyasi gerçek,
Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik ilişkisidir.
Hükümetimiz, ABD ile müttefik olmanın önemine ve işlevine uygun bir etkinlik
üretmeyi önemsemektedir. Hükümetimiz, ABD’yle ilişkilerimizi ve
işbirliğimizi, halklarımızın karşılıklı yarar ve çıkarları doğrultusunda ve
bölgesel istikrarın da bir boyutunu teşkil edecek biçimde en üst düzeye
çıkarmak arzusundadır.
Değerli Milletvekilleri,
• Türkiye, Avrupa siyasi değerler sisteminin bir parçasıdır.
Avrupa ülkeleriyle ilişkiler Türkiye’nin dış politika gündeminde en üst
sıralarda yer almaya bundan sonra da devam edecektir.
• Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliği Hükümetimizin hedeflerinin
başında gelmektedir. 3 Kasım seçimlerinden başarıyla çıkar çıkmaz, AB
konusunda ciddi bir etkinlik ürettik ve 2004 Aralık ayına müzakere için
müzakere tarihi alma başarısı Ak Parti hükümeti döneminde başarılmıştır.
Hükümetimiz, Kopenhag kriterlerini tam olarak yerine getirme konusunda
kararlıdır.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ailesi içerisinde hak ettiği yeri en kısa zamanda
almasının iki tarafa getireceği kazanımların yanı sıra Avrupa kıtasının
ötesinde barış, istikrar ve güvenlik yönlerinden olumlu sonuçlar doğuracağı
kuşkusuzdur.
• Bu çerçevede, TBMM tarafından gerçekleştirilmiş olan uyum yasalarının
güçlendirilmesi ve mevzuatımızın temel hak ve özgürlükler açısından bir
bütün olarak geliştirilmesi sağlanacaktır. Ayrıca, reformların uygulamaya
tam olarak yansıması ve uygulayıcılar tarafından da özümsenmesi konusunda
her geçen gün artan bir kararlılık gösterilecektir.
Değerli Milletvekilleri,
• Türkiye’nin NATO bünyesinde bugüne kadar ortaya koyduğu katkıya paralel
olarak, yeni Avrupa Savunma Stratejisi çerçevesinde oluşturulan Avrupa
Güvenlik ve Savunma Kavramı (AGSK) içinde hak ettiği yeri birinci Ak Parti
iktidarı döneminde almıştır. Muhtemel her türlü tehdidi caydırmada ve
bölgesel ve küresel barış, istikrar ve güvenliğin sağlanmasında çok önemli
bir rol oynayan Silahlı Kuvvetlerimizin NATO ve BM başta olmak üzere, dış
örgütlerdeki faaliyetlere devam etmesi için gereken imkanları sürekli
geliştirmek Hükümetimizin öncelikleri arasındadır..
• Bu bağlamda, güvenlik kavramı temelindeki hassasiyetimizin altını çizmek
isterim. Güvenlik, bir devletin en asli ve vazgeçilmez işlevidir.
Türkiye’nin coğrafi konumu ve bölgede meydana gelen gelişmeler dikkate
alındığında, güvenlik ve savunma konularında Hükümetimizin çok daha duyarlı
olacağı açıktır. Güvenliğimiz ve savunmamız neyi gerektiriyorsa, bu konuda
hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
• İyi komşuluk ilişkileri içinde Rusya Federasyonu ile, kültürel
yakınlığımız çerçevesinde Orta-Asya ve Kafkasya ülkelerinde tarafların
çıkarlarını zedelemeyen, işbirliğine dayalı ilişkiler sürdürülecektir.
Hükümetimiz, Rusya Federasyonu ile ilişkilerini azamileştirmeyi önceleyen
Avrasya perspektifini titizlikle geliştirecektir.
• Komşumuz Yunanistan ile ilişkilerimizi, hasımlık çerçevesinde değil, iki
ülke halklarına da fayda sağlayacak bir sinerjiyi üretecek rekabet temelinde
kurma konusunda kararlıyız.
Yunanistan ile karşılıklı ekonomik çıkarlara dayanan ilişkiler artırılarak
sürdürülecek ve bu ilişkilerin oluşturacağı güven ortamı sayesinde, daha
karmaşık olan siyasi sorunların çözümü için zemin hazırlanacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
• Hükümetimiz, Kıbrıs sorununa mutlaka bir çözüm bulunmasının gereğine
inanmaktadır. Bu çözümde, gelecekte adadaki Türk varlığını tehlikeye sokacak
hiç bir girişime müsaade edilmeyecektir.
Lahey’de gelinen noktanın bir tıkanmaya dönüşmemesi ve yeni iletişim
kanallarının ve çözüm modellerinin araştırılması için hassasiyetimizi
koruyoruz, başta AB ülkeleri ve Yunanistan olmak üzere tüm siyasal odakları
çözüm, diyalog ve kalıcı barış temelinde hassas olmaya davet ediyoruz. Bu
çerçevede BM Genel Sekreteri’nin hazırlamış olduğu planın masada olduğuna
dair açıklaması, tarafların arzusu durumunda çözüm sürecine yardımcı
olacağını ifade etmesi ve KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın Rum tarafını
müzakereye çağıran beyanı Hükümetimizce kayıt altına alınmıştır.
• Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığımıza
rağmen, Türkiye’nin bu ülkelerle ilişkilerinde beklentileri karşılayamadığı
bir gerçektir. Hükümetimiz, Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerin en ileri
noktaya taşınarak bölgenin geniş bir işbirliği alanına dönüştürülmesi için
çaba sarf edecektir.
• Orta-Doğu’da akan kan, tüm dünya kamuoyunu olduğu gibi, bu bölge ile yakın
kültürel ve tarihi ilişkileri olan Türk halkını da üzmekte ve endişeye sevk
etmektedir.
Hükümetimiz, din ve ırk ayırımı yapmaksızın, kime ait olursa olsun dökülen
kanın ve göz yaşının acilen durdurulmasını sağlayacak tek yolun, kalıcı bir
barıştan geçtiğine inanmaktadır. Türkiye, Filistin’de Birleşmiş Milletler
kararları doğrultusunda ve Filistin halkının süregelen acılarını dindirecek
şekilde barışın tesisine yönelik çabaları desteklemeye devam edecektir. Bu
çerçevede, ABD Başkanı Sayın George W. Bush’un 14 Mart 2003 tarihinde
yaptığı açıklamada zikredilen yol haritası ve reform vizyonu Hükümetimizce
de desteklenmektedir.
Türkiye Filistin ve İsrail taraflarıyla iyi ilişkilerini sürdürerek barışın
tesisine yönelik çabalara katkıda bulunma imkanına sahip olacaktır.
• Balkan politikamız, bölgedeki ülkelerle tarihi, kültürel ve ekonomik
ilişkilerimiz ışığında geliştirilecek, gerekirse yeniden
şekillendirilecektir. Bölge içindeki gerilimi düşürmek ve barış ortamını
kalıcı kılabilmek amacıyla ortak çıkar alanları oluşturmak için ekonomi
ağırlıklı projeler geliştirilecektir.
Değerli Milletvekilleri,
• Hükümetimiz, Türkiye’nin İslam Dünyasıyla ilişkilerine özel bir önem
vermektedir. Bir yandan bu ülkelerle ikili işbirliğimizin artırılması, öte
yandan İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) uluslararası alanda daha saygın yer
edinebilmesi ve inisiyatif alabilen dinamik bir yapıya kavuşturulması için
çaba sarf edecektir. Yine bu bağlamda, başkanlığını Cumhurbaşkanımızın
yaptığı İKÖ, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK)
faaliyetlerine daha somut içerik kazandırmaya çalışacaktır.
• Geniş bir katılımla kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın
(KEİT), bölge ülkelerine yeni işbirliği imkanları vaat eden potansiyelinin
harekete geçirilmesi için çaba sarf edecektir.
• Çin Halk Cumhuriyeti ve Japonya ile karşılıklı saygı ve verimli işbirliği
temelinde gelişmekte olan ilişkilerimizin bu doğrultuda daha da ileri
götürülmesine çalışılacaktır. Nitekim 2003 yılı, Japonya’da “Türkiye Yılı”
ilan edilmiştir.
• Dış politikamızın geleneksel Atlantik ve Avrupa boyutlarının yanında,
Avrasya eksenli politikanın geliştirilmesi yolundaki çabalar
sürdürülecektir. Bu bağlamda, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO)
çerçevesindeki işbirliği güçlendirilecektir.
• Türkiye’nin üyesi olduğu uluslararası örgütler ve ECO ve KEİB gibi
bölgesel ekonomik işbirliği çabaları arasında rasyonel ve sistematik bir
koordinasyon sağlanacaktır.
• Kafkasya’da soğuk savaş dönemi şartlanmaları bir yana bırakılarak
işbirliği imkanları aranacak, zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip
olan bu bölgenin, Orta-Doğu ve Balkanlar’la ekonomik açıdan bütünleşmesine
katkıda bulunmaya çalışacaktır.
• Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının, bulundukları ülkelerdeki
haklarının daha fazla korunması için çaba sarf edilecek, gerek o ülkelerde
gerekse Türkiye’de karşılaştıkları sorunların ortadan kaldırılması için
mevcut mekanizmaları daha etkin biçimde işletecektir.
Değerli Milletvekilleri
Ak Parti Hükümetleri, ülkemizin ihtiyaç duyduğu çağdaş ve dinamik hükümet
mantığını ortaya çıkarmakla kalmamış; bundan daha önemli ve kalıcı olarak,
yaşadığımız çağla uyumlu olmayan bir siyaset kültürünü de geride bırakarak,
her bakımdan yeni bir siyaset dönemini başlatmıştır.
Bu yeni dönemi, eskinin kavram, kalıp ve alışkanlıkları ile değerlendirmek,
anlamak ve sorgulamak yaklaşımına bağlı kalanlar, toplumun dinamizminin ve
değişim iradesinin uzağına düşerek, verimsiz ve sonuçsuz bir siyasal çaba
içinde kalmaya mahkum olacaklardır.
Bu yeni dönem, evrensel standartlar ve hukukun üstünlüğü içinde milletimizin
iradesine ve gelişme arzusuna dayalı yeni anlayış, kavrayış, tutum ve
yöntemlerle siyaseti inşa edenlerin dönemi olacaktır.
Bu yeni siyaset anlayışı için de siz değerli milletvekillerine sunmuş
olduğum bu programın hızla değişen, rekabetin arttığı, etkin ve katılımcı
bir yönetimin eskisinden de önemli hale geldiği bir dünyada, ülkemizin hak
ettiği yere gelmesinde önemli katkı sağlayacağına inancımız tamdır.
Türkiye’nin ortak aklının ve vicdanının ifadesi olan Hükümetimiz, Aziz
Milletimizin ve Yüce Meclisimizin güvenine layık olmaya çalışacaktır.
Gayret bizden, destek aziz milletimizden ve başarı Yüce Allah’tandır.
|